25 milyonluk, Cumhur İttifakı'ndan kalabalık muazzam bir muhalefetiz. 18 yıllık böyle görkemli bir iktidar karşıtlığı görmedi dünya, başka yerde de görmeyecek. Tarih yazıyoruz. "Muhalefetteyken iktidar" böyle bir gücü de ansiklopediler yazmadı, artık yazacak… AKP nice zamandır püf desen uçacak, eğlence olsun diye, zevki sürdürmek için üflemiyoruz. Devireceğiz Erdoğan’ın sistemini, ramak kalıyor, son anda “ibretlik” olsun diye vazgeçiyoruz. Bir de Vatan Partisi engelliyor bizi,  en hassas anlarda dikkatimizi dağıtıyor.

İzmir Marşı’nda dünyada çok iyi bir yere geldik, Atatürk çıkartması olayında aldık yürüdük, rakipsiz sayılırız. Avrupa’da bile yok böyle bir şey. Marksizm yeniden yazılmalı: Literatür 60 yaş üstü böyle bir devrimci kitle görmedi.  Mükemmel çocuklar, torunlar yetiştiriyoruz. Vaktiyle yaşam amacımıza koymuştu, sonradan işi tersine çevirip acısını çıkardık. Yeni nesillerin amacı  yaşama çok şey koyuyor, tam koyuyor. Hepsi kariyer sahibi, kolalı yakalı, CEO erbabı, akademisyen oluyorlar, hatta Amerikalara, Avrupalara yollanıyorlar. Hepsi birer siyasi sürgün gibiler, akılcı planlı, hesaplı. Bir gün efsane gibi dönecekler politikaya.

Elbette ve zaten niye kırılsınlar sonu belli bir savaşta, nasıl olsa bir gün kazanacağız. O zamana kadar dövüşmek gerekiyorsa dövüşmeye hevesliler dövüşmeli. Yaşamda herkesin misyonu farklıdır. Herkes kendi bedeni, kendi seçimi üstünde özgürdür. İsteyen savaşmalı, istemeyen savaşmamalı, bu temel bir insan hakkıdır ve bedelli askerlik zaten bunun için vardır. Yoksul Kürt çocukları hakları için savaşacaklarsa elbette savaşacaklardır; bedelini ödeyemeyen, hatta bundan para kazanmak isteyen de karşısında savaşacaktır. Bize düşen oylarımızla, bir de emojilerimizle onlara destek vermektir. Kime destek vermektir? Elbette bedel ödediklerimize değil!

Epey karışık oldu, ama zaten karışık konudur, ancak anlayan anlayacaktır. Özetle ifade edecek olursam, Atatürkçüler HDP’li, HDP’liler CHP’li olmuşsa bu ülkede çok şey değişmiş demektir ve yakın zamanda zaferi tadacağımız kesindir.    

AKP’ye karşı sosyal medyada tam bir üstünlük içindeyizdir. Tepinmekteyizdir üstlerinde. Başka şeye de gerek yoktur zaten. Gezi’de çıkmışızdır işte sokağa. Gerçi HDP’li dostlarımıza göre darbe girişimiydi galiba o, ama biz de çok üstüne gitmediydik zaten. Gezi efsanesi bizi değil, torunlarımızı bile idare eder, yeterdir. “Grev” falan diyenler de var, nedir ki o? Eski çağlarda kalmış demode  muhalefet yöntemleriyle gelmeyin karşımıza. Biz yeni çağın devrimcileriyiz, üretimden kopmamalıyız, kazancımızı riske atan girişimler AKP’nin işine yarar. İstedikleri tam da budur. Onlara inat biz daha çok kazanmalıyız. Sistemimizi yıpratacak tutumlardan uzak durmalıyız. Diyorlar ki, sadece tüketim boykotuyla bile pek çok şeyi değiştirebiliriz. Provokatif söylemler! Oyuna gelmeyelim. Bu diktatorya altında ayakta kalabilmemiz moralimizin güçlü kalmasına bağlı. O yüzden AKP’lilere nispet, onlardan da fazla yiyip, içip, tüketmeli, muhalif cephe olarak en az iktidardakiler kadar varlıklı görünmeliyiz.  

