Yurt dışından siparişe ek vergi getirilmesinin ardından Nike ve Amazon’dan bazı firmalar Türkiye’ye çevrim içi satışını durdurdu. Ardından düzenlemeyi ‘yasakçılık’ olarak değerlendirenler oldu. Ancak uygulama, mali yükümlülüklerden kaçınarak yapılan eithalata karşı yerli üretimi korumaya yönelik
Yurt dışından sipariş edilen ürünlere 6 Ağustos günü ek gümrük vergisi getirildi. Alışveriş limiti 150 eurodan 30 avroya düşürülürken, bu miktarın altındaki ürünler için Avrupa Birliği ülkelerinden gelirse yüzde 30, diğer ülkelerden gelirse yüzde 60 vergi alınması kararlaştırıldı. Düzenlemeden önce, Temu gibi yurt dışı merkezli çevrim içi alışveriş sitelerinden oldukça ucuza sipariş vermek mümkün olabiliyordu. Ancak bu durum, Çin gibi ülkelerle fiyat rekabetine giremeyen yerli perakende sektörü için de tehlike oluşturuyordu.
Ek verginin getirilmesinden sonra ise Nike, Türkiye’de çevrim içi siparişleri askıya aldığını duyurdu. Ardından Amazon sitesi aracılığıyla Türkiye’ye satış yapan bazı firmalar, satışlarını durdurdu. Ek vergiden sonra meydana gelen bu gelişmeler, düzenlemeyi tartışmaya açtı.
YERLİ PERAKENDEYE RAKİP OLACAKTI
Gümrük vergisi kararını Aydınlık’a değerlendiren Gümrük Müşaviri ve Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm, yurt dışından satın alınan ürünlerin düzenlemeden önce mali mükellefiyetinin bulunmadığını ve alınan kararın doğru olduğunu söyledi.
Gücüm, şu ifadeleri kullandı:
“Yurt dışından internet ile alışveriş iç piyasanın bir parçası gibi oldu. Türkiye’den bir dükkandan veya yurt dışından sipariş vermişsin, hiç fark etmiyordu. Tüm vergiler baypas ediliyordu. Nihai ürünlerde, doğrudan tüketicinin satın alıp kullandığı ürünlerde, gümrük denetimini ve mali mükellefiyetleri baypas eden bir işlemdi. Çok yaygınlaşmıştı. İnsanlar çarşıdan alışveriş yapar gibi internetten sipariş veriyorlardı. Dolayısıyla bu düzebleme bir ihtiyaçtı.
“Özellikle tekstil ürünlerinde sadece vergide yüzde 5060 ediyordu. Belli ürünleri Türkiye’den almak, yurt dışından sipariş etmeye göre çok dezavantajlı hale gelmişti. Yaygınlaştıkça, yerli perakende sektörüne rakip hale gelecekti.”
EİTHALATÇILIK TEHLİKESİ
Ekonomi Yazarı Recep Erçin, Türkiye’nin eihracatçı bir ülke olmak üzere çalışırken birden eithalatçı konuma düşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
Erçin, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Temu benzeri iş modelleri içeride yerli üretimleri güçlü olmayan ülkeler için uygun fiyatlı malların temini açısından faydalı fakat Türkiye gibi üretici bir ülke için büyük tehdit. Halihazırda döviz fiyatlarının enflasyon ile paralel artmaması yüzünden yerli üreticilerimiz yabancı rakiplerine göre dezavantajlı duruma düştüler. Bu yüzden hazir giyim sektörü Mısır'a göç ediyor.
"Bilhassa asgari ücret politikasızlığı ve kira başta olmak üzere gayrimenkul rantı yüzünden ülkemizdeki maliyetler dışarıya göre katlandı. Bu noktada Ortodoks politikaların da devreye girmesi ve TL'nin reel anlamda değerli kalması ile ithalat göreli ucuz hale geldi. Temu'nun iş modelini Amazon da kopyalamaya başladı. Önlem alınmasa bunu diğerleri de takip edecekti.
