"Türkiye ve Mısır arasında bu kopukluk başkalarına gereğinden fazla fırsatlar doğurmakta ve iki ülkeye de İslam dünyasına da çok pahalıya mal olmaktadır. Oysa iki ülkenin bir işbirliği ve dayanışma içinde olmaktan başka bir kaderleri yok ve eninde sonunda bunu yapmaları gerekiyor (...) Libya ile yapılan anlaşmanın bir benzeri neden Mısır’la da yapılmasın?"

Yukarıdaki ifadeler AKP’nin Mısır başta olmak üzere Arap dünyasına yönelik siyasetlerine yön veren isimler arasında kabul edilen, partinin Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’a ait.

Süreci dikkatle takip edenler için Aktay’ın açıklamaları şaşırtıcı değil. AKP’nin Mısır siyasetindeki değişimin ilk işareti parti sözcüsü Ömer Çelik’ten geldi. Çelik 2 Aralık’ta yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la yaptığı anlaşma nedeniyle Mısır milletinin yanı sıra devletinin de kayba uğradığını ifade etti.

Hemen arkasından sırasıyla Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan "Doğu Akdeniz’de Rum Kesimi hariç kıyıdaş ülkelerle görüşmeye hazırız" minvalinde açıklamalar geldi.

Açıklamaların tamamı Libya mutabakatından sonra yapıldı. İktidarın söylemindeki değişimin altında Doğu Akdeniz’de atılan askeri adımları diplomasiyle destekleme gayesi yatıyor.

Fakat Müslüman Kardeşler (İhvan)’a verilen destek sürerse, söz konusu adımlardan somut bir sonuç alınması mümkün değil.

Önümüzdeki soru açık; söz konusu değişim söylemden ibaret mi kalacak yoksa fiiliyata da dökülecek mi? Somut bir biçimde ifade edersek, AKP’nin dış siyasette Müslüman Kardeşler’den vazgeçme ihtimali var mı?

AKP’NİN KORKULARI

18 yıldan bu yana dış siyasetini İhvan ve İhvan’a yakın gruplar üzerinden şekillendiren AKP’nin bu örgüte bir anda desteğini çekmesini beklemek gerçekçi değil.

Fakat aynı AKP’nin İhvancılık siyasetine devam ederek Türkiye’nin milli çıkarları doğrultusunda siyaset izlemesi ve Avrasya’ya yönelişini sürdürebilmesi de mümkün değil.

Dolayısıyla, şu an Suriye ve Libya’da, Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda İhvan’a yakın grup veya kişilerle yapılan ittifakların da değişen dünya konjonktürüne bağlı olarak orta veya uzun vadeli olması mümkün gözükmüyor.

Siyaset değişikliği zorunlu bir hal almış durumda.

Bu noktada büyük çoğunluğunu Suriye’de desteklenen grupların yakınlarının oluşturduğu Suriyeli mülteciler ve bölgede bu gruplara verilen sözler gibi AKP’nin elini bağlayan kimi nedenler mevcut.

Ayrıca uzun süreli anlaşmazlıklardan sonra özellikle Şam ve Kahire yönetimleriyle oluşan güvensizlik iklimi de siyaset değiştirme konusunda AKP’yi tereddüde düşüren nedenlerin başında geliyor.

Fakat 15 Temmuz sonrası iç siyasette AKP’nin iktidarını paylaşır hale gelmesi ve dış siyasette Avrasya kuvvetleriyle ittifakın bir mecburiyet haline gelmesi, iktidarı İhvan konusunda kesin bir seçim yapmaya doğru itiyor.

MISIRLILARIN ÇAĞRISI

Yukarıda bahsettiğim karşılıklı güvensizliklerin aşılması konusunda atılması gereken adımları, Türkiye’de iktidarın Mısır’a yönelik açıklamalarını ve Kahire yönetiminin Libya’da TürkRus ateşkesine verdiği desteği Mısırlı muhataplarıma sordum.

Mısır’dan gelen değerlendirmelerin bir bölümünü, "Kahire’ye büyükelçi çözümü kolaylaştıracak" başlıklı yazımda aktarmıştım, devam edelim:

Görüşlerinin bir kısmına son yazımda yer verdiğim Mısırlı emekli diplomat, eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Rakha Ahmed Hassan, Libya’daki durumu şu ifadelerle değerlendirdi: "Ruslar, Libya’daki sorunu Ankara ve Kahire’yle olan iyi ilişkilerine dayanarak çözmeye çalışıyor. Berlin Konferansı’na yönelik bir hazırlık olduğu aşikar."

Ahmed Hassan’a, Moskova’nın Ankara ve Kahire arasında arabuluculuk yapma ihtimalini sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "Türkiye ve Mısır arasında arabuluculuk yapacak olan kuvvetin, öncelikle Ankara’nın Mısır’ın içişlerine yönelik açıklama yapmasının önüne geçmesi gerekiyor. İlişkilerin normalleşmesi için atılacak bir diğer adım ise Türkiye’de ağırlanan Müslüman Kardeşler üyelerine verilen desteğin kesilmesi olacaktır."

