Fevziye Kufi. Afganistan’ın ilk kadın Meclis Başkan Vekili. Batı medyası ve bizdeki uzantıları onu, “kadın hakları aktivisti” olarak tanımlıyor. BBC Hard Talk programına katılıp, Afganistan’daki kadın haklarının durumu hakkında konuşan Kufi, son olarak ABD’nin yenilip çekilmesinden sonra CNN’de ünlü Christian Amonpour’un konuğu olmuş. Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinin ardından Atlantik’in propaganda araçlarındaki kadın hakları gerekçesiyle yapılan ağlaşma haberlerinin baş malzemesi. Türkiye’deki alkışçıları gibi uluslararası fonlarca desteklenen kadın örgütü lideri. Bir de Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 Genç Küresel Liderler ödülü sahibi. Fevziye Kufi’nin Foreign Policy’de 4 makalesi yayınlanmış. Fevziye Hanım, Taliban ile Doha’daki görüşmelere Afgan yönetimini temsilen katılan heyette de yer almış.

UYUŞTURUCU BARONİÇESİ ‘AKTİVİST’

Öğreniyoruz ki, bizdeki alıkların avuçlarını patlatacak şiddette alkışladıkları bu kadın hakları aktivisti, bir “uyuşturucu baroniçesi” imiş. 1977’de kurulan Devrimci Afganistan Kadın Derneği (RAWA) adlı kuruluş, Fevziye Kufi hakkında bir inceleme yayınladı. RAWA, Taliban’a da Amerikan işgaline de karşı çıkan bir örgüt. Örgütün internet sitesinde 6 Aralık 2015’te yayınlanan incelemeye göre “kadın hakları aktivisti”nin şeceresi özetle şöyle:

Asıl adı, Huri Nikab. Kendisiyle birlikte ünlenen kardeşi Meryem Kufi’nin de gerçek adı, Kandi Gül. Babası Abdul Rahman, 19331973 arasında ülkeyi yöneten Afgan Kralı Zahir Şah’ın adamlarından ve Meşrutiyet döneminde milletvekili. Fevziye Kufi’nin ailesi, hiçbir zaman belirli bir politik eğilimi benimsememiş. Yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya taşımışlar. Ama asıl çarpıcı bilgi şu: Meğerse Batı medyasının kadın hakları aktivisti olarak allayıp pulladığı Kufi, uyuşturucu baroniçesiymiş. Kufi, memleketi Badakşan’ın ünlü savaş ağası ve uyuşturucu baronu Hacı Cuma’nın mali desteğiyle ve sahte oylarıyla milletvekili seçilmiş. Hacı Cuma, daha sonra eroin ticaretinden yakalanmış ama Kufi’nin desteğiyle serbest kalmış. Afganistan’ın Tacikistan sınırındaki Darwaz bölgesinin uyuşturucu, kaçak içki, değerli maden ve her türlü kaçakçılık faaliyeti Fevziye Kufi’nin ailesinin sorumluluğunda. İşlerin başında ise kardeşi Nadir Şah Kufi bulunuyor. Fevziye’nin iki kardeşi ve kayınbiraderi uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanmış. Diğer kardeşleri İnayatullah Kufi, MucibulRahman Kufi ve Nadir Şah Kufi, Darwaz bölgesinin en ünlü mafya liderleri olarak biliniyor. Fevziye ve kardeşleri, uyuşturucu ve kaçakçılık işlerini ABD’nin 2001’den sonra oluşturduğu kukla yönetimde görev yapmanın sağladığı olanaklarla yürütmüş. Üstelik, Darwaz’ın beş ayrı bölgesindeki uluslararası kuruluşlarca finanse edilen inşaat projelerinin çoğu, Fevziye Kufi'nin kardeşlerine ait şirketler tarafından yapılmış. Kufiler bu projelere tahsis edilen paranın büyük bir kısmını zimmetine geçirmişler.

Son bir bilgi daha: “Kadın hakları aktivisti”nin kardeşi MucibulRahman Kufi, bir kadını zorla alıkoymuş.

CIA VE UYUŞTURUCU

Afganistan’daki mevcut durumu anlayabilmek için bakılması gereken önemli bir alan ise, üretim ve ticaretiyle uyuşturucu pazarı. Bu ünlü kadın hakları “aktivist”inin para ve güç kaynağı olan uyuşturucu işine bir göz atalım. Afganistan’da uyuşturucu üretimi, doğrudan CIA eliyle geliştirildi. Bu durum Batılı kuruluşların raporlarında da açıkça saptanıyor. 19791989 arasında Sovyetler Birliği’ne karşı örgütlediği “cihatçı”ları uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla finanse eden ABD, 2001’deki işgalden sonra afyon üretimini kurumsal hale getirdi. Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre, ABD işgalinden sonra Afganistan dünyanın en fazla afyon üretilen yeri haline geldi ve dünya eroin pazarının yüzde 93’ü Afganistan’daki afyon üretimi üzerinden gerçekleştiriliyor. BM raporlarına göre, Taliban’ın iktidarda olduğu 19962001 döneminde ise afyon üretimi düşmüş (BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi, Afganistan Afyon Tarama Raporu 2020).

CIA’nın programları, sadece afyon üretimini artırmadı, aynı zamanda Afgan halkının eroin bağımlısı olmasına neden oldu.

Bunlar, ABD’nin Afganistan’da “demokrasi ve kadın hakları” gerekçesiye yaptıklarının kısa bir özeti.

İşin bir de uluslararası ticaret ayağı var.

2017 yılında yayınlanan Uluslararası Suç ve Gelişen Dünya Raporuna göre 2014 yılında esrar, kokain, opiyatlar ve amfetamin tipi başlıca uyuşturucuların küresel perakende piyasasının 426 ile 652 milyar ABD Doları olduğu tahmin ediliyor (Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, 2021 Türkiye Uyuşturucu Raporu).

Bu ticaretin kontrolü ise CIA’da. CIA, uyuşturucu ticaretini, terör örgütlerinin finansmanında kullanıyor. Hem de Rusya, Çin, İran ve Türkiye başta olmak üzere ABD hedefleri önünde engel olarak görülen gelişen dünya ülkelerinde uyuşturucu bağımlılığını yaygınlaştırmak için… Bu ülkelere, CIA’nın kontrolündeki uluslararası suç şebekeleri, yerel mafyalar vasıtasıyla uyuşturucu dağıtımın yapılmasını sağlayan mekanizmalar kuruyor. Uyuşturucu tüketimini teşvik eden sözde “bağımsız medya” kuruluşları ve Batı’nın yaşam tarzının propagandisti “sivil toplum örgütleri” de bu kazançtan pay alıyor.

ABD’nin Afganistan’daki yenilgisiyle, bu eroin imparatorluğuna da büyük bir darbe vurulmuş oluyor. Bu imparatorluktan beslenenlerin cıyak cıyak bağrışmaların bir nedeni de bu kanalın tıkanması.

İşte bunlar, Afganistan’daki mevcut durumun gerçek tablosu.

Mor örgütleri, “kadın hakları” diye kimin için bağırıyormuş, şimdi anladık mı?

Aydınlık