Batı merkezli dünyanın yıkılışının bizzat yönetenler tarafından kabul edildiği, Avrupa meydanlarından Latin Amerika ve Arap sokaklarına değin halkların neoliberal dayatmalara isyan ettiği bir süreçten geçiyoruz.

Tarihi bir kırılmanın eşiğinde, hatta içindeyiz.

Eski dünyanın kuvvet merkezleri gerilerken, kurucu önderlerimizden İsmet İnönü’nün 1964’de Johnson mektubuna cevaben ifade ettiği "Yeni bir dünya" bugün kuruluyor.

Ve Türkiye, TSK’nın ABD taşeronlarına karşı düzenlediği operasyonların da bir kez daha gösterdiği üzere bu dünyada yerini almak için hamleler yapıyor.

Konu Türkiye’nin güvenliği ve bağımsızlığı olunca, muhalif kesimlerin de bir kısmı dahil olmak üzere atılan adımlar, haklı olarak destek buluyor.

Fakat iktidar bir yandan Batı destekli tehditlerle mücadele ederken, diğer yandan özellikle Ortadoğu’da yine Batılı kuvvetlerle ittifak içinde olan gruplarla işbirliği yapma siyasetinden vazgeçemiyor.

TRT World’un 2122 Ekim tarihleri arasında düzenlediği "Küreselleşmenin Krizi: Riskler ve Fırsatlar" adlı forumun programı ve katılımcı listesi, AKP’nin Yeni Dünya’ya geçişte yaşadığı çelişkilerin adeta mikro bir örneğini teşkil ediyor.

AKP’nin gelecek vizyonunu ve ittifak kapasitesini anlamak bakımından, söz konusu forumu incelemekte yarar var.

BARIŞ PINARI’NIN HAKLILIĞI NASIL ANLATILIR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Akar başta olmak üzere iktidarın yüksek katılım gösterdiği forum, "Barış Pınarı Harekatı"nın dünyaya anlatılması bakımından önemli bir fırsattı.

Konuşmalarda Batılı ülkelerin terör örgütlerine verdiği destek ve harekatla sivillerin değil teröristlerin hedef alınması haklı bir biçimde ele alındı. Fakat Suriye’nin toprak bütünlüğüne dair vurgular eksik kaldı. Keza Astana mekanizması, Rusya ve İran’la süren işbirliği de sunumlarda ön plana çıkarılmadı.

Arap kamuoyuna yönelik olarak İsrail ve PKK/YPG arasındaki bağ işlenebilirdi. Yine PKK/YPG’nin Avrupa uyuşturucu ağında oynadığı rol de detaylı olarak anlatılabilirdi.

ÇAVUŞOĞLU’NUN PAYLAŞTIĞI VİDEO

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu forumdan hemen önce, George W. Bush döneminde Savunma Danışmanı olarak görev yapan Michael Doran’ın, ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği desteği eleştirirken Türkiye’ye "İran’ı durdurmak (...) Rusları boğazdan geçirmemek" için ihtiyacımız var minvalinde ifadeler kullandığı bir videosunu paylaştı.

Çavuşoğlu’nun söz konusu videoyu paylaşmadaki amacının, ABD’de "YPG’ye destek uğruna Türkiye’yi kaybetmeyelim" tezini savunanlara seslenmek olduğunu kestirmek zor değil. Bu yolla Washington’a, YPG’yi terk ederseniz uzlaşma mümkün mesajı verilmek isteniyor.

Fakat ABD’deki söz konusu grupların, Türkiye’ye olan sevgilerinden dolayı değil fakat Türkiye’yi Rusya ve İran’a karşı kullanmak için bu tür bir siyaset izledikleri aşikar.

Söz konusu siyasetler, ABD’ye açık kapı bırakmak uğruna komşularla ilişkilerde tedirginlik ve güvensizlik yaratarak, Türkiye’yi yalnızlaştırıyor.

Türkiye’nin çıkarları, ABD’deki iki kanatla da hiçbir şekilde uyumlu değil.

Washington’un bir yarısı Türkiye’nin varlığını hedef alan PKK/YPG terör örgütlerini desteklerken, diğer yarısı ise Ankara’ya İran ve Rusya karşısında koçbaşı rolü biçiyor.

BRİTANYA’NIN MÜSLÜMANLARI

Forumun amacı Batı merkezli küreselleşmenin içinde bulunduğu krizi tartışmak ve alternatifleri konuşmak olarak ilan edildi.

Fakat konuk listesi incelendiğinde, Batı’ya gerçek anlamda alternatif üreten Çin, Rusya ve İran’ın yanı sıra Latin Amerika’dan katılımcı sayılarının kısıtlı tutulduğu, bunun yerine Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın isimlerin davet edildiğini görüyoruz.

Özellikle İngiltere ve Fransa’dan çağrılan isimlerin çoğunu ülkelerinin emperyalist siyasetleriyle uyumlu Müslüman siyasetçiler oluşturuyor.

Arap dünyasından ise Batıyla çelişme yerine uzlaşı siyasetini benimsemiş isimler listede yer alıyor.

Hepsi bir araya getirildiğinde, katılımcıları Ahmet Davutoğlu belirlemiş izlenimine kapılıyorsunuz.

AKP’NİN YAPISAL SORUNU

Siyasal İslamcı gruplar, bugüne değin istisnalar dışında Batı ve Batı tipi küreselleşmeyle uyumlu bir siyaset izledi.

Bugün ABD’yle kimi noktalarda karşı karşıya gelen AKP’nin tabanı olmasa da ideolojik önderleri ve "aydınları" ancak tehdit kendilerine yönelince Batı’ya karşı çıkmaya başladılar.

AKP’nin bu yönelişi daha çok milli çıkarlar noktasında belirginleşse de dış politikasında tam olarak oturmuş değil.

Yani bir yandan Batı’yla karşı karşıya gelen AKP, diğer yandan özellikle Arap dünyasında Batıyla işbirliği içerisinde olan parti ve gruplarla siyasi bağını koruyor.

İran ve Rusya’ya yönelim ise ideolojik olmaktan öte, somut koşulların getirdiği bir zorunluluk ve tam olarak benimsenmiş değil.

Batıyla uyumlu bir çizgiyi savunan Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun, AKP’den kopuşunun altında da bu gerçek yatıyor.

Fakat içeride bu oluşumlarla mücadele eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, dış politikada halen bu siyasetlere yakın isimlerle ittifak arayışında.

AKP’nin ideologlarının önündeki soru açık: Batı’nın müttefiki olan Siyasal İslamcı gruplarla işbirliğine devam mı edecekler, yoksa kökü Anadolu’ya dayanan, komşularla işbirliğini birinci plana koyan ve ülkenin bütün değerlerini kapsayan bir siyasete mi yönelecekler?

Yeni Dünya, eskinin çelişkilerinden kurutulanların ayakta kalabileceği bir yer olacak.

Forum’un az sayıdaki Batı tipi küreselleşme karşıtı konuklarından biri olan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Sajjadpour’un konuşmasından bir bölümle bitirelim; "Neredesiniz, size faydaları ve maliyetleri ne, hangi alanlarda küreselleşip hangi alanlarda yerel kalmalısınız bunların analizini yapabilmeniz gerekiyor, temeli oluşturan şey bu..."

%C4%B0ran%20D%C4%B1%C5%9Fi%C5%9Fleri%20Bakan%20%20Yard%C4%B1mc%C4%B1s%C4%B1%20Kaz%C4%B1m%20Sajjadpour
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Sajjadpour

Aydınlık
Başkan Soyer çark etti ama ses kayıtları onu yalanladı!