Son eyalet seçimlerinin gösterdiği gibi istikrarlı olarak yükselen parti AfD, daha doğrusu Alman milliyetçiliği. Bütün Avrupa’da da durum benzer. Esas eğilim Atlantik’ten, NATO’dan bağımsızlık olmak.

ALİ MERCAN / FRANKFURT

Almanya’nın Saksonya ve Brandenburg Eyaletlerinde yapılan seçimlerde Almanya için Alternatif (AfD) partisinin zafer denecek başarısı tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışma nasıl bir koalisyon formülü bulunacak arayışının önünde gidiyor.

Yabancı dillerde yayın yapan Rusya televizyonu RT Deutsch’un araştırmasına göre bu seçimde yaşlılar Koalisyon Partilerini (CDUSPD) seçerken, AfD daha çok işçi oylarını aldı.

İŞÇİLER VE GENÇLER AFD’Yİ, YAŞLILAR CDUSPD’Yİ SEÇİYOR

AfD seçimin galibi sayılırken yaşlı kuşak seçmenlerin yardımıyla Koalisyon Partileri CDU ve SPD büyük kayıplara rağmen güçlü konumlarını korudular. Brandenburg’ta SPD, Saksonya’da CDU 60 yaş üzeri seçmenler sayesinde birinci parti olarak kalmayı başardılar.

“Seçim Araştırmaları Grubu”nun verdiği rakamlara göre SPD, Brandenburg’ta, 60 yaş üzerindeki seçmenlerin yüzde 37’sinden oy alırken 30 yaş altından yüzde 13 almış. Buna karşılık AfD, 3059 yaş grubu içinde en güçlü parti konumunda. İnfratest Dimap’ın araştırmasına göre SPD, 6069 yaş arasında yüzde 30; 70 yaş üzerinden ise yüzde 42 oy almış. 1625 arası yaş grubunda en kuvvetli partiler Yeşiller ve ardından AfD. Meslek gruplarına göre oy dağılımı ise daha ilginç:

Brandenburg’ta AfD oylarının yüzde 44’ünü işçilerden almış. SPD ise işçilerden ancak yüzde 10 almış. Serbest meslek sahipleri arasında da AfD yüzde 34 oyla birinci sırada.

Saksonya Eyaletinde de AfD 3544 yaş arasındakilerden yüzde 29 oy alırken, 4559 yaş grubunda yüzde 33’e ulaşmış. CDU ise burada 6069 arası yüzde 38, 70 yaş üstünden yüzde 45 almış. CDU emekliler içinde yüzde 43, işçiler arasında AfD yüzde 41 almış.

SOL PARTİ’NİN SORUMLULUĞU

Sol Parti Federal Meclis Grup Başkanı Sahara Wagenknecht Saksonya ve Brandenburg seçimlerinde AfD’nin en büyük kazanan olmasından partisinin de sorumlu olduğunu söyledi. “Biz yıllarca mutsuzların sesi idik” diyen Wagenknecht görüşlerini “Eski seçmenlerimize yabancılaşmakla AfD’nin başarısına katkı yapmış olduk, onların başarısından biz de sorumluyuz” diye sürdürdü. Wagenknecht, “Irkçı diye kızdığımız AfD seçmenlerinin birçoğu önceden Sol Parti seçmeniydi” dedi. “Kim için politika yaptığımızı netleştirmeliyiz” diyen Grup Başkanı “Metropollerin orta sınıfları için mi yoksa sert hayat mücadelesi vermek zorunda olanlar için mi politika yapacağız” sorusunu ileri sürdü. Saksonya seçimleriyle ilgili program yapan Wiebke Binder, “CDU ile AfD arasında ‘Medeni’ bir koalisyon mümkün müdür?” diye sorduğu için yoğun eleştirilere hedef oldu. CDU’nun yüzde 32 ve AfD’nin yüzde 27.5 oy aldığı Saksonya seçimlerinde, kurulacak bir koalisyon önünde matematik ve teorik olarak engel yok. Ancak CDU baştan koalisyon olanağının yolunu kapattı. Oysa büyük koalisyon partileri kabine kuramıyor.

Bayan Binder politikacılara şöyle sormuştu: “CDU ve AfD arasında istikrarlı bir çoğunluğa dayanan toplumsal bir koalisyon mümkün, bunun olmaması geçerli midir?” CDU’lu Marco Wanderwitz ise “AfD ile koalisyon toplumsal olmaz, dışlanmış kesimlerle koalisyon yok ve bu böyle kalacak” dedi.

ALMANYA İÇİN SAVAŞMAK

Alman Dış Politika Bülteni (GFP) şu raporu verdi: “Kısa bir süre önce parlamenter bir Alman partisi askeri programını açıkladı. Gizli değil. 1 Eylül’de iki eyalette sandığa gidenler tanırlar. Yüzde 28, bu programın partisine oy verdi. O, Almanya’nın silahlanmasını devam ettirmek istiyor. Bu yüzde 28’lik parti Alman Ordusu’nun restore etmek, zorunlu askerlik getirmek istiyor. Asker sayısı ilk adımda 230.000’e çıkartılmalıdır. Ayrıca 50.000 kişilik bir yedek güç gereklidir. Alman Ordusu içerde yetkilendirilmeli ve dış görevlerde dünyanın her yerine gidebilmelidir. Almanya’nın coğrafik konumu ve ekonomik ağırlığı nedeniyle Avrupa’da yönlendirici rolü olmalıdır. En yüksek kumanda merkezinde bir Alman general olmalıdır. NATO’nun Avrupa kanadına Almanya kumanda etmelidir. Son olarak NATO’nun nükleer gücünün kumandasında Almanya’nın da payı olmalıdır.”

