Boston’da, 1770 yılında İngiliz askerleri tarafından öldürülen ilk bağımsızlık mücadelecisi Amerikan vatansever, Crispus Attucks’un, siyahi bir köle olduğunu, Georges Floyd ya da daha önceki siyahileri öldüren beyaz polislerin hiçbiri bilmez.

Amerika Birleşik Devletleri katliam, soykırım, şiddet, kan, talan, zulüm, sapkınlık içeren geçmişinin bedelini ödemeye ve de ödetmeye devam ediyor.

Amerikan polisi, siyahilere kölelik dönemi kapanmamış gibi davranır. Bir siyahinin tutuklanması ya da gözaltına alınmasının her an ölüme dönüşebilmesi sıradan bir işmiş gibi görülür.

Bu durumun son örneğini, bir polisin siyahi George Floyd’un, boynuna dakikalarca basarak nefessiz kalıp ölümüne yol açmasıyla yaşadık. Başlayan protesto gösterileri ise Çin’i vurmak isterken kendisine dönen coronavirüs nedeniyle zaten perişan olmuş ülkeyi yangın yerine çevirdi.

Amerikan tarihinin psikopat Başkanları arasında ilk sıralara yükselen emlakçı Donald Trump da, siyahileri canlı canlı yakan ırkçı faşist katillerin örgütü Ku Klux Klan mensuplarının yaptığı gibi eline İncil’i alıp Kiliseye yürüdü. Kendince başta siyahiler olmak üzere tüm protestoculara meydan okudu.

Kendini sadece dünyanın efendisi değil aynı zamanda en gelişmiş, en ileri ve en özgür ve en uygar ülkesi olarak gören Amerika Birleşik Devletleri’nin gerçek yüzünü çoğu kez siyahi vatandaşları yani eski Afrikalı köleler ortaya çıkarır.

Amerika kıtası, Kristof Kolomb tarafından keşfedildiği 1492 yılından itibaren Avrupalıların yol açtığı felaketlere sahne olmuştur. Bu felaketlerin biri de, Afrika’dan başlatılan köle ticaretidir. İspanya Krallığı, 27 Aralık 1511 tarihinde “Burgos” adlı Kanunları çıkarmıştı. Yürürlüğe giren bu kanunlar Amerika kıtasındaki yerlilere yönelik uygulamaları içermektedir. Ama kanunların bir başka özelliği ise siyahi köle ticaretine izin vermesidir. Bu tarihten tam 7 yıl sonra 1518’de de, 4 bin Afrikalı kölenin Amerika kıtasına gönderilmesi yönünde ilk resmi izin verildi. Bundan 1 yıl sonra da, Afrika’dan Amerika’ya ilk köle gemisi 1519’da Porto Rico’ya doğru yola çıktı.

İspanyollar ve Portekizliler tarafından başta Brezilya olmak üzere Güney ve Orta Amerika ülkelerine getirilen siyahi kölelerin sayısında 15191599 yılları arasında büyük bir patlama yaşanmıştır.

Bugünkü Amerika Birleşik Devletleri topraklarına ilk siyahi köleler ise 1619 yılında Hollandalılar tarafından getirildi. Yaklaşık 20 kişiden oluşan bu ilk köle kafilesi, İngiliz kolonisi olan Jamestown’a yerleştirildi.

Yeni Dünya olarak da adlandırılan Amerika’da kurulan büyük çiftliklerin işgücü ihtiyacını karşılamakta kullanılan köleler, çok kötü koşullar altında yaşıyorlardı. Kötü muamele ve işkence gören, iyi beslenemeyen, hastalıklardan kırılan kölelerin isyanları 1700’lü yıllarda başlayacaktır. Ancak isyanların bastırılmasında, tarihte eşi benzeri görülmemiş ölçüde vahşet yaşanmıştır. Güney Carolina’da, 1739 yılında, yaklaşık 100 kölenin katılımıyla çıkan isyan 2 haftada bastırılmıştır. Çevredeki çiftlikleri basarak silahlanan kölelerin, Florida’ya doğru yürüyüşü durdurulmuştur. Öldürülen 44 köle dâhil tüm isyancıların kafası Charlestown’a dönüşte her kilometrede kesilerek, örnek olsun diye direklere asılmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri topraklarındaki ilk geniş çaplı siyahi köle ayaklanması 1800 yılında Virginia’da yaşandı. İsyana, Gabriel Prosser adlı bir kölenin liderliğinde yaklaşık 1000 siyahi (bazı kaynaklar bu sayıyı 5 bine kadar vermektedir) katılmıştır. Cephanelikleri ele geçirerek silahlanan isyancıların lideri Gabriel Prosser’in hedefi Amerika kıtasındaki ilk siyahi devletini kurmaktı. Daha sonraki yıllarda ABD Başkanı olacak bölge valisi James Monroe’nun bastırdığı ayaklanmanın ardından aralarında Gabriel Prosser’in de bulunduğu 34 isyancı 7 Ekim 1800 tarihinde idam edildi. İsyandaki başarısızlığın en önemli nedenlerinin de biri olarak ise aynı gece çıkan fırtına sonrası oluşan sel baskınlarının köprüleri yıkması gösterilir.

