Hazırlayan: Beyhan Korkman

'HALA ANA AKIM MEDYANIN TEK PUSULASI ABD'

HİLAL KAPLAN SABAH

On yıldır tek kutuplu düzenin sona erdiği, artık Çin başta olmak üzere farklı aktörlerin küresel ekonomiden siyasete belirleyici rolünün arttığı çok kutuplu bir döneme girdiğimiz yazılıp çiziliyor. Ne var ki hâlen ana akım siyasetimizin ve medyamızın önemli kısmının tek pusulası ABD olmayı sürdürüyor. Türkiye, Pakistan'la mı yakınlaşıyor; Azerbaycan'ı mı destekliyor; Afrika'ya çıkarma mı yapıyor? Konu fark etmez. Tek meseleleri "ABD ne der?"

On Büyükelçi krizinde de böyle oldu. Aynı koro "yandık, bittik, kül olduk" nakaratını söylemeye girişmişti ki kazın ayağının öyle olmadığını gördüler.

'TÜRKİYE, ABD’Yİ MUTLU ETMEK İÇİN RUSYA VE ÇİN İLE KAVGA ETMEZ'

MEHMET BARLAS SABAH

Bugün durum çok farklı. Mesela PKK, Öcalan'dan çok öteye Suriye'de Amerikan ve İsrail yanlısı bir koridorun oluşması için ön planda tutuluyor. Fetullah Gülen konusuna Türkiye ne kadar uğraşsa da gelemiyor. Ayrıca eski ittifakdaki ortak silahlanma anlamını yitirdi. F35 uçakları Türkiye'ye verilmiyor. Belki F16'larla konu biraz sulandırılacak. Sonuçta dünkü ErdoğanBiden zirvesi olsa da olurdu olmasa da olurdu. Türkiye kendine yeni yön arayan Amerika'nın bu halini taşıyamaz. Veya Amerika'yı mutlu etmek için hem Rusya hem de Çin ile kavgaya girişmez. Yeni dünyanın sonuçta bir sıcak savaşa gidip gitmeyeceğini bilemiyoruz. Fakat yeni dünyaya rol veren aktörler eskilerinden çok farklı. Ve Biden sadece bir virgül. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu bildiği için sadece görüşüyor.

ABD İLE GÖRÜŞMELERİN SÜRESİNİN MESELE EDİLMEDİĞİ GÜNLER ÖNÜMÜZDE

AHMET HAKAN HÜRRİYET

“Erdoğan–Biden görüşmesi 20 dakika sürecek.” Bazıları hemen atışa geçti:

Ne kadar da kısa bir süre! Kaç dakika görüştüler Bu kadar kısa bir sürede ne konuşabilirler ki! Falan.. 1 saat 10 dakika sonra görüşme sona erdi de bazıları derin bir nefes alabildi.

Derin nefesin ardından da... Avunacak bir şey buldular kendilerine: “1 saat 10 dakikanın yarısı tercümeyle geçmiştir. Kaldı sana 35 dakika.” Bu arada başka bazıları da boş durmuyordu tabii. Onlar da görüşmenin süresinin uzamasını “büyük bir zafer” olarak takdim etmekle meşguldüler. Size bir şey söyleyeyim mi: Bir gün gelecek bu ülkede... Amerikan Başkanı ile yapılan görüşmenin süresi, hiç ama hiç mesele edilmeyecek. Ve işte biz o gün çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkmış olacağız.

‘ASIL İHANET ‘HAYIR’ OYU VERMEKTİ’

NEDİM ŞENER HÜRRİYET

Görüşmenin yapılacağı gün TBMM’de grup konuşmasında Kılıçdaroğlu, bu kez tezkereye “hayır” diyeceklerinin işaretini verdi. Hiç kimsenin hatta kendisinin bile inanmadığı gerekçeleri öne sürerek daha önce “evet” dediği tezkerenin Meclis’ten geçmemesi yönünde oy kullandı. Gerekçeleri o kadar zayıftı ki işi “Evet” oyu verenleri Cumhuriyet’e ihanet etmekle suçlayıp inandırıcı olmaya çalıştı. Evet bir ihanet varsa buna PKK’nın verdiği talimatlarla hareket eden terör örgütünün sözcüsü HDP’nin dümen suyuna girip tezkereye “Hayır” diyerek Türkiye’nin terörle mücadelesine darbe vurma girişimine imza atanlar yaptı. 

OĞUR, ABD SİYASETLERİNİN YANINDA

YILDIRAY OĞUR KARAR

24 Eylül 1998 günü Yargıtay 8. Dairesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 1997 yılında Siirt’te okuduğu şiir yüzünden Diyarbakır 3 Nolu DGM’nin verdiği 10 ay hapis cezasını onadı ve böylece Erdoğan’a 4 aylık cezaevi yolu gözüktü, belediye başkanlığı düştü ve siyasi hayatı bitti. Bu en zor gününde Erdoğan’a partisi, İslami kesimin dernek ve kanaat önderleri, bir grup liberal aydın, Ahmet Kaya, Adnan Şenses gibi sanatçılar, kınama açıklaması yapan İHD’nin dışında beklemediği iki yerden daha destek geldi. Avrupa Konseyi ve ABD... En hızlı destek Strasburg’dan gelmişti. Kararın alındığı gün Avrupa Konseyi’ndeki Türkiye delegasyonu üyesi olan Fazilet Partisi milletvekili Abdullah Gül’ün hazırladığı kınama bildirisini 52 konsey üyesi parlamenter imzaladı. İstanbul’daki ABD Başkonsolosluk binasının önünde protesto gösterileri bile oldu. Tabii ki gösterilerde başı, şimdi iktidarın “Atlantik ittifakına karşı bağımsızlık savaşında” en hararetli destekçisi Vatan Partisi’nin o günkü partisi İşçi Partisi çekiyordu. İP İstanbul İl başkanı Turan Özlü, “ABD defol” yazan siyah bir çelenk bıraktıkları konsolosluk önünde “ABD’nin yine Sevr’i dayattığını söyledi” ve başkonsolos Huggins’in “Persona non grata” ilan edilmesini istedi.


AYDINLIK’IN NOTU: ABD ve Vatan Partisi’nin tavrında tutarlılık var. Ak Parti maalesef o dönem ABD’nin dayatmalarının uygulayıcısıydı. Bu bakımdan ABD Başkonsolosu Erdoğan’a destek açıklaması yaptı. Fakat Ak Parti bugün ABD’nin kuvvetleri olan FETÖ ve PKK karşı kararlı bir mücadele yürütüyor. Büyükelçiler de bu yüzden Demirtaş ve Kavala’ ya destek açıklaması yapıyor. Görüldüğü gibi Vatan Partisi, ABD’nin dayatmalarına her dönemde karşı çıkan en tutarlı parti.

Hakkını verelim; Yıldıray Oğur da her dönem ABD’nin siyasetlerinin yanında yer almasıyla tutarlılığını sürdürüyor.