Münih Güvenlik Konferansı’nda Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un NATO ile kurdukları ittifakın önemini vurgulaması dışında yaptığı çok kutuplu dünya çıkışı Alman basınında dikkat çekti. Ukrayna geriliminde özellikle Almanya’nın aldığı tavır başta Ukrayna olmak üzere Batılı ülkelerce eleştirilmişti. Almanya’nın Ukrayna’ya silah yollamama kararını sıkça yinelemesi, Ukrayna tarafından “Putin’i cesaretlendiren” bir eylem olarak nitelendirilmişti.

‘PUTİN MÜZAKERE SİNYALLERİNİ VERİYOR’

Almanya Başbakanı Olaf Scholz Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı açıklamada, Kremlin'in güvenlik talepleriyle ilgili müzakerelere açık ilgisi göz önüne alındığında, Ukrayna'ya yönelik bir Rus saldırısının diplomasi yoluyla önlenebileceğine dair önemli işaretler olduğunu söyledi. ABD'nin işgal uyarısı olduğunu söyleyen Scholz,  herhangi bir saldırının yüksek politik, ekonomik ve jeostratejik maliyetleri olan ciddi bir hata olacağını ileri sürdü.

Scholz, Rusya Devlet Başkanı Putin’in hem geçen haftanın başında Moskova'da Putin ile yaptığı görüşmede hem de Washington'un güvenlik tekliflerine verdiği yanıtta hâlâ müzakere sinyalleri verdiğini söyledi. “Savunulması mümkün olmayan talepler ile meşru güvenlik çıkarları arasında net bir ayrım yapacağız.” diyen Scholz, “Tarih kitaplarında yeterince geriye giderseniz, birkaç yüzyıl süren ve tüm kıtamızı yok eden savaşlar için zemin bulabilirsiniz.” diye konuştu. Scholz, "Barış, Avrupa'da ancak sınırlar artık değiştirilmezse korunabilir." ifadesini kullanarak, yeni güçler kendini gösterdikçe çok kutuplu bir dünyanın açıkça ortaya çıktığını söyledi. “Ancak bu, ülkelerin kendileri için etki alanları talep ettiği anlamına gelmemeli” vurgusunu da yaptı.

‘ASYA ÜLKELERİ CANLANIYOR’

21. yüzyılın dünyasının ne tek kutuplu ne de iki kutuplu bir dünya olacağını söyleyen Scholz, “Dünya çeşitli güç merkezlerine sahip olacak. Ve sonuç olarak refah artarsa bu gelişme kendi içinde kötü bir şey değil. Veya metaforla anlatmak gerekirse, pasta bir bütün olarak büyürse bu iyi bir şey. Bugün 30 yıl öncesine kıyasla bir milyardan fazla insan aşırı yoksulluk içinde yaşıyor ve bu başarı tüm uluslararası toplumun bir başarısıdır. Çin, Endonezya ve Hindistan gibi ülkelerde bir orta sınıfın ortaya çıkması da buradaki işçilere fayda sağlıyor.” ifadelerini kullandı. Scholz Asya’ya vurgu yaparak, “Özellikle Asya'da, her halükârda söz etmemiz gereken bir canlanma var. Pekin veya Delhi açısından büyük bir güç olmak, tarihsel bir anormallik değil ve bunda yanlış bir şey yok.” dedi.

'ÇOK KUTUPLU DÜNYAYA GİTTİĞİMİZ KESİN'

Olaf Scholz, etkinliğin soru cevap kısmında Çin’in NATO yayılması konusunda Rusya’ya olan desteğinin Almanya’nın politikasını nasıl etkileyeceğiyle ilgili bir soruya yanıt verdi. Scholz, 2050’de dünyanın 10 milyar nüfusa sahip olacağını, bunun yalnızca 450 milyonunun ABD’de, 303 milyonunun AB’de olmasının hesaplandığını söyleyerek “Bunu anladığımız takdirde çok kutuplu bir dünyaya doğru gittiğimiz kesinlikle çok açıktır.” dedi. Bu gelecek karşısında Atlantik ülkelerinin demokrasilerine sahip çıkması gerektiğini söyleyen Scholz, Batı’nın karamsarlığa düşmemesi gerektiğini; Kore, Japonya, Vietnam, Endonezya, Malezya ve Hindistan gibi Asya’nın büyük uluslarının Rusya veya Çin’in nüfuz alanlarına girmeyi kabul etmeyeceğini ifade etti.