Bir başka önemli ayaklanma da, yine Virginia’da meydana gelmiştir. Siyahileri özgürleştirmek için seçilmiş olduğuna inanan Nat Turner adlı bir köle, yanına aldığı 7 arkadaşı ile 14 Ağustos 1831 tarihinde başlattığı isyanda, önce sahibini ve 55 beyazı öldürdü. Ayaklanmanın duyulmasının ardından başka kölelerinin de katılımıyla grup sürekli olarak büyüdü. Köle sahipleri ve tüccarlarının örgütlenmesiyle harekete geçen beyazlar isyanı bir süre sonra bastırdı. Binlerce siyahi öldürüldü. Kaçmayı başaran Turner ise 30 Ekim 1931 tarihinde yakalandı. Daha sonra 11 Kasım’da asılarak idam edilen Turner’in derisi yüzüldü, cesedi 4 parçaya ayrıldı.

Amerika kıtasına getirilen Afrikalıların kaderini değiştiren en önemli olaylardan biri de, Amerikan iç savaşıdır. Abraham Lincoln’un köleliği kaldırma vaadiyle 1860’daki seçimi kazanması dönüm noktasıdır. Lincoln’un Amerikan Başkanı olması köleliğin kaldırılmasına karşı çıkan Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Louisiana ve Texas’tan oluşan 7 eyaletin bağımsızlıklarını ilan etmesine neden oldu. Kölelik yüzünden 18611865 yılları arasında yaşanan ve 600 bin ile 800 bin arasında Amerikalının hayatını kaybettiği iç savaşın sona ermesinden sonra Amerikan anayasasına 6 Aralık 1865’te köleliği yasaklayan düzenleme 13. Madde olarak eklendi. Böylece kölelik resmen yasaklandı. Ülkede yasayan her birey Amerikan vatandaşı kabul edildi ve oy kullanma başta olmak üzere her tüm hakları garanti altına alındı. Güney eyaletlerindeki köleliğe dayanan tarım ekonomisi sona erdi. Amerika Birleşik Devletleri de bölünme tehlikesinden kurtuldu.

Kısaca KKK olarak bilinen Ku Klux Klan adlı yapılanmadan da bahsetmekte yarar var. KKK, Amerika’da yaşanan iç savaştan sonra 24 Aralık 1865’te 6 eski konfederasyon askeri tarafından kurulmuş bir örgüttür

Bu gizli örgütün amacı, Amerikan iç savaşının ardından güney eyaletlerde siyahilere tanınan hakları engellemek, özgürlüğe kavuşanlara tekrar köle şeklinde yaşatmak, beyaz olmayanlara eziyet ve işkence etmekti.

Siyahileri canlı canlı yakarken ellerinde İncil tutan sapıklardan oluşan Ku Klux Klan, birkaç cümle ile geçilecek bir örgüt değildir. Bu oluşum başlı başına ayrı bir yazı konusudur.

Afrika kökenli Amerikan vatandaşlarının geçmişine bakarken yakın dönemin en önemli isimlerinden Martin Luther King’i ve onun Amerika Birleşik Devletleri’ni derinden etkileyen, 1963 yılındaki Washington’a “İş, Özgürlük” temalı yürüyüşünü özellikle dikkate almak gerekiyor. “Bir hayalim var” sözü ile tüm dünyada tanınan Martin Luther King’in açtığı yoldan daha sonra ki yıllarda siyahilerin hakları için düzenlenen yürüyüşleri ve yaşananları da aktararak, okuma sınırlarınızı zorlamamak için yazıyı burada kesiyorum.