Özgür Uyanık/ Arjantin
Özdil'in Sözcü'deki "Al Sana Başkanlık" yazısı tipik bir Amerikan sağcısının cahil propaganda sınırlarını aşmıyor. Özdil'in Venezuela hakkındaki tüm iddiaları Miami Herald gibi karşı devrimci Küba mafyasının gazetelerinden alınmadır. Özdil Venezuela hakkında hiçbir şey bilmiyor. Bu ülke hakkındaki gerçekleri Anglosakson Amerikancadan okuyor.
Özdil'in Venezuela'daki Başkanlık olgusuyla Erdoğan'ın projesini aynı kefeye koyması tamamen saçmadır. Bu ülkede ve genel olarak tüm Amerika kıtasında Başkanlık sistemi iki asır önceki koşullarda ortaya çıkmıştır. Bu çok karmaşık süreçleri ve çatışmaları içeren bir konudur. Bir makale sınırlarında izahı mümkün değildir. Amerika kıtasında her ülkenin kendine özgü bir başkanlık sistemi vardır. Venezuela'ya başkanlık sistemini getiren "Comandante" Chávez değildir. Chávez'in yaptığı şey Venezuela'yı tarihinde ilk kez milli ve egemen bir ulusdevlet haline getirmesidir ki bu ABD'nin asla kabul etmediği şeydir.
Özdil'in bilgi sınırları Venezuela'daki Başkanlık sistemini anlamaktan çok uzaktır. Latin Amerika ülkelerindeki Başkanlık rejimleri İspanyol sömürge döneminin izlerini taşır. Örneğin İspanyol sömürgeciliği döneminde Arjantin gibi siyasi idare merkezi olan yerlerde siviller iktidarı askerlerle paylaşmaz. Venezuela, Şili gibi yerler ise üç asır boyunca askeri karakol niteliğindeydi. Burada yönetim kaçınılmaz olarak "civicomilitar"dır. Şili'de bağımsızlıktan 160 yıl sonra Sosyalist Salvador Allende hükümetinde bile bu gerçek değişmemiştir. Faşist General Pinochet'in Allende hükümetinde Savunma Bakanı olarak görev yaptığını hatırlayın.
Oysa Türkiye'de daha önce hiç olmayan ve hiçbir siyasi geleneğe dayanmayan bir şey yapılmak isteniyor.
Özdil'in yazısında verdiği rakamlar da ciddiyetsizdir. Örneğin petrolün varil fiyatını petrol rezerviyle çarpıp Venezuela nüfusuna bölmesi kadar mantıksız bir çözümlemeye zor rastlanır. Bu Arktika'da buzul altındaki balık sayısının Karaköy'de balıkçı tezgahındaki fiyatla çarpılıp Eskimo nüfusuna bölünmesi kadar saçmadır. Ayrıca ne petrolün varil fiyatı ne de ülkeden kaçan insan sayısı gibi rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır.
Özdil'in Venezuela'daki seçim sisteminin dünyanın en kesin ve gerçek sonucu verdiğini ABD tarafından bile kabul edildiğinden haberi yok. Venezuela'da Avrupa patentli ve sadece parmak iziyle çalışan makinalarda oy kullanılmaktadır. Seçmenler elektronik yolla oyunu kullanırken sadece kendi adına basılmış tek örneği olan bir zarfa da oyunu koyarak makinaya atmaktadır. Seçim sonucu bu iki oyun sağlaması yoluyla ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle ABD’ci sağ muhalefet bile seçim sonucuna itiraz edememiştir. Özdil hiç kimsenin söyleyemediği yalanlar icat edeceğine teknoloji hayranı AKP yönetiminin neden Venezuela’ya benzer bir elektronik sistemi Türkiye’ye getirmediğini sorgulamalıdır.
Protestocuların üzerine ateş açıldığı da yalandır. Tam tersine sağcı paramiliter çeteler ülkede terör estirmiştir. Onlarca yurttaş bu çetelerin saldırılarında hayatını yitirmiştir. Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin bir milletvekili evinde karısıyla beraber bu çeteler tarafından katledilmiştir. Eğer bir sağcı
milletvekili öldürülseydi Özdil’in mensubu olduğu uluslararası medya Venezuela’ya müdahale edilmesini isterdi. Ama sosyalist milletvekili öldürüldüğünü hiçbiri haber bile yapmadı. Eğer günümüz dünyasında sansür ve manipülasyonda bahsedeceksek bundan en son nasibini alacak olan Chávez yönetimidir.
