CHP ve İYİ Parti listelerinden seçime girecek olan Yedili Masa'nın milletvekili adaylarından bazı isimlerin FETÖ ile olan yakın iltisakı dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor.
FETÖNÜN YAYIN ORGANINDA YAZARDI
CHP Genel Başkanı ve Yedili Masa'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan Yardımcısı olarak atadığı, FETÖ'nün yayın organlarından kapatılan Taraf gazetesi yazarı Yüksel Taşkın bu dikkat çeken isimlerden birisi.
İHRAÇ EDİLDİKTEN SONRA CHP'DE YERİNİ ALDI
Yüksel Taşkın, TSK'nın Suriye'nin kuzeyine yuvalanan terör örgütü YPG/PKK’ya yönelik gerçekleştirdiği sınır ötesi harekatını kınayan sözde “barış akademisyenleri” arasında yer alıyordu ve ihraç edilmesinin ardından 10 Ağustos 2020 tarihinde CHP’de Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.
Kılıçdaroğlu'nun akıl hocalığını yapan Taşkın, son olarak CHP listelerinden İzmir 1. bölge 1. sıra milletvekili adayı oldu.
KHK TV'YE KATILDI
Taşkın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör örgütü PKK ve FETÖ bağlantıları nedeniyle kamudaki görevlerinden ihraç edilen KHK'lılara sahip çıkmasının ardından, geçtiğimiz yıl FETÖ’cülerin programlar yaptığı KHK TV isimli youtube kanalına konuk olmuş ve hükümeti hedef alan açıklamalarda bulunmuştu.
FETÖ GÜZELLEMELERİ İLE TANINIYOR
Sıklıkla FETÖ'yü ve elebaşı Fetullah Gülen'i güzelleyen ve CHP'nin fikri temelini oluşturan Kemalizm düşüncesini hedef alan yazılarıyla bilinen Taşkın, Gülen'i “postmodern bir şaman” ilan ettiği yazısında şunları yazmıştı;
"Gülen Cemaati'nin başarısı da burada değindiğimiz zorluklar karşısında kırılgan da olsa işleyen bir denge tutturabilmesinde. Cemaati dünyeviliğin dehlizlerinde gezinirken, onları hizmet yoluna sevk ederek, ama bunun yanında, kendisini çileci bir hayata hapsedip, izleyicilerinin yüklerini de sırtlanarak, arındırmak işi Gülen'e düşmektedir."
"FETULLAH GÜLEN PORTRESİ"
Taşkın, 2016 yılında FETÖ'nün devlet çerisine sızmış elemanları tarafından kalkışılan 15 Temmuz hain darbe girişiminden hemen önce yayınladığı "Fethullah Gülen Portresi" isimli makalede, devletin terör örgütü olarak ilan ettiği FETÖ'nün 'Gülen cemaati' olarak isimlendirilmesini savunmuştu.
"Bizim tercihimiz 'Gülen Cemaati' isimlendirmesini kullanmaktan yanadır. Bu tercihte, Gülen’in cemaatin söylem ve pratiklerinin yeniden üretiminde üstlendiği ağırlıklı rolün etkisi vardır" diyen Taşkın şunları yazmıştı;
- "Belki de Gülen’in başarısı, dünyevilik ve ruhanilik arasındaki gerilimli bölgede, enerji veya “aksiyon” üretebilmesiyle alakalıdır"
- "Said Nursi gibi Gülen de Cumhuriyet modernleşmesinin etki tepki sarmalında şekillendi."
- "Gülen’in sıklıkla karşımıza çıkan motiflerinden birisi, Cumhuriyet döneminde dindarlara yönelik baskılara rağmen, son dindar neslin kendi ışıklarını yeni nesle vermekte gösterdikleri yüksek fedakârlıktır."
- " Gülen, çok kolayca ağlayabilen, kendi izleyicilerinin de kolaylıkla ağlamalarına aracı olan, adeta gözyaşıyla yıkanarak rahatlayabilen ve rahatlatan bir insandır. Zor zamanlarda beraberce ağlayabilmenin avutucu ve güçlendirici etkilerini hafife almamak gerek."
İHANET ÖRGÜTÜNÜ SAVUNDU
15 Ekim 2012'de Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e bir röportaj veren Yüksek Taşkın, AK Parti'nin politikalarının örgütü rahatsız ettiğini ve Gülen'in dünya görüşü ile uyuşmadığını belirterek ihanet örgütünü savundu.
"AK Parti'ye bugüne dek oy verip de şimdi ondan kaygı duyan kimler?" sorusuna cevap veren Taşkın, röportajda FETÖ için Türkiye'deki yerleşik sistemin, din ve milliyetçilikten daha önemli olduğunu belirterek vesayet sistemi ile FETÖ'nün hedefinin aynı olduğunu istemeden itiraf ediyor.
