Hasan Atilla Uğur yazdı...

Oturduğu makamın kutsiyeti ve ağırlığını anlayamayan Mustafa Akıncı arka arkaya açıklamalar yapıyor. Akıncı’ya kızmaya gerek yok. O kendisine yıllar önce verilmiş görevi yerine getiriyor. Yapmak zorunda olduğunu yapıyor.

Kıbrıs’ın Türk milleti için ne kadar hayati bir öneme haiz olduğunu uzun uzun anlatmanın gereği olmadığı aşikar. Her Türk vatandaşı bunu bilir. Hele içinde bulunduğumuz böyle bir dönemde dört elle sarılmamız ve Anadolu ile aynı değerde kabul etmemiz gerek bir vatan toprağıdır Kıbrıs. Akıncı ve yandaşlarınca büyük bir algı operasyonuna maruz bırakılan KKTC vatandaşları içinde, ne yazık ki bu palavralara inananlar da var. Yıllar boyunca adadaki Rumlar ve onların destekleyicisi Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin asıl hedefinin Kıbrıs Türk’ünü köle yapmak, yok etmek, kovmak olduğunu bilmemek ve anlamamak ihanet değil ise aptallıktır.

ABD, AB ve Enosis yanlıları yıllardır Kıbrıs Türk’ü içinde yandaş arar, bulur ve onları tepe tepe kullanırlar. 1950 ve 1960 yıllarındaki Türk kıyımı böyle gerçekleşmiştir. 1974 Barış Harekatı’na gelinceye kadar vatan toprağı Kıbrıs’taki her saldırının arkasında Türk toplumu içinde devşirdikleri hainlerin parmakları vardır. 2004 Annan rezil planının destekleyicileri de onlardır. Kıbrıs’ın efsanevi lideri rahmetli Rauf Denktaş’ı devre dışı bırakan da aynı güruhtur. Dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de ‘Avrupa Birliği’ne gireceğiz’ hayali ile Sayın Denktaş’ın sesinin kısılmasında önemli rol oynamıştır. Mustafa AKINCI ve M. Ali TALAT aynı ekip içindedir. Tarih bunları silinmez harflerle hafızasına almıştır.

1878 yılında bir tek mermi atılmadan İngiltere’ye teslim edilen Kıbrıs’ta, o günden beri Türkler için yaşam garantisi 1974 harekatına kadar olmamıştır. Türk ordusunun gücü ile kazanılan bu zafer sonrasında 1983 yılında kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ada Türklerinin can damarı olmuştur. Halen de öyledir.

Akıncı gibilerin amaçları; aldıkları görev gereği adadaki Türk varlığını Rum potasında eritmek, Türk Cumhuriyeti’nin zora girmesini sağlamak ve ağababalarına yaranmaktır. Adada ‘federatif’ bir sisteme gidilmesi TSK’nın oradan ayrılması demektir. Türk askerinin adadan ayrılması Kıbrıs Türk’ünün bile bile ölüme terk edilmesidir. Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan mücadelemizin kaybedilmesi demektir. Geçen ay Fransızlara ait De Gaulle uçak gemisi ile altı savaş gemisi Rum yönetiminin ilan ettiği sözde Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarına gelmiştir. ‘Ben Rumların yanındayım’ mesajı vermiştir.

Rum kesiminde İngilizlerin yıllardır faaliyet gösteren ‘Dikelya’ ve ‘Agratur’ adlı askeri üslerinde hareketlilik başlamıştır. Rum tarafında Yunanistan’dan gelen 25.000 kadar Yunan askeri mevcuttur. Rum halkından seçilenlere silah dağıtılmış ve 80.000 civarında Rum eğitime alınmışlardır. Bu hazırlıklar, bu silahlanma ve eğitim spor olsun diye yapılmıyor. Hedef Türk milletidir. Hedef Türk yurdu Kıbrıs’ı Türklerden arındırmaktır. Hedef anavatanı Antalya kıyılarına hapsetmektir.

Nisan ayında KKTC’de çok önemli bir seçim var. Bir tarafta Akıncı ve malum ekip, diğer tarafta milli çizgide olanlar. Akıncı ve ekibinin arkasında ABD, Yunanistan, AB ve Rumlar var. Sınırsız para ve medyanın tamamına yakınının desteği var. Diğer tarafta bulunan milliciler derhal birleşmeli ve tek adayda karar kılmalıdır. Türkiye yönetimi de bu kez Annan planında düştüğü hataya düşmemelidir. Gözümüz, kulağımız ve desteğimiz Kıbrıs’ta olmalıdır. Son olarak adadaki cumhuriyetin adı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değil, ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olmalıdır.


veryansıntv