Özdil’in “hapsedilen Harvard mezunu muhalefet lideri” diye bahsettiği kişi Leopolde Lopez’dir. Bu şahıs Harward mezunu değil Kenyon Coliege Ohio mezunudur. Harvard’a bağlı bir yan okul olan John F. Kennedy’den master belgesi almıştır. Bu belge Harvard tarafından onaylandığı için üzerinde bu isim yazmaktadır. Leopolde Lopez 2002 yılında Başkan Chávez’e yapılan ABD destekli darbenin ortaklarındandır. O sırada Chacao Valisi olan Lopez, Küba büyükelçiliğini kuşatmış ve elçilik çalışanlarının katletme emrini vermiştir. Lopez, 2014 Şubatında Ukrayna’daki Turuncu Devrimle eş zamanlı gerçekleşen bir ayaklanmanın başındadır. Bu ayaklanmayı yapan örgütün Ukrayna’daki Nazi ağıyla birlikte çalıştığı defalarca kanıtlanmıştır. Lopez, ABD’ci Venezuela sağının en radikal faşist unsurlarını temsil etmektedir. Ayaklanma girişimi sırasında 43 sivili bu örgüt katletmiştir.
Özdil’in iddia ettiği gibi sağ cephe referanduma gidilmesi için gerekli 4 milyon oyu toplayamamıştır. Sağ cephe uluslararası medya desteğiyle bu desteğe sahip olduğu yaygarasını çıkarmış, Yüksek Seçim Kurulu önüne yığdığı kağıtlardaki imzaların sahte olduğu kanıtlanmıştır. Bu kağıtlarda cezaevindeki suçlulardan ölmüş şahsiyetlere ve reşit olmayanlara ait sahte imzalar olduğu resmen belgelenmiştir.
Başkan Maduro’nun sağ cephenin elindeki meclis tarafından Başkanlıktan azledilme girişimi ise ABD’nin Latin Amerika’daki halkçımilli yönetimlere karşı yürüttüğü operasyonun bir parçasıdır. ABD 2009’da Paraguay’ın solcu başkanı Fernando Lugo’yu ve geçen yıl da Brezilya devlet başkanı Dilma Roussef’i bu biçimde devirmiştir. Obama Doktrini olarak adlandırdığımız bu yeni tip darbe modeli mahkemeler ve meclis eliyle yürütülmektedir. Fakat bu plan Venezuela’da özellikle Bolivarcı Silahlı Kuvvetlerin kararlı duruşuyla yenilgiye uğratılmıştır. Maduro’nun ABD planıyla devrilemediğine üzülmek emperyalizme hayranlıktan daha öte bir “duygusal” bağ kurmayı gerektirir.
Venezuela’da yaratılan ekonomik kaos 1973’te sosyalist Allende hükümetine karşı yapılanın daha gelişmiş bir biçimidir. Venezuela’da yaratılan suni bir kıtlıktır. Ordu her gün toprağın altına gömülmüş gıda depoları ortaya çıkarmaktadır. Devletten ucuz döviz elde eden ithalatçı firmalar ellerindeki malları Kolombiya’ya satarak karlarını katlamaktadır. Sağcı cephe elindeki güçlü paralel döviz piyasasıyla ulusal parayı sabote etmektedir.
Özdil’in Venezuela üzerine yazdıkları ne hakikate ne de insanlığa hizmet ediyor. Bu yaklaşımın Türkiye’de bir “Hayır” cephesi oluşmasına hiçbir yardımı olmaz.
Not: Tesadüf şu ki Yılmaz Özdil'in bu yazıya kaleme aldığı gün onun savunduğu sağ çetelerin gazeteci Ricardo Durán'ı katledilişinin yıldönümüydü. Kuşkusuz Özdil'in haber kaynakları ona bundan da bahsetmemiştir.