Olaya Marksist olarak bakarsak zaten iktidardayız. Kapitalist olarak bakarsak yine iktidardayız. Sadece devlet bürokrasisi, polis, mahkeme onların elinde. Belediyeler bizdedir. Güçlü medyamız var, patronların önemli bölümü bizim tarafta…

En önemlisi Batı demokrasisi, ABD, Avrupa bizden yana. Bunun moral gücünü kullanıyoruz, daha da kullanmalıyız. Gerçi hep ikili oynuyorlar, AKP’yle de bağı koparmıyorlar… Hatta mecburen onunla sıkı fıkılar sıcak paranın gözü kör olsun ama artık A planlarında yer aldığımızı adımız gibi biliyoruz. Sonuçta umutlu yarınlar bizi bekliyor. Her şey şimdiden çok güzel.

Netice itibariyle birkaç pürüz dışında işler iyi gidiyor, doğru yoldayız. Bazı psikopatlar “Kardeşim, 18 yıldır size arka çıkıyoruz, vermediğimiz destek, girmediğimiz risk kalmadı; AKP’yi devireceğiz ayağına durmadan onunla lafta kavga ediyor, ama birlikte malı götürüyor, borunuzu öttürüyorsunuz. İş yaşamı, ekonomi, sendika, sanat, edebiyat, medya… her yerde siz iktidarsınız!” gibi kaba söylemlerle kafa bulandırsalar da… Sıkmayın canınızı. Onlara karşı söylenecek tek bir söz vardır, her zaman yüzde yüz etkilidir: “Vay be. yazıklar olsun.. Sen de mi Aydınlıkçı oldun! Perinçek’in kopyası. Saray yandaşı seni!”.

“Perinçek” ve “Saray” sözcüklerini alnının ortasına yediğinde muhalefet liderlerini eleştiren kişi şöyle bir afallar, kalakalır. Etrafındakiler de korkup kaçışmaya başlar. Bakın kendi en has adamları bile bu yüzden terk etti Aydınlık’ı. Ne yazarlar geldi geçti oradan, tutunamadılar. OdaTV’yle o yüzden kapıştılar, sonra Nihat Genç bile ayrıldı, aynı neden… Gerçi Nihat Genç inatçıdır, aynı yola devam… Olsun, bir avuç insan kaldılar sonunda. CHP içinde iyice marjinalleştiler. Topuna birden Perinçekçi demek en uygunudur. Bitirici çözümdür.

Şimdilik sakin olun yeterdir. Çok güzel günler yakındır. İktidara karşı risk almaya hiç gerek yok. Aydınlıkçı genç faşistleri okullara sokmayalım inaftır.  

BURAYA KADAR MİZAH, BUNDAN SONRA CİDDİ BİRKAÇ NOT:

VP velev ki AKP’yi destekliyor… Bu noktada şahsen öfkelendiğim, eleştirdiğim tutumları da olmuştur, desteklediğim tutumları da. Ayrıca şunu belirteyim ki ben en doğru, şaşmaz tavrın karar makamı değilim. Ve her yargımızda kendimize karşı nasıl sonsuz bağışlayıcıysak başkalarına da öyle bakmalıyız. Evet, velev ki VP iktidarı destekledi. Yahu, alsa alsa 100 bin oy alan, gazetesi 15 bin satan bir çevre… 18 yıllık AKP iktidarından onlar mı sorumlu, 22 milyondan fazla oy alan sizler mi? Sizin koca koca partileriniz, belediyeleriniz, holdingleriniz, medyanız mı? Bu sistemden, bu AKP düzeninden VP ne kadar yiyor, siz ne kadar yiyorsunuz? Bir nevi iktidar ortağı değil misiniz? El insaf!

Ben hiç VP’li olmadım, şimdi de değilim, ama sizin pek çok kanaat önderiniz eski VP’li. Saysam sayfalar yetmez. VP’ye geçmişte ağır eleştiriler getirmiştim, arkasındayım, şimdi yine eleştiriyorum, eleştiririm. Ama bu Perinçek fobisi niye? Yok ötekileştirme berikileşterme, ayrımcılık kayrımcılık, yok homofobi topofobi… muazzam bir liberal söylem yarattınız, yanınıza yanaşılmıyor. Bu yaptıklarınızdan ötürü adamlar sizi AİHM’e verse çıkacak tazminatı yedi sülaleniz ödeyemez.  

