Barış Vakfı, “Kürt Sorunu Raporu” hazırladı. Raporda, gençlerin terörle mücadeleye destek vermesinden ve açılım karşıtlığından duyulan rahatsızlık dikkat çekti.


ÖMER GÖYCE

Almanya merkezli FriedrichEbertStiftung tarafından fonlanan Barış Vakfı, Kürt Sorununa Toplumsal Bakış (20102022) başlığıyla açılımcı rapor açıkladı. Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Prof. Dr. Evren Balta ve Prof. Dr. Mehmet Gürses tarafından hazırlanan rapor, geçen hafta İstanbul'da düzenlenen bir toplantıyla duyuruldu.

Rapor 'Kürt Sorununun Kökeni ve Endişe Siyaseti', 'Ayrımcılık ve Toplumsal Kutuplaşma', 'Kürt Sorununda Kültürel Haklar', 'Kürt Sorununda Siyasal Haklar', 'Dış Politika ve Kürt Siyaseti' ve 'Kürt Sorunu Nasıl Çözülür ve Müzakere Gündemi' olmak üzere altı bölümden oluşuyor.

'KÜRT SORUNU' TOPLUMDA KARŞILIK BULMUYOR

Raporda, 'Kürt sorunu' ile 'terör operasyonları' eş tutularak, bu sorunun 'güvenlikçi/askeri' çözümlerle aşılamayacağı öne sürüldü. Raporda, KONDA’nın Ocak 2020 tarihinde yaptığı bir ankette yer alan “Türkiye’nin en öncelikli sorunu nedir” sorusuna ve yanıtlara da yer verildi. Ankete göre; Türkiye’de yüzde 12’lik bir kesim 'Kürt sorunu'nu öncelikli sorun olarak görüyor.

Terörle mücadelenin hız kazandığı Eylül 2015 tarihindeki bir başka ankette katılımcılara “Kürt sorununun çözümü için tek yol, terörü yok etmektir” cümlesine ne derece katıldıkları sorulduğunda, yüzde 57,05'lik bir oranın bu görüşü desteklediği görülüyor.

'CHP SEÇMENİ SAVAŞ DİLİNE KARŞI ÇIKMAYA BAŞLADI'

CHP yönetiminin son zamanlarda HDP'li siyasetçilerle ortak politikalar benimsemesi, Kılıçdaroğlu'nun 'Kürt Sorunu' ve 'helalleşme' çıkışlarının yansıması işlendi. Raporda CHP'li seçmenlerin kısmen de olsa 'savaş diline' karşı çıkmaya başladığı ifade edildi:

"CHP’li seçmenlerin kısmen de olsa ‘savaş’ diline karşı çıkmaya başladığı gözlenmektedir. Seçmenlerin kendi partilerinin barış/çatışma söylemlerinden etkilendiği görülmektedir.” “CHP seçmeninin güvenlik odaklı çözümlere verdiği destekte bölünmüş olması, bu kesimin Barış Süreci konusunda sanıldığından daha kolay ikna edileceğini fakat demokratik haklar konusunda daha çok bilgilendirilmesi ve destekleri için çalışılmasının gerekli olduğuna işaret etmektedir.”

GÜVENLİK POLİTİKALARI 'SEVR PARANOYASI'

Raporun ilerleyen kısımlarında Türkiye'de bir 'Sevr paranoyası' olduğu ve güvenlik eksenli politikaların temelinde de bu korkunun yattığı iddia ediliyor: “Sevr paranoyasının varlığı, otoriter siyasi aktörler tarafından beka siyasetinin tüm toplumsal kriz dönemlerinde harekete geçirilebilmesini ve Türkiye'nin demokratikleşmesinin bir türlü tamamlanamayan bir proje olarak kalmasını kolaylaştırmaktadır.”

PKK'YA 'TERÖR ÖRGÜTÜ' DENİLMİYOR

Raporda PKK'ya 'terör örgütü' denilmemesi de dikkat çeken bir başka ayrıntı. Terör örgütü PKK'nın terör eylemlerinden "Kürt sorununun çatışmalı evresi" diye bahsediliyor: "Kürt sorununun çatışmalı evresi, başlangıcında PKK ve devlet güvenlik birimleri arasında yaşanan bir güvenlik sorunu olarak ortaya çıksa da yıllar içinde toplumsal gerginliklere yol açmıştır." 'Kürt sorunu'nun Kürt ve Türk halkını birbirinden ayrıştırdığını iddia eden raporda referans alınan araştırmalar ise, katılımcıların yüzde 60'tan fazlasının "Başka etnik gruptan bireyleri evlilik yoluyla ailelerine kabul etmeyi" olumlu karşıladıklarını gösteriyor. Raporda ise bu ayrıntı şu şekilde gölgede bırakılmak isteniyor: “Özel alandaki kabul, gerçek bir çokkültürlülük ve farklılıklara saygıdan daha çok ataerkil aile yapısında farklılıkları egemen kültürde yok etme düşüncesi pratiklerinden kaynaklanıyor olabilir.”

ANADİLDE EĞİTİME GENÇLER KARŞI

Raporda, "kültürel haklar ve tanınma sorunu" bağlamında anadilde eğitime de dikkat çekiliyor. 2010’da yapılan bir diğer ankete göre anadilde eğitimi destekleyen katılımcıların oranı yüzde 40 civarında. Öte yandan anadilde eğitime karşı olan kesimin büyük çoğunluluğunu gençler oluşturuyor. Ocak 2020'de yapılan araştırmada anadilde eğitimi destekleyenlerin oranında bir çoğalma olmadığı, 2010'da olduğu gibi yine yüzde 40'larda seyrettiği gözlemleniyor.

