ABD Dış İlişkiler Konseyinin (Council on Foreign RelationsCFR) yayın organı Foreign Affairs, Washington’ın yaklaşan Türkiye seçimlerine 'askeri müdahale' seçeneklerini ortaya koyan bir makale yayımladı 

ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign RelationsCFR) yayın organı Foreign Affairs, Washington’ın yaklaşan Türkiye seçimlerine “askeri müdahale” seçeneklerini ortaya koyan bir makale yayımladı. Anadili gibi Türkçe bilen, ABD’nin en ünlü Türkiye görevlilerinden Henri Barkey imzasıyla çıkan yazı “Türkiye’nin Dönüm Noktası: Erdoğan İktidarda Kalmak İçin Ne Yapacak?” başlığını taşıyor.

BATI’YI RAHATSIZ EDEN SİYASETLER

Barkey, son zamanlarda Türkiye’nin “Batı’da rahatsızlık yaratan” siyasetlerini şöyle sıralıyor:

  • “Rusya ile samimi ilişkilerini sürdürdü.”
  • “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini engellemekle tehdit etti.”
  • “ABD’nin Suriyeli Kürt müttefiklerine karşı bir kara işgalini gündeme getirdi.”
  • “Avrupa Birliği ile ilişkilerde soğukluğu devam ettirdi.”
  • “Yunanistan’a yönelik yeni tehditlerde bulundu.”
  • “Rusya’nın arabuluculuğunda Şam rejimiyle yakınlaşmaya başladı.”

Türkiye’nin “Amerika'nın uyarılarına aldırmadan Moskova'nın Batı yaptırımlarından kaçmasına ve bunların Rus ekonomisine verdiği zararı hafifletmesine yardımcı olduğunu” söyleyen Barkey, Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarının pek çok cephede “iç içe geçtiğini”, bu siyasetlerin her iki ülkeye de fayda getirdiğini belirtiyor.

Barkey, bu siyasetler Atlantik merkezlerinde rahatsızlık yaratsa da “Batı’ya kafa tutmanın halkta popüler olduğunu” söylüyor. Özellikle ekonomi alanında ciddi zorluklarla uğraşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İçerideki havayı değiştirmek için Batı ile dışarıda kriz üretmeye çalışabileceğini” ileri süren Barkey, devamında şunları kaydediyor: “Avrupa ve ABD, olası zararı en aza indirmek için böyle bir gelişmeye hazırlıklı olmalı ve buna karşı koyacak bir stratejiye sahip olmalıdır. Türkiye, Batı etkisinden uzaklaşmasına izin verilemeyecek kadar önemli bir ülkedir.”

ABD, Türkiye'ye karşı Yunan adalarına silah yığıyor.

ÇATIŞMANIN ÜÇ CEPHESİ

“Önümüzdeki seçimler sıradan bir seçim değil; Erdoğan'ın tarihteki yerini belirleyecek.” diyen Barkey, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yeniden iktidar olmak için “her şeyi yapmaya hazır olduğunu” ve “Batı’ya karşı giderek daha hırçın ve fevri hale geldiğini” ileri sürüyor.

“ABD ve Avrupalı müttefiklerinin, Türkiye'den beklenmedik hamleler gelmesi ihtimaline karşı hazırlık yapmaya başlamaları gerekiyor.” diyen Barkey, Erdoğan’ın “olası hamlelerini” sıralarken, aslında ABD’nin Türkiye’yi “silahlı müdahaleyle” tehdit ettiği üç cepheyi açıklıyor:

“Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’la ‘kazara’ da olsa küçük çaplı bir çatışma”, “Suriye’nin kuzeyinde ABD’yle bir çatışma”, “Kıbrıs’ın Türk kesimindeki statükonun değiştirilmesi.”

Barkey, Kıbrıs’ta atılacak bir adımın, diğerlerinden “daha dramatik” olacağını da belirtiyor.

Çatışma denkleminde “bilinmeyen faktör” olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e işaret eden CIA danışmanı, Moskova’nın “Suriye’de ABD’nin Kürt müttefiklerine karşı büyük operasyonlar düzenlemesine yeşil ışık yakabileceğini” iddia ediyor.