‘ÇİN İLE İŞBİRLİĞİNE GİDECEĞİZ’

“Hiçbir ülke başka bir ülkenin arka bahçesi olmamalı.” diyen Scholz “Özellikle Çin'in iktidar özlemleri incelikli bir ışık altında görülmelidir ve bizim onlara karşı duruşumuz da aynı ölçüde incelikli olacaktır: Bunun karşılıklı çıkarımıza olduğu durumlarda işbirliğine gideceğiz.” ifadelerini kullandı. Scholz, iklim değişikliği ve yoksullukla mücadelede veya silahların kontrolü konusunda işbirliğinin olabileceğini söyledi.

ABD’YE KARŞI ÖZERKLİK MESAJI

Scholz ABD ile ilgili açıklamalar yaparken Avrupa Birliği’nin kendi içerisindeki özerk karar alma mekanizmasına dikkat çekti: “ABD ile ilgili olarak, çok kutuplu bir dünyada bile bir ağırlık merkezi olarak kalacağı açıktır. Buna hiç şüphe yok ve geçen hafta Washington'da yaptığım görüşmeler bu inancı güçlendirdi. Ancak Avrupa için işler farklı görünüyor. Biz Avrupalılar, ancak irademizi ve yeteneklerimizi Avrupa Birliği içinde bir araya getirirsek, etkin hareket etme, özerk kararlar alma yeteneğimizi koruyabiliriz.” Scholz ayrıca Avrupa’nın güvenliği ile ilgili “Kendi güvenliğimiz söz konusu olduğunda, Avrupa Birliği'nin hırsının düzeyi konusunda netliğe ihtiyacımız var. Buradaki anahtar kelime Avrupa egemenliğidir.” dedi.

ZELENSKİY’DEN NATO’YA ‘DÜRÜST OLUN’ ÇAĞRISI: BİZİ İSTEMİYORSANIZ AÇIK KONUŞUN

Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, üyelikle ilgili NATO’ya “dürüst olun” çağrısı yaptı. Zelenskiy konuşmasında NATO’nun açık kapı politikasına atıfta bulunarak “Bize şu söylendi: Kapı açık. Ancak şimdiye kadar yalnızca yetkili erişim. İttifakın bazı üyeleri bizi görmek istemiyorsa veya ittifakın tüm üyeleri bizi görmek istemiyorsa dürüst olun. Açık kapılar iyidir, ancak yıllarca açık sorulara değil, açık cevaplara ihtiyacımız var. Hakikat hakkı, gelişmiş fırsatlarımızdan biri değil mi? Bunun için en uygun zaman Madrid'deki bir sonraki zirvedir.”

‘ÜÇLÜ TEMAS GRUBU’NU DESTEKLİYORUZ’

Ukrayna’ya bağlı güçler Donbass’ta taciz atışlarına ve provokatif askeri hamlelere devam ederken Münih’te bulunan Zelenskiy, sosyal medyadan doğu bölgesindeki çatışmaların sona ermesi için ‘ateşkes çağrısında’ bulundu. Zelenskiy, PutinMacron görüşmesinde konuşuan Üçlü Temas Grubu'ndaki barış müzakerelerini desteklediğini vurgulayan Zelenskiy, "Barış sürecinin yoğunlaştırılmasından yanayız. Üçlü Temas Grubu'nun bir an önce toplanmasını destekliyoruz." ifadesini kullandı. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ise herhangi bir saldırı planlamadıklarını, savaş değil barış istediklerini söyledi.

BİDEN YÖNETİMİ, MÜNİH’E GİTME DEMİŞTİ

Öte yandan her gün Rusya’nın işgal edeceği propagandasını güncelleyen Biden yönetimi, “işgal geldi geliyor” haberlerinin ortasında Münih’e gideceğini açıklayan Ukrayna lideri Zelenskiy’e ülkesini terk etmeme ve toplantıya katılmama çağrısı yapmıştı. Zelenskiy, bu çağrıyı dinlemeyerek Münih Konferansı’na katıldı.