Aynı soruları ve genel gidişatı Mısır devletinin sözcüsü olarak kabul edilen Al Ahram Gazetesi Genel Müdürü Mohamed Sabreen’e de yönelttim.

Sabreen, Libya’daki tabloya bölge ülkelerinin bakışını özetledi: "Libya’da iki önemli nokta var;

1. Bölge ülkeleri savaşmaktan yana değil. Kimsenin Libya’da ikinci bir Suriye yaratmak istediğini zannetmiyorum. Moskova’daki görüşmelerde Mısırlı yetkililerin de bulunduğu bilgisini ekleyeyim.

2. Avrupa ülkeleri de ulus devletlerine büyük bir tehdit oluşturan göçmen akımının önüne geçmek adına Libya’da istikrardan yanalar.

Sabreen, Mısır’ın Türkiye’ye bakışı ve Ankara’dan beklentileri üzerine sorumu da yanıtladı:

"Krizin başından itibaren Mısır, Türkiye’yle iyi ilişkiler kurmak istiyor. Türkiye’nin önemli bir ülke olduğunun farkındayız ve ilişkileri normalleştirmekten yanayız. Kahire yönetiminin Ankara’dan çok basit bir talebi var; içişlerimize yönelik açıklamalar yapmaktan vazgeçin.

"Mısır’da pek çok Türk iş insanı faaliyet gösteriyor, oldukça da başarılılar. Ticaret konusunda iki ülke arasında bir sorun yok. İlişkiler gayet iyi seyrediyor.

"Türkiye, daha önce Rus uçağını düşürmesine rağmen doğru diplomatik adımları atarak Rusya’yla ilişkileri düzeltmeyi başardı.

"Aynı diplomatik adımlar neden Ankara ve Kahire arasında atılmasın? Medya üzerinden temas kurmak tehlikeli ve manipülasyonlara açık bir yöntem. Somut adımlar atılmalı."

Sabreen’e somut adımlardan ne kastettiğini sordum:

"Türk yetkililerin Mısır’ın içişlerine karışmayacaklarına dair açık ve net bir beyanda bulunmaları halinde süreç başlayacaktır. Bu yönde bir açıklama ilişkileri canlandıracaktır. Birbirimizi inkar etmeye son vermeliyiz."

ARABULUCUYA İHTİYACIMIZ YOK, DİREKT GÖRÜŞME OLMALI

Sabreen Ankara ve Kahire arasında Rus arabuluculuğuna ise temkinli bakıyor: "Ruslar, Ankara ve Kahire’den işaret alırlarsa, arabuluculuk yapmaktan elbette mutlu olacaklardır. Fakat direkt temas kurmak varken neden arabulucu kullanalım ki?

"Türkiye’nin inisiyatif almasını bekliyoruz. Basit bir açıklama, süreci canlandıracaktır. Doğu Akdeniz meselesi gibi konuları ilk adımdan sonra ele alabiliriz.

"Önce sayfayı çevirelim ve yeni bir sayfa açalım. Türk tarafının atacağı ufak bir adıma Mısır’ın olumlu bir cevap vereceğine inancım tam."

YOL HARİTASI

Türkiye’de iktidar çevrelerinin Mısır’la tekrardan görüşme yolundaki beyanatları ve ek olarak Suriye Devleti’yle istihbarat yetkilileri üzerinden görüşmenin resmiyet kazanması, AKP’nin dış siyasette en azından Kahire ve Şam ekseninde İhvan kartından uzaklaşma yoluna girdiğinin işaretleri.

Mısır özelinde diyaloğun başlaması için ufak çaplı fakat net somut adımlar gerekiyor. Şöyle ki;

1. İlk adım, iktidar yetkililerinin Mısır yönetiminin meşruiyetine yönelik yapacakları olumlu bir açıklamayla atılabilir.

2. Türkiye’de ağırlanan İhvan’ın üst düzey üyeleri sınır dışı edilmese dahi Mısır’a karşı yayın yapan medya organlarına yönelik kısıtlayıcı hamleler, karşılıklı güvenin tesis edilmesini kolaylaştıracaktır.

3. Bu süreç içerisinde resmi veya gayrı resmi temaslar yoluyla, Doğu Akdeniz başta olmak üzere temel anlaşmazlıklara ilgili müzakereler başlayabilir.

Türkiye’nin Kahire’yle ilişkileri düzeltmesi halinde Doğu Akdeniz’den bölgeye yeni bir rüzgar esecektir.

Güvensizlikleri aşmanın yolu diyalogdan geçiyor.

Diyaloğun yolu da karşılıklı saygıdan...


Aydınlık