‘ERDOĞAN TEHDİTTEN ANLAR’

“Bu hamlelerden herhangi biri ABDTürkiye ittifakında, TürkiyeAvrupa ilişkilerinde ve NATO içinde daha ciddi krizlere yol açma potansiyeline sahiptir.” diyen Barkey, Washington’ın sonuç almak için farklı bir yol izlemesi gerektiğini savunuyor. ABD yönetiminin dışişleri bakanları gibi “etkisiz muhatapları” atlayarak doğrudan Erdoğan’la görüşmesi gerektiğini söyleyen Barkey, makaleyi tehdit siyasetiyle bitiriyor:

“Erdoğan risk almayı seven biri ama ABD'den gelecek ve bir hesaplaşma yaratmayı seçmesi halinde karşılaşacağı sonuçları özetleyen net bir mesajı görmezden gelmekte zorlanacaktır.” Makalede Erdoğan’a tehdit niteliği taşıyan bir başka cümle daha yer alıyor:

“Erdoğan’ın büyük ölçüde tartışmasız geçen 20 yıllık iktidarının ardından alacağı bir yenilgi, kendisi, ailesi, yandaşları ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nde (AKP) iktidarından kişisel olarak fayda sağlayan ve muhtemelen kovuşturmaya uğrayabilecek pek çok kişi için ciddi sonuçlar doğuracaktır.”

Barkey, muhalefetin parlamenter sistemin restorasyonu gibi siyasetleri göz önüne alındığında Erdoğan’ın iktidardan düşmesinin “rejim değişikliği” anlamına geleceğini söylüyor. Böylece Erdoğan yönetimine “devri sabık” yaratma sopası gösteriliyor.

KILIÇDAROĞLU YERİNE İMAMOĞLU

Barkey’in makalesinde ABD’nin, muhalefetin ortak adayı için tercihlerini de ortaya koyuyor. Altılı Masa’yı “nispeten disiplinli bir cephe” olarak öven Barkey, henüz ortak aday belirlenmemesini eleştiriyor. “Umutsuzca aday olmak isteyen” Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “samimi ve çalışkan” olmasına rağmen, “hem karizma eksikliğinden muzdarip hem de modası geçmiş göründüğünü” söylüyor. Barkey, Kılıçdaroğlu için “en zayıf aday o ve muhtemelen Erdoğan’a karşı kaybedecek.” değerlendirmesini yapıyor.

Erdoğan’ı koltuğundan indirebilecek en güçlü adayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğunu söyleyen Barkey, Erdoğan’ın “uydurma suçlamalarla” İmamoğlu’nu adaylıktan men ederek “Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmasını zorladığını” iddia ediyor. Erdoğan’ın “en önemli aracı olan yargı” eliyle HDP’yi ve “karizmatik lideri” Selahattin Demirtaş’ı da benzer kaygılarla hedef aldığını ileri sürüyor.

MUHALEFETE ‘MİLLİLİK’ ELEŞTİRİSİ

Barkey, muhalefetin milli konularda Erdoğan hükümetiyle aynı tutumu paylaşmasını ya da en azından çekingen kalmasını da eleştiriyor. Böylece en son DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın belirttiği üzere Batı’dan “aferin alacak” muhalefet siyasetlerini de belirginleştiriyor.

“Altı partili muhalefet şimdiden Erdoğan'ın Ege ve Akdeniz bölgeleri ya da ABD, Suriye ve Kürtlerle ilgili son dış politika açıklamalarının çoğunu kabul etti.” diyen Barkey, “Türk hava kuvvetlerinin Suriye’de attığı bombaları ABD personelinin birkaç yüz metre yakınına düşerken” Erdoğan’ın “muhalefeti kenardan tezahürat yapan ürkek oyunculara indirgediğini” söylüyor. Türkiye’nin milli menfaatlerine ilişkin dış siyasetlerinde mutabakat oluşmasından rahatsız olan CIA danışmanı, eleştirisini şöyle bitiriyor: “Muhalefet partileri Erdoğan'ın Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail gibi Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde son dönemde yaptığı U dönüşüne ya da Rusya ile yakın ilişkilerine de karşı çıkmadı.”

HENRİ BARKEY KİMDİR?

Türkiye asıllı bir Yahudi olan Henri Barkey, eski ABD Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Dairesi görevlisi. ABD yönetimlerinin en kıdemli Türkiye, Kürt ve Batı Asya görevlilerinden biri olan Barkey, ABD yönetimine yol haritası sunan raporlarla tanınıyor. Uzun yıllardır “bilimadamıaraştırmacı” sıfatıyla sahnede olan Henri Barkey çok iyi Türkçe konuşuyor. Barkey, Leigh Üniversitesi’nde “araştırmacı”. Eşi Ellen Laipson, 19972002 yılları arasında, CIA Ulusal İstahbarat Konseyi Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Bu görev, CIA’da 3. en önemli görev olarak niteleniyor. Barkey ve eşi Laipson, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sırasında Büyükada’daydı. Henri Barkey, eşi Ellen Beth Laipson ile darbe girişimini takip etmek için Splendid Otel 14 numaralı odada konakladığı ve bu otelden 17 Temmuz 2016 günü ayrılmıştı. Haklarında iddianame hazırlanan Barkey ve Laipson, darbe girişimi şüphelilerinden.