Halkların farklı isimleri vardır. Bu isimlerden birinci grubu halkların kendilerine verdiği adlar oluşturur. İkincisini ise bir halka başka halklar tarafından verilen isimler. Her iki isim de yan yana hatta iç içe yaşar ama genel olarak dışarından verilen isimler daha çok yaygınlık kazanır. Yeni isme muhatap olan halk, önce bu isme direnir, sonra alışır ve en sonunda bu yeni ismi kabul eder.

***

Türkmen ismi bu bakımdan ilgi çekicidir. Esas olarak Türkmenler ve Oğuzlar farklı Türk boylarıdır. Türkmenler, tarihte ilk defa toplu halde Müslümanlığa geçen küçük bir Türk boyudur. Oğuzlar, Müslüman oldukça diğer halklar dışarıdan Oğuzlara da Türkmen demeye başladılar. Oğuzlar bu isme, üç yüz yıl boyunca direndiler. Türkmen değil, Oğuz olduklarında ısrar ettiler. Ancak bu ısrar ve direnç işe yaramadı. [Zaten pek yaramaz da]. İslâm’ı kabullerinden ancak üç yüz yıl sonra Türkmen adını benimsemeye başladılar.

[Her ne kadar Türkmen adına “Türk menend” yani “Türk’e benzer” gibi bazı açıklamalar getirilmişse de, bunların aslı yoktur; palavradır. Türkmen kelimesi, tıpkı ataman, kocaman gibi Türkçe bir kelimedir.]

Türkmen adı sonraki zamanlarda ve farklı bölgelerde anlam değişimine uğradı. Özellikle Osmanlı döneminde bir küçümseme sıfatı haline geldi. Oysa Akkoyunlu çağında herkes göğsünü gere gere Türkmen olduğunu söylüyordu. Mesela günümüzde Batı Anadolu’da Türkmen Alevi anlamına gelir. Oysa Türkmenistan’da Türkmen demek ulusal kimliği ifade eder. Yani halkların isimleri zamana ve mekâna göre sayısız değişime uğrar.

***

Ermeni adı da dışarıdan verilen bir isimdir. Ermeniler, kendilerine “Hay” derler. Kavimlerinin adı budur. Ancak dışarıdan “Ermeni” denile denile, sonunda onlar da Ermeni adına alıştılar ve bu ismi kabul ettiler. Bugün uluslararası yazında da dışarıdan verilen Ermeni ismi, yaygın olarak kullanılmaktadır. Ermeni adı, Osmanlı topraklarının en azından bir kısmında ve Osmanlı tarihinin en azından bir döneminde bütün gayrimüslimleri ifade eden çatı bir kavram oldu.

İşte, dışarıdan verilen bir ismin, zamana ve mekâna göre anlam değişmesine uğramasının bir başka örneği daha…

***

Kızılbaş ismi de bu bakımdan bize ufuk açıcı bir örnek sunar. “Kızılbaşlar”, ilk defa Şeyh Haydar tarafından yapılan ve kullanılan kızıl başlık (kızıl börk) takıyorlardı ama bunun adı “Kızıl başlık” değildi; “Haydarî tac”dı. Doğal olarak “Kızılbaş” adı, Şeyh Haydar’ın etrafında toplanan müritlerin kendilerine verdiği bir isim de değildi. Başkaları hatta önce düşmanlarının verdiği bir isimdi Kızılbaş. Kötü bir sıfat olarak düşmanları bu ismi özellikle kullandılar. Kızılbaşlar başta bu isme mesafeli davrandılar, sonra çaresiz benimsediler.

İlk başlarda Pir Sultan dilince;

Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş,

Meğer Şah'ı sevmiş dese yoludur.

Yetmiş iki millet sevmedi Şahı,

Biz severiz Şahı Merdan Ali'dir”

diyerek Kızılbaş adına mesafeli durdular. Tepki, birkaç yüzyıl sonra kabule dönüştü. Hatta Kızılbaş adı, bir madalya gibi göğüslerde taşınmaya başlandı. Kızılbaş olmak, “Allah’a hamd” nedeni olmuştu. 19. yüzyıl şairlerinden Kemteri dilince;

Ehli imana Kızılbaş dediler ey Kemterî

Nezdi münkirde bihamdillâh Kızılbaş olmuşum.”

***

Türkmen, Ermeni ve Kızılbaş örneklerinde olduğu gibi, bir topluluğa dışarıdan verilen adın süreç içinde kabul edilmesi; zamana ve coğrafyaya göre anlam değişimine uğraması, tarihte sık görülen olaylardandır.

Bugün de Azerbaycan sahasında yaşayan Türkler için “Azeri” adını kullanıyoruz ve açıkça büyük bir yanlış yapıyoruz. Hem de çok büyük bir yanlış… Azerbaycan Türklerine, “Azeri” demek için aslında haklı olmasa da kimi gerekçelerimiz var: Kendimizi Türk kimliğiyle ifade ediyoruz ve başka bir siyasi organizasyona bağlı olan topluluğa psikolojik olarak “Türk” dışında başka bir kimlik nispet ediyoruz. Devletlerinin adı ile onlara farklı bir mensubiyet atfediyoruz. Ama bu sonuçta haklı bir gerekçe değil, teknik olarak doğru da değil.

Azeri” ismi doğal olarak Azerbaycan Türklerinin hoşuna gitmiyor. Çünkü onların haklı gerekçeleri var:  Onlar kendilerine “Türk” diyor ve bütün dünya da (çatışma yaşadıkları Ermeniler de dâhil) onları bu isimle anıyor. Gerginlik yaşadıkları bir devletin bile onlara “Türk” deyip, kardeş bildikleri bizlerin yani Türkiye Türklerinin “Azeri” demesi tepkilerini daha da duygusal bir şekle sokuyor.

Hepimizin kimi gerekçeleri var ama son tahlilde haklı gerekçeleri olan Azerbaycan Türkleri. Tarihte olmadığı gibi bugün de “Azeri” denilen bir halk yok; Türk var. Ve Türk’e, Türk demek hepimizin ortak ödevi.

Bir daha tekrarlayalım, dilimiz alışsın: Azerbaycan Türkleri.