Röportajda FETÖ'nün nasıl bir Türkiye istediğini adeta örgüt mensubu gibi tarif eden Taşkın şu ifadeleri kullanıyor;
- "Gülen Cemaati mesela... AK Parti'nin siyasi yönelimlerinden, popülizm yapmasından ve toplumu din üzerinden kutuplaştırmasından çok rahatsızlar. Din ve milliyetçilik onlar için de çok önemli ama onlar için Türkiye'de müesses nizamın belli unsurları daha önemli. Onlar daha dengeciler. Aslında Gülenciler dinsel milliyetçilikle ulusaşırı dinamizm arasında sıkışan bir hareket. AK Parti'nin Batı'ya dönük kesimleri bu kadar ötelenmesinden rahatsız oluyorlar. Gülen Cemaati AK Parti'nin Türkiye'de dindarlık ve laiklik kutuplaşmasını keskinleştireceğinden ürküyor ve bunu istemiyor. Çünkü Cemaat'in dünyaya verdiği projeksiyon ılımlı İslam. Ilımlı İslam üzerinden küresel gücünü elde etmiş bir hareketbu. Zaten bu yüzden de Mavi Marmara ve karikatür gibi olaylara tepkileri AK Parti'den hep daha sakin."
CHP'DEKİ DÖNÜŞÜMÜN BAŞ MİMARLARINDAN
Taşkın yazdığı yazılarla, kaset skandalı ile siyasi kariyeri bitirilen Deniz Baykal sonrası CHP'nin Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı ile birlikte geçirdiği dönüşümün mimarlarından birisi oldu.Taşkın, 2008 yılında verdiği bir röportaj da CHP'de yaşanacak dönüşümün ilk sinyallerini veriyor.
KILIÇDAROĞLU'NA HDP İLE İTTİFAK ÖNERİSİ
CHP ve terör örgütü PKK'nın siyasi kolu HDP'yi bir araya getirecek fikri altyapıyı yazıları ile işleyen Taşkın, 2014 yılında bir televizyon programına katılmış, şu sözlerle CHP'ye ve Kemal Kılıçdaroğlu'na HDP ile ittifak kurma önerisinde bulunarak şu sözleri dile getirdi;
"CHP hakikaten kendini yenilemiyor. Özellikle Baykal döneminde. Son derece statükocu bir şey vardı. Fakat toplumun CHP'yi bir şekilde kendi içinde bir dönüşüm yapması anlamında tamamen tasfiye de etmiyor. Böyle ilginç bir kitlenme durumu var. Bu bence sürdürülebilir değil. Önümüzdeki süreçte CHP kendisini farklı bileşenlere açamazsa genişletemezse zaten ciddi biçimde zayıflayacak. Açabilirse atıyorum HDP gibi yapılarla yan yana gelinebilecek bir ortam oluşacak."
BAYKAL PLANINI ADIM ADIM DEVREYE KOYDU
Taşkın, 17 Eylül 2013 tarihli "CHP'yi eleştirmek mi itibarsızlaştırmak mı" başlıklı yazısında ise eski genel başkan Deniz Baykal'ı hedef alarak CHP'deki dönüşümün kolay olmayacağını belirtmiş ve terör örgütü PKK'ya ılımlı bakışıyla bilinen Sezgin Tanrıkulu'nu övmüştü.
Taşkın söz konusu yazısında şunları yazmıştı;CHP’nin Ağustos Ayı İnsan Hakları İhlalleri Raporu’na göz atıp, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun görüşlerini okuyunca bir CHP değerlendirmesi yazmaya heves ettim. Tanrıkulu’nun “CHP’de misafir olduğunu” ima eden kimi CHP’liler olsa da, ona benzer duruşları olan partililerin, 80’lerin SHP’sinde normal karşılandıklarını unutmamalı. 1980 öncesi CHP’sinde de Tanrıkulu gibi simalar eksik değildi.Tanrıkulu, kendisini “ABD ajanı” diye itham eden partili milletvekiline rağmen efendiliğinden ve çalışkanlığından taviz vermedi. Çünkü misafir değil. Sosyal demokrat kişilikleri bu partide misafir hâline getiren Baykal oligarşisidir. Tanrıkulu, Rıza Türmen ve Atilla Kart gibi çalışkan milletvekilleri sayesinde sosyal demokrat kadrolar CHP’de yeniden ağırlık kazanabilir. Ama bu dönüşüm o kadar kolay olmayacak. CHP’yi, Turhan Feyzioğlu’nun Güven Partisi gibi muhafazakar cumhuriyetçi çizgiye demirleten Baykal’ın tahribatını aşmak zor olacak. Baykal zamanında sadece binlerce sosyal demokrat partiden dışlanmadı; bu camianın tek düşünce kuruluşu sayılabilecek TÜSES bile kızağa alındı. Milliyetçi ve İslamcı partilere yakın düşünce kuruluşlarında patlama yaşanırken, CHP’yi ele geçiren “devletlular”, fikir ve siyaset üreten sosyal demokratları küstürdüler.