lideri 'ın kışkırtması sonucu Diyarbakır'da 67 Ekim Kobani olaylarında 14 yaşındaki 'nün vahşice öldürülmesiyle ilgili yerel mahkemede görülen davada sanıklara ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmişti.

Müşteki avukatları tarafından ceza az bulunarak temyiz edilen dosya Yargıtay'a gitmişti. Terör dosyalarını incelemekle görevli Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 'Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak, canavarca hisle öldürme' yönünden dosyayı büyük bir titizlikle inceledi.

16. Ceza Dairesi verdiği nihai kararında, Börü'yü katleden katiller hakkında yerel mahkemece verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının bir değil iki kez arttırılması yönünde dosyanın bozulmasını hükmetti.

KCK VE HDP HALKI İSYANA KIŞKIRTI
Yargıtay bozma gerekçesinde, PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP'ye de adeta tokat niteliğinde göndermeler yapıldı. Ceza Dairesi; Halkın Demokrasi Partisinin; "Halklarımıza acil çağrı; Kobani de durum son derece kritiktir. İŞİD saldırılarını ve iktidarın Kobaniye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halkımızı sokağa çıkmaya ve sokakta olanlara destek vermeye çağırıyoruz" dediğini, HDP'nin halkı galeyana getirme çağrısından sonra yine aynı gün saat 23.40'da KCK üst yönetimine bağlı Komalen Ciwan Koordinasyonu tarafından da; "Kobani ile başlayan devrim dalgasının tüm Kürdistan'a yayılmak ve bu temel de Kürt gençliğinin ayaklanması çağrısında bulunuyoruz" denildiğini vurguladı.

BÖLGEDE KAOS YARATMAK İSTEDİLER
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin dikkat çeken sert kararında, "Gerek PKKKCK üst yönetimi gerekse HDP yönetimi tarafından yapılan çağrılar sonucunda DAEŞ terör örgütü mensuplarınca masum insanlara yönelik gerçekleştirilen bütün dünya kamuoyu tarafından da nefretle karşılanan terör eylemlerinin yarattığı kaos ortamından istifade edilerek, bu örgüte yönelik tepkileri Türkiye Cumhuriyeti Devletine yöneltmek amacıyla kendisini müzahir örgütün yayın organlarında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin DEAŞ terör örgütüne destek veriyor şeklinde sürekli propaganda faaliyetleri yapmıştır" denildi.

HALKI SİLAHLI DİRENİŞE DAVET ETTİLER
Kararın devam bölümlerinde şöyle denildi: "Bölgedeki Devlet görevlilerini doğrudan hedef almak suretiyle şiddeti meşrulaştırmaya çalıştığı, Kürdistan olarak tanımladığı bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kendi amaçları için kullanıp, bölgedeki vatandaşları silahlı bir direniş ve isyana davet etmiştir."

DEVLETE KARŞI HALKI İSYANA ÇAĞIRDILAR
HDP'nin çağrıları sonrasında 6 Ekim 2014'de Diyarbakır'da şiddet olayları başlamış, PKK'nın gençlik yapılanması olan terör örgütü olduğuna dair hakkında karar bulunan ÖS/YDGH mensupları tarafından şehrin değişik bölgelerinde güvenlik güçlerine kamu kurum ve kuruluşlarına silah ve patlayıcılar ile saldırılmıştı. Saldırı şiddeti ve yoğunluğunun 7 Ekim 2014'de artarak devam ettiği, bu süreçten bir kesit olarak davaya konu eylemin gerçekleştirildiği, şiddete yönelik terör olaylarının kontrol altına alınabilmesi için Diyarbakır Valiliğince saat 22:00 itibarıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, olayların devam etmesini isteyen terör örgütü üst yönetimi 8 Ekim'de KCK açıklaması olarak, "Halkımız bulunduğu her yerde direniş mücadelesini büyüterek süreklileştirmelidir. Halkımız kendi öz savunmasını güçlendirerek direnişi zafere taşımalıdır. Kürdistan onlar için zindana çevrilmeli ve mezar edilmeli. Devlet namına birşey kalmamalıdır." şeklinde kalkışmanın sürdürülmesini istediği belirtildi.

BÖRÜ İÇİN VERİLEN CEZAYI AZ BULDU
Yargıtay kararında, Yasin Börü'nün canavarca hisle öldürülmesinin yanı sıra Börü'nün aynı zamanda çocuk olmasının artırım sebebi olduğu, cezada bu sebeple arttırım yapılması gerekirken yapılmadığının belirlendiği gerekçe gösterilerek bu suç yönünden de verilen cezaların bozulduğu kaydedildi.
Kararda, sanıkların bir kısmının daha önceden PKK/KCK terör örgütü ile hiyerarşik ilişkilerinin bulunup bulunmadığı belirlenmemiş ise de; örgüt tarafından yapılan eylem çağrıları sonucunda, daha önceden hiç tanımadıkları ve aralarında husumet bulunmayan mağdur ve maktullere yapılan saldırının tamamen örgütsel saikle yapıldığının anlaşıldığı kaydedildi.