‘HALK PARTİLERİ’ DEVRİ BİTTİ

Alman Politik Eğitim Merkezi (bpb) bütün halk kesimlerinden destek alanları “Halk Partisi (Volkspartesi)” olarak tanımlıyor. İki eyalette AfD’nin aldığı sonuçlar bu kavramın geçerli olup olmadığı tartışmasına yol açtı. AfD buna uygun bir parti mi oluyor? Saksonya’da SPD yüzde 7.7, Brandenburg’ta CDU 15.6 oy aldılar. Bu partiler savaş sonrası dönemden beri “Halk Partisi” olarak adlandırılıyor ama düzenli olarak oy kaybediyorlar. Buna karşılık AfD Saksonya’da yüzde 27.5, Brandenburg’ta 23.5 oy aldı. Münihli politika bilimcisi ve danışman Prof. Werner Weidenfeld, bu durumu özetle şöyle yorumluyor: “Halk Partisi Alman siyasi partiler tarihine ait bir kavramdır ve anahtar rolü oynamışlardır ancak sonsuza kadar bu durum değişmeden kalacak denemez. Halk partileri istikrarlı politik gruplardan oluşur. Ancak bu artık yok. AfD’de böyle kalmayabilir, kurucusu Bernd Lucke partiyi terketti, tanınmış yöneticilerinden Olaf Henkel, başka parti kurdu. İlköğrenim yıllarımda SPD’nin sendikalara dayandığına, CDU’nun adres olarak kiliseleri gösterdiğine tanık olmuştum. Bugün artık bu durum yok. O zaman program öne çıkıyordu, şimdi bu durum yok. Bu durumda AfD büyümeye devam eder.”

YEŞİLLER VE SOL PARTİ TÜRKİYE KARŞITI

Yeşiller Partisi oylarını biraz artırmakla birlikte bu eyaletlerde ayaklarını tam yere bastı sayılmaz. Mayısta yapılan Avrupa seçimlerinde yüzde 20.5 oy alırken Brandenburg’ta 10.8 ve Saksonya’da 8.6 da kaldı. Trier Üniversitesinden Uwe Jun, ARD’ye verdiği demeçte, “Yeşillerin temalarının doğuda yankı bulmadığını” ifade etti. Daha çok doğa sorunları ve ABD güdümlü demokrasi, insan hakları vb... Esas olarak yaşamı kömürle sıkı sıkıya bağlı Brandenburg’ta Yeşiller, alternatifi olmadan doğayı korumak için bundan vazgeçmeyi savunuyor. İşsiz kalacak işçilere bir cevabı yok. Bu seçimlerde Yeşillerin birçok taraftarı AfD’ye yöneldi. Jun’a göre Yeşillerin burada bir şansı yok. Demokratik Alman Cumhuriyeti dönemindeki iktidar partisinin mirasını temsil eden Sol Parti’nin oylarından da AfD’ye kaymalar oldu.

YÜKSELME YERİNE ÇÖKME: BATI YORGUN

“Berlin’de Büyük Koalisyon partileri seçmenlere çok söz vermişlerdi: AB için yükseliş ve Almanya için yeni bir dinamik. Ama tutmadı. Son eyalet seçimlerinde fatura ortada ve bu son olmayacak.” ARD merkez stüdyodan Georg Schwarte’nin yorumu böyle. Saksonya’da yüzde 7.7 oy alan SPD’li Başbakan Yardımcısı “İnsanlar değişiklik yorgunu” yorumunu yapıyor. Evet. Batı yorgun.

Son eyalet seçimlerinin gösterdiği gibi istikrarlı olarak yükselen parti AfD, daha doğrusu Alman milliyetçiliği. Bütün Avrupa’da da durum benzer. Esas eğilim Atlantik’ten, NATO’dan bağımsızlık olmak ve Rusya ile güvenliği sağlamak. Henüz liderliği oturmamış bu parti içinde milliyetçiliği geçmişten kalan “Irkçılık ve yabancı düşmanlığı” ile özdeşleştiren kesimler de bu parti içinde kendilerine yer yapmak istiyorlar. Ancak bu Avrasya’ya yönelme olgusu ile bağdaşmıyor.

OLGULARI TÜRKİYE’NİN, BATI ASYA’NIN GÖZÜYLE DEĞERLENDİRELİM

Türkiye’de ve Avrupa’daki vatandaşlarımız arasında AfD’yi Sol Parti, Yeşiller ve rakip partilerin bakışına göre değerlendirme eğilimi var. Sol Parti ve Yeşiller, PKK’nın ve FETÖ’nün koruyucuları, Türkiye’nin terör örgütlerine karşı savaşmasına karşı çıkan ve bu mücadele için Türkiye’ye silah satılmasına karşı kampanyalar yapan partiler. Ama PKK’ya giden uçaklar dolusu silahı alkışlıyorlar. CDU ve SPD ise AfD’ye kaptırdıkları oyları geri almak için “Sağ popülist, aşırılar” kavramlarını kullanıyor ve peşinen bu parti ile koalisyon yapmayacaklarını açıklıyorlar. Bu açıklama sadece bazı “Akıllı” seçmenlerin koalisyon ortağı olamayacak partiye oy vermeme sonucuna yol açtı ama ondan vazgeçmediler. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra doğunun yağmalanmasının sorumlusu olarak mevcut büyük koalisyon partileri görülmektedir.

Yeni bir dünyanın kurulduğu, Asya çağına yolculuğumuzda bütün ülkelere gibi Almanya’da bu çizgide netleşmelidir. Aksi halde kargaşalık ve arayışların sonu gelmez.

Aydınlık