Önümüzdeki süreçte de ciddi bir sorun olmaya devam edecek olan, bütün dünyayı sarsan, yapay mı doğal mı olduğu tartışılan, mutasyon geçirerek daha tehlikeli hal alan korononavirüs salgının ne zaman ve nasıl sona ereceği belirsizliğini koruyor.

Koronavirüs salgını, Türkiye’nin zaten kırılgan olan ekonomikfinansal şartlarını etkilemeye devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk artarken, Türkiye’nin üretim kapasitesi ve birey başına düşen ulusal geliri de düşmektedir.

Türkiye’nin Atlantik yapısı ile ilişkileri giderek gerilmektedir.

ABD’nin Ortadoğu’da PKKYPG devleti kurma gayretleri önümüzdeki süreçte de devam edecektir.

ABD ve AB Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı kayıtsız şartsız desteklemektedir.

Ege Denizi ile ilgili hiçbir sorunun Yunanistan ile müzakere edilerek çözümlenmesi imkanı yoktur. Çünkü, Yunanistan’da Ege ile ilgili sorunları Türkiye ile müzakere edecek yönetimin iktidarda kalma şansı yoktur.

Doğu Akdeniz, Türkiye’nin öncelikli cephesidir.

Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye, bu denizdeki hak ve çıkarları için, stratejik yalnızlık içinde, tek başına güçlü bir koalisyona karşı mücadele etmek zorunda kalmaktadır.

Yönetimin uyguladığı İhvancı ve Yeni Osmanlıcı politikalar, Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırmıştır. Ortadoğu’da, İsrail’in liderliğinde, İsrail merkezli, Türkiye karşıtı, Arap ülkelerinden oluşan bir koalisyon gerçekleşmektedir.

Stratejik yalnızlıktan kurtulmak için Türkiye’nin Ortadoğu politikası, ciddi bir transformasyonu gerektirmektedir.

Trakya’dan başlayıp Ege Deniz’i üzerinden Girit adasına, oradan Kıbrıs’a, Suriye’nin kuzeyine ve Irak’ın kuzeyinden İran sınırına kadar uzanan hatta Türkiye çevrelenmektedir.

NATO üyesi Türkiye, Atlantik yapısından kaynaklanan tehditlerle mücadele etmek zorundadır.

NATO üyesi Türkiye, ne bu ittifakın içinde ne de dışındadır.

Türkiye Rusya, Çin ve İran ile Atlantik yapısının baskıları nedeni ile sağlıklı ilişkiler geliştirememiştir.

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD’nin hedefi olan güney komşumuz Irak’ta ve Arap Baharı kapsamında ABD’nin hedefi olan güney komşumuz Suriye’de istikrarsızlık devam etmektedir. Bu iki komşu ülkenin ne zaman istikrara kavuşacağı, üniter yapılarını, toprak bütünlüklerini koruyup koruyamayacakları belirsizdir.

Atlantik yapısının lider ülkesi ABD ile AsyaPasifik güç merkezinin lider ülkesi Çin ve Çin ile işbirliği yapan Avrasya’nın lider ülkesi Rusya arasındaki güç mücadelesi giderek şiddetlenmektedir.

ABD’nin, kurduğu dünya düzenini, bu düzenin kurumlarını ve kurallarını koruyabilmesi, küresel liderliğini sürdürebilmesi, Çin’in ve Rusya’nın jeostratejik hamleleri karşısında giderek zora girmektedir.

Coğrafi konumu ile AfroAvrasya’nın tam merkezinde, Atlantik ile AvrasyaAsyaPasifik güç mücadelesinin arakesitinde yer alan Türkiye’nin bu mücadeleden etkilenmemesi ve bu mücadelenin dışında kalması mümkün değildir.

Türkiye, giderek sertleşecek küresel güç mücadelesinde, jeopolitik konumu ve yetenekleri ile ait olduğu tarafa büyük imkanlar sağlamak ve ait olmadığı tarafa ise büyük kayıplar yaşatmak imkanına sahiptir. (Bir an gözlerinizi kapatın ve Atlantik yapısının karşısında ÇinRusyaTürkiyeİran işbirliğinin gerçekleştiğini düşünün.)

İşte bu nedenle de Atlantik yapısının lider ülkesi ABD, önümüzdeki süreçte Türkiye’yi Atlantik yapısının içinde tutmak için sopahavuç ile birlikte, meşru veya meşru olmayan her yönetimi deneyebilecek, demokratikleştirme bahanesi ile Türkiye’nin iç siyasetini yönlendirebilecektir.

PKKYPG ile mücadele önümüzdeki süreçte de devam edecektir.

PKKYPG ile mücadelede asıl hedef bu örgütün “başarı umudunu yok etmek” olmalıdır.

Bu nedenle de PKKYPG ile mücadele stratejisi, bu ‘’örgütün başarı umudunu yok etmeye odaklanmalıdır’’. PKKYPG’nin başarı umudunu yok etmek için ise ona başarı umudu verenlerle (devletlerle) de ciddi bir mücadeleye girilmelidir.

Örgütün beyni görevini yapan lider kadrosunun etkisiz duruma getirilmesi, örgütün emir komuta sistemini felç edeceği için başarı umudunu zayıflatır.

Türkiye’de, Cumhuriyet değerlerine karşı, bilinçli olarak jenerasyon transformasyonu gerçekleştirilmektedir.

Bu transformasyon, iç cephenin her zamankinden daha güçlü tutulmasının gerektiği bu süreçte, güvenliğimizi olumsuz etkileyen ve kolayca istismar edilebilecek bir kutuplaşmaya dönüşebilecektir.

SON SÖZ:

Daha güvenli, daha sağlıklı, daha refah içinde, daha mutlu yeni bir yıl dileği ile…