Irak ve Mısır’daki eylemlerden yola çıkarak, Ortadoğu’da ekonomik durumu ele alan bir yazı yazmayı planlıyordum.

Fakat TSK askeri bir operasyonun eşiğindeyken ve ABD Devlet Başkanı Donald Trump, Türkiye’yi küstahça ekonomimizi bozmakla tehdit ederken, başka bir konuya odaklanmak mümkün olmadı.

Yeni bir siyasi evreye girdiğimiz aşikar.

Sıcak çatışma ihtimalinin yükseldiği her dönemde olduğu gibi bilgiye ulaşım zorlaşırken, dezenformasyon yoluyla yönlendirme faaliyetleri ise artmış durumda.

Olgularla ilerlemekte fayda var.

ABD ÇEKİLİYOR MU?

Trump, Suriye’nin kuzeyinde TSK operasyonunun gündemde olduğu bir dönemde, Aralık 2018’de yaptığı açıklamayı yeniledi ve Suriye’den çekileceklerini ilan etti.

Trump’ın açıklamasının hemen sonrasında, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin askeri operasyon düzenlemesi muhtemel Rasulayn ve Tel Abyad’dan ABD askerlerinin çekildiği haberleri basına yeni bir gelişmeymiş gibi servis edildi.

Fakat BBC Türkçe’de Ece Göksedef imzalı haberde de yer aldığı üzere, daha 19 Eylül’de Türkiye ve ABD arasında "güvenli bölge" çalışmalarının sürdüğü esnada, ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’nın Rasulayn ve Tel Abyad’dan YPG’ye ait ağır silahların çıkarıldığı açıklaması yapmış olduğu ortaya çıktı.

Pentagon ise Trump’ın "Suriye’de taraf değiliz" açıklamalarını boşa çıkartır bir biçimde, Türkiye’nin Suriye’de Hava Görev Emri’nden çıkarıldığını ve Ankara’ya keşif ve gözlem verilerinin sağlanmasının durdurulduğunu açıkladı.

Pentagon’un açıklaması Suriye’nin kuzeyinde hava sahasının Türk uçaklarına kapatıldığı anlamına geliyor.

Pentagon’un hamlesinden sonra Trump’tan, Türkiye’ye yönelik olarak küstahça bir tehdit geldi: "Çizilen çerçeveyi aştığını düşünürsem, Türkiye’nin ekonomisini yerle bir ederim."

Trump’ın açıklamaları, Pentagon’un hamleleri ve sahadaki gelişmeleri üst üste koyarak şu tespitlerde bulunabiliriz;

1.ABD, Suriye’nin kuzeyinden çekilmiyor.

2. Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı operasyon kararlılığını durduramayacağını anlayan ABD, terör örgütlerini Rasulayn ve Tel Abyad’ın arkasında bir noktaya geri çekerek koruma yolunu seçmiş durumda.

3. Trump ve Amerikalı diğer yetkililer tehditler yoluyla, TSK’nın olası bir operasyonda, daha önce güvenli bölge mutabakatında belirlenen sınırları aşmasını engellemeyi amaçlıyor.

Özetle ABD, TSK’nın Suriye’nin kuzeyine düzenleyeceği askeri operasyonu engelleyemese de, kontrollü tutmak yönünde çabalıyor.

ABD henüz PKK/YPG’den vazgeçmiş değil ve imkanları dahilinde korumak için elinden geleni yapmaya devam ediyor.

KURULAN TUZAK NASIL AŞILIR?

Washington’un Türkiye’ye kurduğu tuzak olası askeri operasyonun sınırlandırılmasını sağlayarak, YPG/PKK’nın bölgede faaliyetlerine devam etmesini sağlamaktır.

Güvenli bölge mutabakatıyla Türkiye’yi dizginlemeye çalışan ABD, Türkiye’nin iradesi karşısında geri adım atmış olsa da tehditler ve yaptırımlar yoluyla olası askeri operasyonun nihai sonuca varmasını engellemeye çalışmaktadır.

Türkiye yoluna kurulan tuzakları doğru siyasi hamleler yapması halinde aşabilir, şöyle ki:

1.Askeri harekatın başlaması sonrasında, ABD ülkemiz içinde ve uluslararası kamuoyu nezdinde Türkiye’yi baskılamak için tehdit açıklamaları yapmaya ve yönlendirici haberler yaymaya devam edecektir.

Türkiye’de iktidarın olası operasyonlar ve amaçlarıyla ilgili bilgi paylaşımı yapması ve elçilikler vasıtasıyla uluslararası kamuoyuna yönelik olarak PKK/YPG terör örgütlerine ilişkin yapılacak bilgilendirme faaliyetleri, psikolojik kuşatmayı yarma yolunda etkili olacaktır.

2ABD, olası askeri operasyonlara karşı ekonomik yaptırımları bir sopa olarak kullanacağını açıkça ilan etmektedir. Bu doğrultuda, ekonomik baskılara karşı sendikalar, ticaret odaları ve iş veren kurumları başta olmak üzere toplumun bütün kesimlerinde seferberlik havası yaratmak, yaratılmak istenen toplumsal kargaşaların önüne geçecektir.

3. ABD, yurt içinde terör eylemleri vasıtasıyla, TürkKürt, AleviSünni kavgası ve/veya Suriyeli mültecilere karşı kışkırtmalara girişebilir. Bu noktada, iktidar yetkilileri ve basın/yayın organlarının toplumu sağduyuya davet eden bir çizgi izlemesi zaruridir. Bu doğrultuda, muhalif parti yetkililerinin de iktidar tarafından bilgilendirilip, sürece katkı vermeye davet edilmesi olumlu ve birleştirici olacaktır.

4. ABD’nin hamlelerine karşı diplomatik cevapların yanı sıra İncirlik ve Kürecik Üslerinin kapatılması planlanabilir.

5. Washington’a karşı en iyi cevap Suriye hükümetiyle doğrudan temas olacaktır. Şam’la ilişkilerin normalleştirilmesi halinde, PKK/YPG terör örgütlerine karşı ortak ve etkili mücadele programları da ortaya koyulabilir.

Ülke olarak zor bir sürecin içine girmiş bulunmaktayız.

Toplumsal mutabakat ve birliğimiz hiç olmadığı kadar önem arz etmektedir.

Bu noktada iktidar başta olmak üzere siyasi partilere büyük görevler düşmektedir.

ABD ve taşeronlarının Türkiye Cumhuriyeti’ni bir bütün olarak hedef alan faaliyetlerine karşı mücadele bir vatan görevi olarak önümüzdedir.

Ayrıştıran değil birleştiren siyasetlerin izlenmesi gereken bir dönemdeyiz. Türkiye ittifakı bir seçim değil zorunluluk olarak gündemdedir.


Aydınlık