"Markaların internet siteleri üzerinden de benzer bir model kurgulanıyor. Belli bir değerin altındaki belli sayıda ürün, düşük gümrük vergisi ile eithalat yoluyla ülkeye giriyor. Türkiye geçen yıl milyar doları aşan tutarda ayakkabı ithal etti. Mesele bir yasakçılıktan ziyade ülkedeki üretim gücünü korumak amaçlı. Dengeler yerine oturunca açılır.
"Tasarruf diyoruz; yerlisi varken ithal mal kullanarak mı tasarruf edeceğiz? Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ödemeler dengesi tarafını kontrol altına almaya çalışıyor. Büyük ölçüde bu başarıldı. Eithalat ise bu politika setinde bir delik açıyordu. Alınan kararlar doğrudur.
İTHAL ÜRÜN HAYRANLIĞI
“Türkiye'de özellikle de sosyal medyada sesi çok çıkan bir Batı özentisi, ithal ürün hayranı kitle var. Bunlara kalsa mahalle fırınından değil de ekmeği bile Fransa'dan alacaklar. Ali Babacan döneminde İkitelli'de kapanan imalathaneleri hatırlayın. Onların ürettikleri ürünlerin yerini Çin malları doldurdu. Ülkemizin döviz ve enerji sıkıntısı var, o yüzden işletmeleri yabancı ülkeler gibi maliyetler tarafında yeterince destekleyemiyor.
"Mevcut program da bundan uzak. Çözüm bir miktar gümrük duvarlarını yüksek tutmak olmalı. Bütün dünya korumacılık yaparken biz gelip ‘Yerli üretimi öldürün yeter ki vatandaş 3 liralık Türk malı yerine 1 liralık ithal mal kullansın, enflasyonu ithalatla düşürelim.’ diyemeyiz. Üretim gücü kaybolursa ileride enflasyon ithal etmeye başlarız.”
YERLİ YATIRIMCININ İŞTAHI DÜŞMÜŞTÜ
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın, yurt dışından posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla Türkiye'de gerçek bir kişiye gelen ticari olmayan eşyalar için uygulanan 150 avro kıymet bedelinin 30 avro olarak güncellenmesinin üreticiyi koruyacağını belirterek, "Yerli üreticinin de bu anlamda tüm imkanlarını tekrar gözden geçirerek, enflasyonla mücadele kapsamında destek olması gerekiyor." ifadesini kullandı.
KÜRESELLEŞME YABANCI ÜRÜNLERE İLGİYİ ARTIRDI
Aydın, yaptığı yazılı açıklamada, küreselleşmenin beraberinde getirdiği entegrasyon sürecinin dış kaynaklı katma değeri düşük ürünlere gösterilen ilgiyi artırdığını belirtti.
Yerli yatırımcıyı ve üreticiyi tehdit eder boyutlara ulaşan bu ilgiye karşı yatırımcıların korunması gerektiğini ifade eden Aydın, yakın zamanda bu tarz risk iştahı fazla ürünlerin ham madde ve insan kaynakları avantajıyla çok fazla tercih edildiğini aktardı.
Aydın, tüketicilerin yurt dışından posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla edindiği bu ürünlerin kalitesiz olduğunu belirterek, ürün güvenliği ve iade süreçleri gibi şikayetlerin de günden güne arttığına dikkati çekti.
‘KARAR ÇOK UYGUN’
Yerli yatırımcının oluşan bu ortamda yatırım yapma iştahının düştüğünü aktaran Aydın, şunları kaydetti:
"Ticaret Bakanlığımızın 'üreten kesime pazar kaybı yaşatmamayı' amaçladığı, yurt dışı sitelerden bireysel şekilde sipariş edilen ürünlere ek vergi getirilmesine ilişkin kararı yerinde ve çok uygun bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu kararla yerli yatırımcı korunmuş, iflasların ve işsizliğin önüne geçilmiştir.
"Yurt dışından posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla Türkiye'de gerçek bir kişiye gelen ticari olmayan eşyalar için uygulanan 150 avro kıymet bedelinin 30 avro olarak güncellenmesi üreticiyi koruyacaktır. Yerli üreticinin de bu anlamda tüm imkanlarını tekrar gözden geçirerek, enflasyonla mücadele kapsamında destek olması gerekir."