Yaşar Üniversitesi Gıda İşleme Bölümü’nün evsahipliğinde “Başaktan buğdaya, undan ekmeğe: Sürdürülebilir üretim için tahıl sektörünün değerlendirilmesi” başlıklı panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel’in yaptığı panelde ekmekle ilgili bitmeyen kafa karışıklıkları, uzmanlar tarafından tartışıldı. ‘Beyaz ekmek mi, tam buğday ekmeği mi’, ‘günde kaç dilim tüketilmeli’, ‘buğdayda GDO var mı’ gibi konuların ele alındığı panelde, ‘ekmek şişmanlatır’ kanısının yanlış olduğu söylendi.
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Sezgin Ünal, “Günde en fazla 2 dilim yenen ekmek, kesinlikle şişmanlatmaz. ‘Ekmek şekerdir’ tanımı çok yanlış. Esmer ekmek olarak tabir ettiğimiz belirli oranda çavdar ve yulaf karışımı ekmekler ise yaşlıların bağırsak fonksiyonlarını düzenlemesi açısından faydalı” dedi. Ünal, ekmekte ne GDO, ne de şeker olduğunu söyledi.
‘İSRAFI RUHSATSIZ FIRINLAR TETİKLİYOR’
Akademisyenliğin yanı sıra Türkiye Fırıncılar Federasyonu danışmanlık görevinde de bulunan Ünal, ülkemizde yaklaşık 700 adet un fabrikasının aktif olarak çalıştığını söyledi. Türkiye’de yenilen ekmeğin besleyici değerinin yeterli olduğuna değinen Prof. Dr. Ünal, şunları söyledi: “Esmer ekmek, bağırsak fonksiyonlarını düzenlediği, mineral ve vitamin bakımından daha zengin olduğu için özellikle yaşlılara tavsiye edilen bir ekmek türü. Ayrıca Türkiye’de tüketilen hem beyaz hem de esmer ekmeğin besleyici değeri yeterli. Bunun dışında ekmekle ilgili yapılan tüm olumsuz açıklamalar spekülasyondan ibaret. Ekmek israfını ise ruhsatsız çalışan fırınlar daha da tetikliyor. Bunların denetimi şart. İsrafı önlemek için tüketiciler de dikkat etmeli ve ekmeğin buzdolabında muhafaza edilebileceğini bilmeli. Ekmek, bir kereye mahsus buzdolabından çıkarılıp ısıtıldığı zaman tekrar tazeleşen bir özelliğe sahip.”
İPEK YOLU STRATEJİK ÖNEMDE
Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bayram da gıda teknolojisindeki yeni gelişmeleri ve bunun tahıl sektörüne yansımalarını değerlendirdi. 2050 yılında yaşlı nüfusun hızla artışa geçeceğine, buna bağlı olarak da yaşlıların beslenmesine ilişkin gıdaların popüler hale geleceğine dikkat çeken Bayram, şöyle konuştu:
“ABD’de 2015 yılından bu yana halkın evde yemek için harcadığı ücret ile dışarıda yemek için harcadığı ücret oranı eşit hale geldi. Modern yaşamda artık insanlar evde yemek yapmak istemiyor. Yakın gelecekte robot şefler ve 3D yazıcı şefler mutfaklarda yerini almaya başlayacak. Öte yandan Uzak Doğulular da buğday ürünlerini tüketmeye başladı. Bu nedenle Çin ve Japonya gibi ülkeler de tahıl sektörünün en etkin pazarlarından biri haline gelecek. Yeni İpek Yolu dünyada yeni bir kapı açıyor. Yeni İpek Yolu, Kazakistan gibi büyük coğrafyalarda üretilen buğdayın Avrupa’ya ulaşması için ciddi bir stratejik yol anlamına geliyor. Bu nedenle de ülkemizdeki tahıl sektörü gelecekte büyük bir avantaj sağlayacak.”
HİBRİT TOHUM NEDEN KULLANILMIYOR
Alaybey Un Fabrikası Satış Müdürü Ahmet Duran ise buğdaydan neden hibrit tohumluk elde edilmediğini anlattı. Duran, şu ifadeleri kullandı: “Zaten buğdayın maliyeti çok düşük, kilosu 1 lira 75 kuruş. Bu kadar değerli olmadığı için de uluslararası karteller bunun genetiği ile oynamaya tenezzül bile etmiyor. Ülkemizde buğday teknolojisi üst safhada, unlar çok hijyenik koşullarda üretiliyor. Ama nihai üreticide durum farklı olabiliyor. Fırıncıların da çok iyi kalitede halka hizmet etmesi gerekiyor. Ekşi mayaların yeniden canlanması önemli bir gelişme. Fenni maya kullanımından vazgeçilmeli.”
Aydınlık