KONDA’nın Eylül 2010’daki ankete dair verilerin paylaşıldığı raporda, Kürtlerin varlığının anayasada tanınmasına dair görüşe yüzde 58’lik kesimin karşı olduğu, yüzde 25’lik kesimin ise karşı olmadığına dair bilgiler yer aldı. Raporda, kendini Türk olarak tanımlayanların yüzde 65’nin karşı olduğu, yüzde 18’lik kesimin ise desteklerini beyan ettiği yer aldı.

KAYYUM KONUSUNDA TUZAK SORU

Terörle ilişkili oldukları gerekçesiyle belediye başkanları görevlerinden uzaklaştırılan belediyelere yönelik atanan kayyumlar hakkında da yapılan araştırmalara yer verilen raporda, katılımcılara önce "Seçilmiş kişilerin görevden alınmasının yanlış olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusu soruldu. Verilen yanıtlarda bunu "yanlış "bulduğunu ifade edenlerin oranı yüzde 63 olurken, "doğru" bulduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 20 civarında seyretti.

Ancak katılımcılara bu kez "Diyarbakır, Van, Hakkari gibi illerdeki seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması" sorulduğunda, katılımcıların yüzde 38'i bu uygulamanın doğru olduğu görüşünü savundu. Yüzde 18'lik bir kesim ise "kesinlikle kayyum atanamayacağını" belirtti. Rapora konu olan araştırmadaki “terörle iltisaklı” gibi bir seçenek sunulmayan katılımcılar, ikinci soruda "Kürt siyasetini gayrimeşru görmekle" suçlanıyor:

“'Seçilmiş yöneticiler görevden alınamaz' diyen bir kamuoyu, seçilmiş yöneticiler Kürt olduğunda onların görevden alınabileceğini daha yüksek oranlarda onaylamaktadır. Bu durum Kürt siyasetinin gayrimeşru görülmesi ve yine bu sorunun siyasiler tarafından bir 'terör sorunu' olarak çerçevelenmesiyle doğrudan bağlantılır.”

Nitekim HDP’den aday olan birçok belediye başkan adayı, terör örgütüyle iltisakları sebebiyle çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu kuruluşlarından ihraç edilmişlerdi.

HDP DIŞINDA SURİYE'DE TERÖR DEVLETİ İSTEYEN YOK

Diğer yandan 'Dış Politika ve Kürt Siyaseti' başlığı altından yer alan bir araştırmada “Suriye'de Kürtlerin devlet kurması engellenmelidir” görüşüne, HDP seçmenleri dışında tüm diğer partilere oy verenlerin katıldığı belirtildi.

GENÇLER TÜRKİYE'NİN GÜVENLİK POLİTİKALARININ ARKASINDA

Raporun 'sonuç ve değerlendirme' kısmındaki gençlere yönelik satırlar ise oldukça dikkat çekici bir nitelik taşıyor. Gençlerin 'Kürt sorunu'na yönelik demokratik çözümleri desteklemediklerinden şikayet ediliyor: “Ne yazık ki çalışmamız özellikle genç neslin Kürt sorununun demokratik çözüm yollarına dair desteğinin düşük olduğunu göstermektedir... Bu açıdan gençlere özel çalışmalar geliştirilmesinin aciliyeti ve önemini belirtmeliyiz.”

BARIŞ VAKFI FONLANANLAR LİSTESİNDE

“Kürt Sorununa Toplumsal Bakış” başlıklı raporu yayımlayan Barış Vakfı, Almanya merkezli FriedrichEbertStiftung tarafından fonlanan kuruluşlar listesinde yer alıyor.  FriedrichEbertStiftung'un resmi internet sitesinde "Partnerlerimiz" başlığı altında fon sağlanan medya organlarından LGBTİ kuruluşlarına, birçok sivil toplum örgütü yer alıyor.

YURTÇİÇEK: UKRAYNA'DAKİ TUTUM, AÇILIMCILARI CESARETLENDİRDİ

Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Bayram Yurtçiçek, Barış Vakfı'nın söz konusu raporunu Aydınlık'a değerlendirdi.

"Ak Parti iktidarının RusyaUkrayna savaşında aldığı tutum ile NATO içindeki davranışlarının, açılımcıları cesaretlendirdiğini" vurgulayan Yurtçiçek, şöyle konuştu: “Bu rapor harekete geçtiklerini gösteriyor. Barış Vakfı gibi kuruluşlar üzerinden 'açılım' yeniden gündeme getiriliyor. Ama bu çabaları boşunadır. Sözle uzlaşma işaretleri veren hükümet, fiilen Amerika'nın hakimiyet alanlarına askeri operasyon başlatıyor. Irak'ın kuzeyinde PKK kamplarını vurarak PençeKilit operasyonuna başlıyor. Şunu da eklemek gerekir: Türkiye'de açılım yapmayı düşünenler iktidar olamaz ve Türkiye'yi yönetemez. Türkiye'nin gündeminde açılım gibi bölücü projeler yoktur. Tam tersine bugün Türkiye'nin gündeminde ABD destekli bölücülüğü silahla bastırmak vardır ve şu anda o yapılmaktadır.”