Sayın Yılmaz Özdil takdir ettiğim ve saygı duyduğum yazarlardan biridir. Kısa bir süre önce yayınladığı “m.kemal” isimli kitabını ilgi, takdir ve merakla karşıladım. Basında yer alan bazı eleştirileri benimsemedim ve üzerinde durmadım. Bunların başında kitabın adının neden “Atatürk” veya “Mustafa Kemal Atatürk” değil de yalnızca “M. Kemal” olduğu idi.
Bu ve benzer eleştirilerin üzerinde durmadığım gibi hak da vermedim. Çünkü kitabın kapağı, Atatürk’ün imzasını içeren bir şekilde “m.kemal” idi ve hatta yazar olarak Y.Özdil ismi dahi yer almıyordu. Çok sade, çok güzel bir isim ve kapak idi.
Buna benzer başka eleştiriler de yer almaya başlayınca şunu düşündüm: “Neden, biz Atatürkçüler yerli veya yersiz bir şekilde bir birimizi eleştiriyorduk. Yapılan şeylerin iyi tarafını görüp, birbirimizi yüreklendirip, cesaretlendirip, kutlamamız gerekirken, neden hep eleştiriye yöneliyorduk. Sağ görüşlü bir kişi, bir kitap veya makale yazdığı zaman, aynı görüşü paylaşan kişiler, onu övüp, yüceltip, reklamını yaparken, neden biz hep görüşümüzü paylaşan kişileri eleştiriyorduk.”
Kitabı ilk gördüğüm zaman benim de takıldığım konular olmuştu ama bunları hiç kimse ile paylaşmamıştım. Bu kadar noksanlık olur. Belki bir sebebi vardır diye kendi içimde geçiştirmiştim.
Bunlardan biri, sayfa düzeninin muntazam olmayışı idi. Satır sonları bir hizada bitmiyor, gayrı muntazam sonlanıyordu.
Bir diğeri, kitabın sonunda “Mustafa Kemal’li Yıllarda Dünya” başlıklı kısımda yer alan bilgilerle ilgili idi.
Örneğin Atatürk’ün hayatını ve yaşam yıllarını kapsayan tarihçe bölümünde verilen bilgiler arasında yer alan gereksiz ve konu ile ilintisiz bazı bilgilere ilişkindi. Örnek olarak;“1881” başlığı altında verilen bilgiler arasında “Atatürk’ün dünyaya geldiği yıl” dendikten sonra bazı bilgilere yer veriliyor ve ‘Amerikalı kanun kaçağı Billy the Kid öldürüldü”“18911896” başlığı altında verilen bilgiler arasında “Mustafa Kemal 15 yaşında iken, ABD yüksek mahkemesi domatesin meyve değil, sebze olduğuna hükmetti”
“19011906” başlığı altında Mustafa Kemal 25 yaşında iken verilen bilgiler arasında “William Kilogg mısır gevreğini üretti”
“19061911” başlığı altında verilen bilgiler arasında “Mustafa Kemal 30 yaşında iken “Vahşi batının şöhretli haydutları Butch Cassidy ve Sundance Kid öldürüldü”,
“Tarihin ilk Frankeştayn filmi New York’da çekildi”
“19261931” başlığı altında verilen bilgiler arasında Mustafa Kemal 50 yaşında iken “ABD’de evde hamilelik testi üretildi”,
“Belçikalı çizer Herge’nin çizdiği karakter Tenten ilk kez yayınlandı”,
“1938” Mustafa Kemal 57 yaşında aramızdan ayrılırken başlığı altında verilen bilgiler arasında “Nylon lifli diş fırçaları ilk kez piyasaya çıktı” gibi saçma başlıkları görünce, etrafa yaymamak için bunları konuşmadım bile. “Kopyala yapıştır” yönteminin bir yanlışlığı olarak kabul ederek sustum.
Ama daha sonra kitabın bazı bölümlerini görünce, susmanın yetersiz bir yanlışlık olduğu görerek bu iletiyi kaleme aldım.
Kitabın ilerideki bölümlerinde; Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik; haksız, terbiyesiz, ahlaksız yakıştırmaların yer aldığı bazı kitap isimleri veriliyor ve ifadelerin yalan ve yanlış olduğu belirtiliyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik, asılsız, haksız ithamların yer aldığı bazı yayınlardan söz etmek ve bunların birer iftira olduğunu söylemek çok doğru ve yerinde bir karardır. Ama bunların yazım şekli ve uslübu belli bir ölçü içinde olmalıdır. Bu karalama kampanyalarını ve çirkin iftiraları anlatan bölümlerde, aslı olmayan iftiraları, onları yazan kişilerin terbiye ve ahlak sınırlarını aşan kelimeleriyle vermek çok yanlış keyfiyettir.
Burada örnek vererek tekrarlayamayacağım ölçüde terbiye dışı ve suç teşkil eden kelime ve cümleleri açık açık yazmak yerine, bunların yalan ve iftira olduğunu kaydetmek daha doğru bir yazım şekli olurdu. Suç ve iftira niteliğindeki beyanların, bire bir alınıp yazılması doğru olmadığı gibi hukuka da uygun değildir.
Okul çocukları ve öğrenciler, bu satırları okudukları zaman ne düşünüp, nasıl yorumlayacaklardır.
Atatürk düşmanı kişi ve taraflar, kitapta yer alan bu ifadeleri, kopyalayıp, suistimal ederek kullanabileceklerdir.
Bu yazım şekli ile, asılsız ve temelsiz iftiralara ulaşmak imkanı olmayanlara da bu olanak verilmiş olmaktadır.
Değerli yazar Yılmaz Özdil’in içten ve samimi bir şekilde yansıtılan bu eleştirilere bir çözüm bulacağını ve belki de kitabın toplatılarak düzeltildikten sonra yeniden yayına vermek gibi çözüm üretileceğini ümid ve temenni etmekteyim.
.
Av.A.Erdem Akyüz