ABD’de kıran kırana bir seçim yarışı devam ediyor son kez televizyonda tartışma yapıldı anketlere göre Biden önde görünüyor. Seçim kampanyalarında Trump da Biden da aile ilişkilerinden tutun ticari, siyasi ve aklınıza gelebilecek her türlü meseleyi seçim kampanyasının birer malzemesi haline getirmeyi başardılar. İster istemez bu da beraberinde Amerikan siyasetinde inanılmaz bir seviye düşüklüğünü gözler önüne serdi. Trump‘ın umursamaz tavrı ve ABD başkanlığını adeta bir golf oyunu, bir hobi gibi veya kendisini emekli olduktan sonra avutacak bir oyuncak, bir meşgale gibi görmesi bu sürecin tartışmalı hale gelmesinde etkin oldu. Dolaysıyla 2020 seçimleri Amerikan tarihinin en kanlı bıçaklı seçim yarışı dersek herhalde yanılmış olmayız.

ABD'NİN EN YAŞLI BAŞKANI OLACAK

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere Trump bütün açıkları kullanma adına büyük çaba sarf ediyor. Örneğin en büyük kozlarından bir tanesi Biden’ın ilerlemiş yaşı. Halihazırda, Biden 77 yaşında . Şöyle ABD başkanlarının yaş durumuna bir baktığımızda, yemin ederek başkanlık görevine başladığı tarih esas alındığında ABD tarihinde en yaşlı seçilen başkan 70 yaşında seçilen Trump olmuştur. En genç seçilen ABD başkanı ise 1901 yılında 42 yaşında başkan seçilen Theodore Roosevelt’dir. Başkanlık yaş ortalaması ise 55. Şimdi bu verilerden yola çıkarak Biden eğer seçilirse Amerikan tarihinin seçilen en yaşlı başkanı olacak.

Trump, bu yaş meselesinden yola çıkarak Biden’ın çok ciddi sağlık sorunları olduğunu sürekli kampanyalarında kamuoyuna duyuruyor. Örneğin Biden’ın söyleyeceklerini zaman zaman unuttuğu gibi çoğu zaman mizah konusu bile ediliyor. Çoğunlukla Trump, Biden’dan bahsederken Sleepy Joe (uykulu, uyuklayan) diye söz ediyor, bir başka deyişle başkan yardımcısı olarak Joe Biden’ın uyumaktan başka hiçbir iş yapmadığını söylüyor.

ASIL SEÇİM 'BAŞKAN YARDIMCISI'NDA OLACAK

Trump, Biden’a bu yönden yüklense de gerçek olan bir şey varsa o da gerçekten Biden’ın sağlık durumu. Ekranlarda bile Biden’ın ayakta durmakta ve konuşmakta zorluk çektiği zaman zaman görülmektedir. Bu durumu bu kadar ciddi kılan esas mesele ise Trump yönetiminin de sessiz bir şekilde dile getirdiği Biden’ın görev süresini sağlık koşulları nedeniyle tamamlayamayacağını düşünmeleri. Daha açık bir ifade ile Biden’ın sağlık sorunları nedeniyle bir süre sonra başkanlık görevinden çekilebileceği ya da daha kötü bir senaryoya göre ölebileceği düşünülüyor.

Her iki durumda da yani Başkanın görev yapamaz hale gelmesi halinde Amerikan anayasasına göre başkan yardımcısı yemin ederek ABD’nin yeni başkanı olarak seçimlere kadar göreve devam ediyor. Bu nedenledir ki, Biden’ın başkan yardımcısını seçme meselesi ABD’de Biden’ın başkanlığından daha önemli bir hale geldi ve nihayetinde eski bir savcı olan Senatör Kamala Harris başkan yardımcısı olarak aday gösterildi. Aynı zamanda başkan yardımcılığına aday gösterilen ilk kadın ve ilk siyahi Amerikan vatandaşı da oldu. Biden’ın bir şekilde görevi bırakması halinde ise Kamala Harris, ABD’nin ilk siyahi kadın başkanı da olacak. İşte! Trump ve “üstün beyaz ırka” mensup arkadaşlarının en büyük korkusu bu.

TÜRKİYE BU GERÇEĞE HAZIR OLMALI

Sonuç olarak Türkiye ve dünya Kamala Harris gerçeğine hazır olmalı. Türkiye’de bütün hesaplar Trump ve Biden üzerine yapılıyor. Oysa Kamala Harris faktörünü de gözden kaçırmamak gerekir ve her senaryoya hazır olmak lazım. Bunu yakın tarihimizde bir örnek ile açıklayalım. 22 Kasım 1963 tarihinde dönemin ABD Başkanı Kennedy bir suikast sonucu hayatını kaybettikten sonra yerine başkan olarak başkan yardımcısı Lyndon Jonhson geçmişti. Kennedy’e göre Johnson silik bir isimdi ve dünya politikasında nasıl adımlar atacağı belirsizdi. Bu belirsizlik kendisini Türkiye’de gösterdi. Kıbrıs sorunu nedeniyle Türkiye’de sinirler gerilmişti ve Kıbrıs’a olası bir müdahaleden bahsedilmeye başlanmıştı ki, 1964 yılında Washington’dan bir mektup geldi. Bu mektup tarihimize daha sonra Johnson mektubu olarak geçecekti. Mektup, ABD Başkanı Johnson’dan geliyordu ve Kıbrıs’a müdahale etmeme konusunda Türkiye’yi sert bir şekilde uyarıyordu; hatta olası Sovyet saldırısında NATO ve ABD’nin yardım etmeyeceğini bile söylüyordu. Kennedy’nin ölümünden neredeyse tam bir yıl sonra yeni başkandan gelen ve müttefiklik ruhuna aykırı olan bu mektup Türk dış politikasında da yeni bir dönemin başlangıcına neden oldu. Bu nedenledir ki, Türkiye olarak Kamala Harris’in üzerinde de bir miktar çalışmak gerekir.

ABD’de kim başkan olursa olsun Türkiye ile olan ilişkilerdeki birtakım sorunların gündemden kalkması çok zor görünüyor. Keskin bir güçler ayrılığı bulunan ABD’de başkanın Kongre üzerinde etkisi yok. Dolaysıyla F35, S400, sözde Ermeni Soykırımı, Doğu Akdeniz, Kıbrıs sorunu, Suriye, Libya ve Ege sorunu gibi sorunların çoğu Kongre’nin doğrudan ilgilendiği meseleler. Bu bağlamda ABD politikamızı başkan nezdinde yürütürken aynı ağırlıkta Kongre merkezli bir dış politika da izlemeliyiz.

Özetlemek gerekirse, ABD’de iki değil üç başkan adayı yarışmaktadır. Trump, Biden ve Harris. Seçim sonrası ABD’yi ele alırken eğer kazanırsalar BidenHarris olarak meseleye bakmak daha sağlıklı olacaktır.

Türkiye'nin orman varlığı 2023'e kadar 660 bin hektar artırılacak