ABD’nin Türkiye’ye yönelik düşmanca tavrı her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Türkiye, milli çıkarları gereği, Atlantik sisteminden koptukça, ABD’nin saldırganlığı daha da artıyor ve artacak. ABD’nin bölücü terör örgütünü ve Fethullahçı casusluk ve terör örgütünü kullanma girişimleri büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Şimdi sıra ekonomik silahlarda. Ne yazık ki, AKP’nin 16 yılı aşkın süredir uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle, ABD emperyalizminin ekonomik alandaki saldırılarını göğüsleyebilecek kamu sektörü ve ekonomik yapı yok. Türkiye’yi yönetemeyen ve ABD’ye karşı hâlâ ikircikli bir tavır izleyenlerin, ekonomik saldırıyla baş edebilme olasılıkları çok düşük.

Bu koşullarda ABD’ye karşı kullanılabilecek en önemli araç, ülkemizdeki ABD üslerinin kapatılması, buraların Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetim ve yönetimine devredilmesidir.

Türkiye bunu geçmişte yaptı. Bugün ABD’nin ekonomik alandaki saldırılarına karşı koymada en etkili araç, geçmişte yapılanı daha da kararlı bir biçimde tekrarlamaktır. Bu konuda yıllar önce yazdıklarımın bir bölümünü hatırlatmakta yarar görüyorum.

ECEVİT, ABD’YE KARŞI TAVIR ALDI

Ecevit’in başbakanlığındaki koalisyon hükümeti, ABD’nin 12 Mart Dönemi’nde Başbakan Nihat Erim’e yasaklattığı haşhaş ekimini, 1 Temmuz 1974 tarihinde serbest bıraktı. 20 Temmuz 1974 günü de, Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan hakları kullanarak, Kıbrıs’a çıktı.

ABD, uluslararası düzeyde itibarının sarsıldığı bir dönemde Türkiye’den gelen bu sıradışı ve beklenmedik tavra silah ambargosuyla yanıt verdi. 30 Aralık 1974 tarihinde ambargo kararı alındı. Satışlar 5 Şubat 1975 günü durduruldu. 200 milyon dolarlık bir yardım da askıya alındı.

ABD ÜS VE TESİSLERİNE EL KONDU

Ecevit Hükümeti 19 Eylül 1974 tarihinde istifa etmişti. Ara dönemde Sadi Irmak Hükümeti vardı. Milli Savunma Bakanlığı, 9 Şubat 1975 tarihinde, ABD yardımının kesilmesi durumunda ABD üslerinin kapatılacağını açıkladı.

Reklamdan sonra devam ediyor 

31 Mart 1975 tarihinde kurulan ve Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti de aynı tavrı sürdürdü. Türkiye, dışişleri tarihimize onurlu birer sayfa olarak geçecek iki adım attı.

Birincisi, Kıbrıs’tan çekilme baskılarının arttığı bir dönemde, 13 Şubat 1975 günü Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulmasıdır.

İkincisi ise 25 Temmuz 1975 günü ABD ile Türkiye arasındaki askeri işbirliği anlaşmasının tek taraflı olarak feshedilmesidir. 21 Amerikan üssü ve tesisinin faaliyeti durduruldu ve bu tesisler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam denetim ve gözetimine devredildi.

HÜRRİYET: DOST AMERİKA YERİNE HAİN AMERİKA

Hürriyet Gazetesi’nin 26 Temmuz 1975 tarihli sayısının manşeti şöyleydi: ÜSLERE EL KOYDUK. "Hürriyet" imzalı başyazıda da şunlar söyleniyordu:

"Türkiye için artık Amerika yok. (...) Bizim kiralık toprağımız yoktur. Önce ikili anlaşmaların sona erdiğini dünya bilmek zorundadır. Türkiye’deki tatlı Amerikan efsanesi kökünden yıkılmıştır. Amerika artık sevimsiz veya çirkin değil, üstelik hain hale gelmiştir. (...) Kim ne derse desin; artık Türkiye için pek çok şey vardır, fakat Amerika yoktur. (...) Dost Amerika, dünden itibaren yerini hain Amerika’ya terk etmiştir."

Hürriyet’in ilk sayfasında, Ecevit’in şu açıklaması yer alıyordu: "Amerika’nın tutumu Düyunu Umumiye’den daha kötü."

Hürriyet’in haberine göre, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileri, feshedilen anlaşmaların hükümlerini gözden geçirmişler ve Amerikalıların 10 noktada özetlenen ayrıcalıklarını sona erdirme kararı almışlardı. Bunlardan onuncusu şöyleydi:

"Üslerdeki dinleme cihazları ve demirperde gerisi ülkelere hitaben yayın yaptığı öne sürülen radyo istasyonlarının çalışmalarına son verilecektir."