TEVFİK KADAN

Bilim insanlarının “bin yılın felaketi” olarak nitelediği Kahramanmaraş merkezli ve 10 ilde büyük yıkım yaratan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından neredeyse tüm dünya, Türkiye’ye çeşitli boyutlarda yardımlar gönderdi.

Depremin hemen ardından yapılan uluslararası yardım çağrısına 100 ülkeden yanıt geldi. Bunlardan 84'ü 11 bin personeliyle sahadaki arama kurtarma çalışmalarına bilfiil katıldı. Bu süreçte ayni ve nakdi yardımlar birbirini kovaladı. Kimi çadır kentler kurdu, kimi tırlar dolusu ihtiyaç malzemesi gönderdi. Bunlardan bir kısmı samimi, bir kısmı ise sinsiceydi… 

YUMUŞAK GÜÇ UNSURU

Tarihte sömürgeciliğin “altın kuralı” şuydu: Yardım kuruluşlarıyla o ülkenin yurttaşlarının gönlünü kazanmak, kılıçla sömürgeleştirmekten hem daha az maliyetli, hem de daha uzun vadeliydi. Bu süreçte de depremi fırsata çevirmek isteyen pek çok ülke, yardımları bir yumuşak güç unsuru olarak değerlendirdi. Bunların başında ise ABD, İsrail ve Yunanistan gibi ülkeler geldi. Türkiye’ye karşı hukuksuz fiillerini perdelemek isteyen bu ülkeler, en azından iç kamuoyunda bir sempati yaratarak kendisine yönelik direnişi kırabileceğini değerlendirdi. Böylece yardım şovlarında sıraya girdiler.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken İncirlik Üssü’nde yardım kolisi taşırken poz verdi.

1,4 MİLYAR DOLARIMIZA EL KOYDULAR

Önce Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Türkiye’ye geldi. İkisi de afet bölgesine gitti, depremzedeleri ziyaret etti. Yardım kolilerini taşırken poz veren Blinken, ülkesinin depremlerin ardından Türkiye’ye 85 milyon dolarlık insani yardım sağladığını, bunu 185 milyon dolara çıkraracaklarını söyledi. İncirlik Üssü'nden mesajlar veren Blinken, “Amerikan işletmeleri, toplulukları ve vatandaşları, Türkiye’ye cömertçe yardımcı olmaktadır.” dedi. Fakat madalyonun öteki yüzü, pek de göründüğü gibi değildi.

ABD, daha 2019’da Türkiye’yi üretim ortağı olduğu F35 Müşterek Taarruz Uçağı Programı’ndan çıkarmış, üstelik parasını ödediği 6 adet F35A jetine de el koymuştu. Türkiye’nin uçaklar için ödediği miktar tam 1,4 milyar dolardı. Bu parayı iade etmeyen ABD, söz konusu paranın başka alımlar için kullanılmasına da onay vermedi. Üstelik F35’ler için 800 farklı parça üreten Türk savunma sanayi şirketleri, toplamda 12 milyar dolarlık alım sözleşmelerinden men edildi. Tüm bunlar yapılırken de hiçbir hukuki gerekçe gösterilmedi.

TÜRK HALKI UNUTMADI UNUTMAZ

Türk halkı, benzer bir durumla 1. Dünya Savaşı öncesinde de karşılaşmış ve İngilizlerden yediği “kazığı” uzun yıllar unutmamıştı. O dönem Akdeniz’de İtalyan, Ege’de Yunan ve Karadeniz’de Rus tehlikesiyle karşı karşıya olan Osmanlılar, vatan topraklarını koruma mücadelesi veriyordu. Dönemin en tehlikeli savaş makineleri olan dretnotlardan bir iki tane alınabilirse, önemli bir caydırıcılık kazanılacaktı. Donanma Cemiyeti, İngilizlere iki dretnot yaptırmak için bağış kampanyası başlattı. Halkın teveccühü öyle büyük oldu ki, herkes elinde avucunda ne varsa Cemiyet’e bağışladı. Halk, adeta Godot’u bekler gibi Reşadiye ile Sultan Osmanı Evvel’i bekliyor, taksitler ödensin diye kimi evladının rızkından, kimi hayvanının yeminden kesiyordu. Fakat milletin sevgilisi olan bu iki gemi, İngilizler tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden gaspedildi. Bu ihanet halkta öyle büyük bir nefret duygusu yarattı ki, nesilden nesle anlatılmaya devam etti. Zaten Osmanlı ile Almanya’nın ittifak anlaşması da, İngilizlerin gemilere el koyma kararını bildirmesinden bir gün sonra, 2 Ağustos 1914’te imzalanmıştı.

50 BİN KONUT İNŞA EDERDİK

Bugün ABD’nin hukuksuzca el koyduğu F35’ler, halkta aynı infiali yaratmış gibi görünmüyor olabilir. Ama Türk halkı, sömürgecilere güvenmemeyi yıllar önce sosyogenetik kodlarına işlemiştir. Bugün yardım kolileri ile Türk halkının gözünü boyamaya çalışan ABD, bu topraklarda öyle kolayca güven duygusu yaratamayacağını iyi bilmelidir. El koydukları 1,4 milyar dolarımız olsaydı, bugün depremzedeler için 4050 bin konut inşa edebilir, 300400 bin konteyner donatabilir, maddi hasarlarımızı onarabilir, bir nebze de olsa yaralarımızı sarabilirdik. İşte bunların hepsine Amerika el koydu.­

ATAMADIKLARI İÇİN KENDİLERİ AYRILDILAR

ABD'li savunma sanayii devi Lockheed Martin’in ana yükleniciliğini üstlendiği F35 Programı, 1995 yılında Müşterek Taarruz Uçağı (Joint Strike Fighter / JSF) ismiyle başlatıldı. Türkiye, 2006 yılında katılımcıların imzasına açılan Ortak Mutabakat Zaptı'nı 26 Ocak 2007'de imzalayarak Program'a dahil oldu. Konsorsiyum 9 ülkeden oluşuyordu. Karar alınırken çoğunluk değil oybirliği aranıyordu. Dolayısıyla Türkiye, kendi istemediği sürece Program'dan atılamazdı. Fakat ABD, diğer ülkelerle birlikte Program'ı feshettiklerini duyurdu ve ardından 8 ülke olarak yeni mutabakat metni imzaladıklarını açıkladı. Böylece Türkiye, S400 aldığı gerekçesiyle Program'dan atılmış oldu. İtirazların hiçbir askeri, teknik ve ya ekonomik gerekçesi ortaya konulmadı. Hatta karar ile birlikte F35'lerin hem tedarik süreci bozuldu, hem maliyetleri yükseldi. Türkiye, ilk başta 100 adet F35A almayı taahhüt etmiş, 30'unun da siparişini vermişti. Türk savunma sanayii uçaklar için 800 parça üretiyordu. Ama Türkiye'ye düşmanlık, tüm maliyetlere baskın geldi.