FETÖ'nün bölünme sürecini başlatmak için Türkiye'nin milli güçlerine yönelik hazırladığı Ergenekon tertibinde 12 yıl sonra nokta kondu. Yargıtay'ın FETÖ'cü hakimlerin verdiği müebbet hapis cezalarıyla dolu kararını bozmasının ardından yapılan ikinci yargılamada dün karar çıktı. Szöde 'Ergenekon terör örgütü' tarihin çöp sepetine süpürüldü, örgüt suçlamasından beraat kararı verildi. Danıştay Suikastı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması eylemlerini yöneten ve yapan sanıklar ceza aldı.

Son iki duruşmadır karar beklenirken basit gerekçelerle ertelenen Ergenekon'un ikinci yargılamasında dün son duruşma yapıldı. İçlerinde 235 kişinin yargılandığı davada İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Tutuklu sanık Alparslan Aslan, başka suçlardan tutuklu sanıklar Erhan Timuroğlu ve Bedirhan Şinal duruşmaya getirildi. Erol Mütercimler, Oktay Yıldırım, Emin Şirin'in aralarında bulunduğu 30'u aşkın tutuksuz sanık ve çok sayıda avukat da duruşmada hazır bulundu.

'BU KUMPASTA FİGÜRDÜM'

Duruşmada önceki celse savunmasını hazırlaması için süre verilen Bedirhan Şinal'in avukatı, mazeret dilekçesi sundu. Mahkeme, avukatın savunma hakkını kötüye kullandığı gerekçesiyle mazeretini reddetti. Daha sonra sanık Bedirhan Şinal, savunmasını yaptı: “Ergenekon kumpastır. Ben de bu kumpasta kullanılan figürdüm. Ergenekon'un kumpas olduğunu itiraf edince FETÖ'cü hakimler bana ceza verip yıllarca içeride tuttular. 20 yıl hapis verdiler. Cumhuriyet saldırısıyla alakam yok. Vicdani bir karar verilsin. Bu sefer de kurban edilmemeyi diliyorum.”

Şinal'la birlikte tüm savunmalar tamamlanmış oldu. Mahkeme başkanı duruşmadaki sanıklara son sözlerini sordu.

Davada yargılanan Hasan Ataman Yıldırım son sözünde “Yargıtay kararı ve Cumhuriyet Savcısının mütalasına göre beraatimi talep ediyorum. Hakim, savcı kumpası kuranlar ve diğer emniyet mensupları dahil örgüt üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum” dedi.

Sanıklardan Hayri Bildik de “Olmayan bir örgüt üyeliğinden yargılandım beraatimi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

'İSTANBUL'DA HAKİMLER VAR DİYE BAĞIRMAK İSTİYORUZ'

Sanık İbrahim Özcan, ilk Ergenekon yargılamasını yapan hakim savcıların Yargıtay 8. Ceza Dairesinde yargılandığını hatırlatarak şunları söyledi: “Fetullah Terör Örgütü davasından yargılanıyorlar. Birçoğu hüküm giydi. Davanın cumhuriyete topluma ülkeye verdiği zarar ortadadır. Vereceğiniz karar yargının temizlenmesini kendi vicdanınızı ortaya çıkaracaktır.”

Sanık Mehmet Murat Yücel de “Amerika tarafından organize edilen FETÖ tarafından yapılan saldırı ile yargılandık. Bu karardan sonra İstanbulda hakimler var diye bağırmak istiyoruz” dedi.

Nusret Senem, savcının mütalaasında delil yetersizliğinden beraat istediğini hatırlatarak şöyle devam etti: “Mütalaa ile talep çelişmektedir, delil yetersizliği söz konusu değildir. Ortada FETÖ tarafından işlenen bir suç ve kumpas vardır. Bu nedenle CMK.223/2a ve b maddesi gereğince (Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması) beraatimize karar verilmesini talep ediyorum.”

Reklamdan sonra devam ediyor 

Davanın sanığı, tanığı ve gizli tanığı olan, geçen duruşmalarda FETÖ'cü savcılarla işbirliği yaptığını itiraf eden Osman Yıldırım da son sözlerinde şunları söyledi:

“Devlet başkanının isteği ile Ak Parti'yi kapatılmaktan kurtardığımız bu dava somut kanıttır. 2007 ile 2019 tarihleri arasındaki medya arşivi basın ve vatandaşlar bu davanın tanığıdır. Kurtardığım Ak Parti iktidarını devirmekle suçlanmam çelişkidir. Bu nedenle yüce mahkemenizden 14 yıllık esaretime son verilerek daha önce beraat ettiğim bu davadan beraatime karar verilmesini talep ediyorum.”