Sol kabul edilen grupların çatışmalarında birçok ölümler yaşandı, herkes birbirini suçladı. Herkes suçluydu ve çirkin şeylerdi bunlar. Fakat üstünden 40 yıl geçmiş, bu neyin kan davasıdır? Dersim meselesi açılıyor mesela, adam diyor ki, “Ben Dersimliyim, Aydınlık’ta çıkan hiçbir şeyi okumam.” VP Tunceli’de kaç kişi öldürdü, PKKHDP Dersim’li kaç kişiyi öldürdü? Yüzlerce mi, binlerce mi, öyle çok ki.. tam rakam belirsiz. Başta CHP tüm sözde muhalefet katillerin peşine takılmış, ona küfür, buna yasak, saldırıp duruyorlar: Tek günah keçisi VP. Buna adalet duygusu adına göz yummak mümkün değil. Hadi yumduk, bu kokuşmuş zihniyet tüm solu çürüttü, karşı durmak boynumuzun borcu.    

“VP sürekli devlete yanaşıyor, devletle iş tutuyor” diyeceklerdir. Sizin birinci partiniz CHP devletin kendisi değil mi, devletle iş tutanın önde gideni o değil mi? Ya ikinci partiniz HDP? “PKK’yı MİT kurdu” söylentisini işinize gelince yayar, işinize gelmeyince unutursunuz. HDP yıllar boyunca devletle, AKP ile pazarlık ve işbirliği yapmadı mı? Şimdi de devlet parasıyla geçinmiyor mu? Siz bu iki gücün dışında olduğunu iddia eden küçük partiler! Bu iki partinin milletvekili kuyruğunda değil misiniz? O cüce sendikalarınızda, odalarınızda, mitinglerde bunlarla hep birlik değil misiniz? Bırakın bunları, “Millet Cephesi” içindeki kontralarla ortak değil misiniz?  

Velev ki devriminizi Perinçek engelliyor. Okyanus fatihiyim diye şişinip bir dereyi bile geçemeyen cengaverler. Bir zamanlar bir çirkin ördek vardı. Nice alımlı tavusların, sülünlerin arasında hor görülüp kakalanan. O görkemli yaratıkların tüyleri bir bir yolundu, yok pahasına satılıp oraya buraya süs oldu, bedenleri içki sofralarına meze oldu. O çirkin ördek ise kendini korudu, hatta zamanla biraz güzelleşti. Algılanamayan ya da zora giden, çekilemeyen budur.  

Edebiyatı bırakırsam, VP’de eleştirdiğim birçok nokta var, ama en temel değerlerini şeytana satmış bu yığın, bu gruplar içinde neredeyse tek başlarına savundukları pek çok doğru da var. Bazal gerçeğe en uygun doğrular. Niye savunuyorlar, size birbiriyle çelişik yedi gerekçe sıralayabilirim. Ama savunuyorlar işte. Siz de o doğruları savunun, bir güç, bir medya oluşturun, sizi de destekleyelim, geleceğe bir umut bırakalım. Fakat yok! Son yarım asır siyasi talihsizliğimiz: O doğruları savunmak işinize gelmeyecek ya da cesaretiniz yetmeyecek… Hepsi Perinçek bohçasına atılacak. Perinçek de nasıl olsa tüm kötülüklerin babası, tüm günahların tekesi… Bütün meleklerin şeytanı, Batmanların Jokeri… 

Perinçek bohçasına tıkılmış gerçeklerin üstünde yalancıların alayı coşkuyla tepinecek, “doğru” namına her şey ezilip, şarap edilip içilecek… Aydınlık’ta yazılanlara tek lafla çemkirmek de… İşe gelmeyen her hakikate “Perinçek ağzı” demek de… faşistlik falan değil (onun da bir ciddiyeti vardır) tarifi zor bir düşüklük.

Kaan Arslanoğlu    

insanbu.com