Hazırlayan: Beyhan Korkman

PERVİN BULDAN: YÖNETİMİN PARÇASI OLACAĞIZ

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

Şimdi sıra geldi 10 puanlık uzmanlık sorusuna. Ankara kulislerinde konuşulan birkaç konu var.

Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu’nun ortak cumhurbaşkanı adayı olmasını engellerse İmamoğlu partisinden bağımsız olarak aday olur mu? Erken bir yanıt olacak ama ben İmamoğlu’nun bunu göze alacağını sanmıyorum. Böylece baştan CHP’nin adayıyla yarışmayı ve CHP oylarının bir bölümünü kaybetmeyi göze almak demek olur.(…) HDP, Millet İttifakı’na girmeyecek. HDP’nin etrafında sol bileşenlerin yer aldığı üçüncü bir ittifak kurulacak. Ama HDP, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde etkili olmak istiyor.

Ancak HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın, “Uygulayacağımız strateji ile yönetimin bir parçası olacağız” sözü akılları karıştırdı. ‘İttifakta yer almayacak olan HDP’yle gizli bir anlaşma mı yapıldı, seçimlerden sonra Kabine’de yer alması için HDP ile anlaşmaya mı varıldı?’ sorusunu gündeme getirdi.

Hazırlayanın Bilgi Notu: Selvi, İmamoğlu ve İnce’nin bir buçuk saatlik görüşme yapmasının ardından İnce’nin “Vereceksin İstanbul’u alacaksın Türkiye’yi bunu da ben mi söyleyeceğim” sözleri üzerine bunu yazıyor.

HÜRRİYET YAZARI CEMAATLERE SESSİZ KALINMASINI ELEŞTİRDİ

HANDE FIRAT / HÜRRİYET

Sessizliği tercih edenlerden değilim... Sadece bu konudaki yazım gündem nedeniyle bugüne kaldı. Üstelik sessizliğin karşısında mümkün olduğunca ses çıkarıp Enes Kara’nın ölümünün unutulmamasını, unutturulmamasını, başka Enes’lerin intiharlarının engellenmesini, birilerinin eğitim kurumlarından ya da yurtlardan başlayarak adeta robot yetiştirip yeniden devlete sızmasının önüne geçilmesini savunuyorum. (…) Kendi görüşlerime gelince: Siyaset adına hassas bir konu olduğunu neredeyse hiçbir siyasi partinin gerçek anlamda topa girmediğinden anladık. Oysa mutlaka girmeleri, uyarılarda bulunmaları gerekiyordu. Devlet ise önlemini almak, 10 yıl sonra aynı tehlikeyi yaşama olasılığına karşı mücadelesini yürütmek zorunda. Gelelim anababalara... Bilim ve teknoloji çağında üstelik tüm dünya cebimizdeyken hem baskı yapmayı hem de ahlak ve din öğretmek için çocukları bu yapılara teslim etmeyi artık bıraksınlar.

'BİRAZ DA ÇİN'E ÖĞRETSİNLER'

SALİH TUNA / SABAH

Aylak ekonomistlerin şu sorulara cevabı nedir, bilemiyorum: İktidar allameyken, birden cahil mi oluverdi? Değilse, iktisat bilimi kuralını uyguladıktan sonra neden vazgeçtiler? Aylak ekonomistlerimizin işleri de çok zor. İktisat bilimi kuralından habersiz o kadar çok "cahil" var ki hangi biriyle uğraşsınlar. Baksanıza, merkez bankalarının bankası konumundaki Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) bile enflasyona sebep olan faktörler arasında faizi saymış. Yetmezmiş gibi şimdi de Çin'in "cahilliği" tutmuş iyi mi? Çin Merkez Bankası (PBoC) geçen gün 1 yıl vadeli kredi faizi ile 7 gün vadeli ters repo faiz oranını 10'ar baz puan indirdi. Ne yapsak, aylak ekonomistlerimizi Çin'e mi ihraç etsek, iktisadın temel kuralını biraz da Çin'e öğretsinler.

CUMHURİYET YAZARI HDPCHP İTTİFAKINI PERDELİYOR

MUSTAFA BALBAY / CUMHURİYET

Bütün bunlar bir seçim daha kazanmak için! Bunun görünen yüzü HDP ile ilgili hesaplar. Temmuzda Diyarbakır’a gidip “Açılım masasını ben devirmedim” diyen Erdoğan, şimdi Meclis’te görmek istemediklerini sıralıyor! Bütün bunların bir gerisinde HDP’nin önümüzdeki seçimlerde izleyeceği politikayı etkilemek var. Bir yandan HDP hakkında en ağır adımları at...

Bir yandan HDP’yi etki edebileceklere zarf at... Edirne’deki rehin tutulan mı? İmralı’daki pazarlık yapılan mı? Ankara kulislerinde günün sonu hep seçimlere çıkıyor. Sızan haberler o ki AKP, HDP’yi şu planı kabul etmeye zorluyor: Cumhurbaşkanlığı’nda oyunu bize ver, milletvekilliğinde önünü açalım, istediğin kadar vekil çıkar!

KARAR GAZETESİ VE SABAH YAZARI AYNI STRATEJİDE BULUŞTU

HASAN BASRİ YALÇIN / SABAH

Birçok coğrafyada Rusya'yı dengelemek durumunda bile kalıyoruz.

Aslında bu çok tercih edeceğimiz bir durum değil. Ve uzun vadede yıpratıcı olabilir. Her alanda tek başımıza Rusya ile mücadele etmek gibi bir görevimiz yok. Ama Batı dünyasındaki düzensizlik ve tutarsızlık nedeniyle dünya siyasetinde muazzam bir güç boşluğu var.(…)

Bu nedenle Türkiye bu tür krizler esnasında Rusya'yı doğrudan dengeleyen aktör konumuna girmek yerine kendi kırmızı çizgilerini belli eden, müzakereye açık ve Rusya ile karşılaşma görevini Batılı aktörlerin sırtına yükleyen bir eğilimi inşa etmeli. Bunu daha önce yaptık. Suriye örneğinde Rusya ile hem mücadele hem de müzakere ettik. Kırmızı çizgilerimiz diyebileceğimiz bir alanı elde ettik. Şimdi kenarda bekleyip Batı ile Rusya'nın karşılaşmasını izleyebiliriz. Ukrayna örneğinde bir yandan Ukrayna'ya silah satışı yapıp bir yandan da Ukrayna meselesinin Rusya ile NATO arasındaki bir gerilim olduğunu anlatabiliriz.