Mahkeme duruşmada bulunan tüm sanıkların son sözlerinin alınmasının ardından kararı açıklamak üzere duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme “Ergenekon örgütünü kurma”, “yönetme”, “üye olma”, “örgüte yarım ve yataklık” suçlarından tüm sanıklara beraat verdi. Tutuklu sanıklardan Alparslan Arslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Osman Yıldırım'a yöneltilen bütün suçlarının, cezası en yüksek olan "Anayasayı ihlal" suçu kapsamında değerlendirildiğini belirten heyet, bu sanıklardan Alparslan Arslan'ın ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar Timuroğlu, Sağır ve Yıldırım'ın ise, müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.

OLMAYAN BOMBANIN CEZASINI KESTİLER

Ergenekon davasının bir tertip olduğunu gösteren en önemli delil, 2007'de bir anda 'ortaya çıkan' Ümraniye bombalarıydı. Yeniden yargılaması devam eden Ergenekon davasında, tertip sırasında herkesin adını duyduğu ancak görmeye mahzar olamadığı meşhur 'Ümraniye bombaları' için Oktay Yıldırım ve Mehmet Demirtaş'ın cezalandırılması istenmişti. Mahkeme dünkü kararında savcının mütalaasındaki talebe uydu. Yıldırım ve Demirtaş'a 'tehlikeli madde bulundurmak' suçlamasıyla 3'er yıl 4'er ay hapis cezası verildi.

Emekli Astsubay Oktay Yıldırım ve Mehmet Demirtaş dosya kapsamında ilk tutuklanan ve yaklaşık yedi yıl süre cezaevinde kalarak tertibin en uzun süre tutuklu yargılanan isimleri olmuştu. FETÖ'cü savcıların hazırladığı iddianamede, iki isim sözde Ergenekon örgütü adına saklanan bombaların sahibi olarak gösterildi. Ergenekon tertibi başiladığı günden bu yana sözde bombalar tartışma konusu oldu. Bir ihbar üzerine Ümraniye'de bir gecekonduda arama yapıldı. Bir sandık el bombası bulunduğu iddia edildi. Sava sırasında ortaya çıkarılan gerçekler ise sözde bombalarıla ilgili şaibeleri gözler önüne serdi. Tutanaklardaki saat farkılıları, daha soruşturma başlamamışken polislerin 'Soruşturma Ergenekon olunca ... hakimi de savcıyı da' diye küfürler ederek davanın adını zikretmesi, aramaya kimsenin şahit olmaması, FETÖ'cü polisler dışında kimsenin sözde bombaları görmemesi... Üstelik aramada ele geçen patlayıcı maddenin yargılama sonuna kadar muhafaza edilmesi gerekirken, aramanın ertesi günü yani 13 Haziran'da imha kararı verildi. Bilirkişi incelemesi yapılmadan!

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oktay Yıldırım, verilen cezaya ilişkin Aydınlık'a konuştu. Kararın, Ergenekon örgütünün olmadığını hükme bağlanması bakımından son derece olumlu olduğunu söyleyen Yıldırım, şu ifadeleri kullandı: “Ergenekon örgütü yoktur. 'Ergenekon örgütü yoksa bombalar niye var?', 'Ergenekon örgütü yoksa bombalar nerede' gibi sorular boşlukta kaldı. Polislerin sahte tutanak düzenlerken çekilmiş video kayıtları ortaya çıktı. Bu video kayıtları ortaya çıktığı halde nasıl görmezden gelinebilir? Yargıtay aynı durumda evinden çok sayıda silah ve mühimmat çıkan ve bunları kabul eden Fikret Emek için 'Burada yapılan arama hukuka aykırıdır. Buradan elde edilen delillerle karar verilemez' diye beraat verdi. Şimdi aynı mahkeme ortada olmayan, kimsenin görmediği, yasadışı bir şekilde imha edilmiş düzmece tutanaklar düzenlendiği ortaya çıkmış bombalarla ilgili ceza veriyor. Sadece bu çelişki bile kararın ne kadar yanlış olduğunu göstermeye yeter.”

'YARGININ ALTIN DEVRİNİN KANITI '

Reklamdan sonra devam ediyor 

Tertibin hedef aldığı Vatan Partisi'nin (o dönem İşçi Partisi) Genel Başkanı Doğu Perinçek, kararın FETÖ'den temizlenen yargının altın çağını yansıttığını söyledi: “Bu karar yeni değil. Yargıtay'da bu karar zaten verildi. Yargıtay bilindiği gibi Vatan Partisi'nin savunmasını olduğu gibi kabul etti ve 'Ergenekon Terör Örgütü yoktur' dedi. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi de buna uyacağını hükme bağlamıştı. Dolayısıyla verilen karar İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin Yargıtay kararına uymasının beklenen sonucudur. Başka bir ihtimal yoktu. Boş yere kamuoyunda telaş yaratan söylentiler dolaştırıldı. Karar gerçeğe uygundur, adildir ve Türk yargısının altın devrinin yaşadığının kanıtıdır. FETÖ'nün üzerine giderek, PKK'yı hapislere tıkarak, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda FETÖ'cüler tarafından suçlananları aklayarak Türk yargısı, altın devrini yaşadığını göstermiştir.

'KUMPAS MAHKUM EDİLDİ '

Dava avukatlarından Zeynep Küçük kararın geciktiğini belirterek “Karar adaletin geç de tecelli ettiğini gösteriyor. Bu anlamda kararı olumlu değerlendiriyorum. Ancak gecikmiş olduğunu da belirmek istiyorum. Kararda eleştirilecek noktalar var ama genel olarak Türkiye'ye kast eden FETÖ'nün kurduğu bu kumpasın Türk milleti adına Türk yargısı tarafından mahkum edilmesi, oradaki vatanseverlerin masumiyetlerinin iadesi, yargıya olan güvenin yenilenmesi önemlidir.

'TÜRKİYE DEVRİM SÜRECİ YAŞIYOR'

Davada yargılanan Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı avukat Nusret Senem, mahkemenin tertibin tamamen bittiğini açıkladığını söyledi. Senem Aydınlık'a şunları söyledi: “Ergenekon tertibi ABD'nin, AB'nin ve NATO'nun Türk ordusuna, İşçi Partililere, genel başkanımız sayın Doğu Perinçek ve aydınlarımıza karşı yaptığı bir tertipti. O tertip sayesinde 2010'da FETÖ yargıyı ele geçirdi. TSK'ya karşı yürüttükleri operasyonda en kritik yerlere yerleştiler ve bunun sonucu olarak 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Bu olaylar yüzünden Türk ordusu ve yargısını ele geçiren FETÖ çok önemli ataklar yaptı.

“Hem 2014'ten itibaren hem Ergenekon davasının boşa çıkarılması, Silivri duvarlarının yıkılarak bizlerin çıkması hem de üç defa Silivri önüne 100 binlerin yığılması dönüm noktası oldu. O dönüm noktasıyla birlikte 15 Temmuz darbe girişimini alt ettik. Ergenekon tertibini o gün bitirmiş olduk. Türkiye'nin rotası Amerikancıların yenilgisi yönünde değişti. Bugünki karar da bu zaferin en üst noktası olarak değerlendirilebilir. Amerikancı kontragerillaya karşı kazanılmış bir karardır bu. Tarihi bir karar. Bizi yargılayan hakimler şimdi Ankara'da yargılanıyorlar. Bizim Silivri'de yattığımız koğuşlarda ise FETÖ'cü hakimler FETÖ'cü darbeciler yatıyor. Bu da tarihidir. Türkiye olağan üstü bir devrim süreci yaşıyor.”

DAVANIN GEÇMİŞİ ...

Soruşturması 2007'de, ilk duruşması 2008'de başlayan Ergenekon tertibinde FETÖ'cü hakim ve savcılar, kararı 5 Ağustos 2013'te açıklamıştı. Kapatılan, dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, parti yöneticileri, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un içinde olduğu isimlere müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet cezaları vermişti. Silivri'ye yığılan yüzbinler kararı protesto etmişti.

13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararını yazmasının yasal süreyi aşması üzerine yargılananlar, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Yüksek mahkemenin hak ihlali kararı üzerine nöbetçi mahkemeler, tutukluları tek tek tahliye etmiş, Silivri duvarları yıkılmıştı.

Ardından FETÖ'cü hakimler 16 bin 600 sayfa gerekçeli kararı açıklamış, dosya Yargıtay'a temyize gitmişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz duruşmalarının ardından açıkladığı kararla kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını çöpe atmıştı. Kararda davadaki usulsüzlüklere yer verilmiş ve 'örgüt yoktur' tespiti kaydedilmişti.