Venezuela Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Reyes, Nusret’te yemek yediği için eleştiren ve Maduro’ya ‘diktatör’ diyen yazarlar Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan ve İsmail Küçükka’ya yanıt verdi. ‘Siz hangi taraftasınız?’ diyen soran Reyes, Venezuela’nın ABD emperyalizmiyle mücadele ettiğini belirtti.
Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Jose Gregorio Bracho Reyes, yaptığı yazılı açıklamada son günlerde Venezuela lideri Maduro’ya yönelik Türk basınında estirilen “Diktatör” kampanyasına yanıt verdi. Yazarlar Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan ve İsmail Küçükka’ya seslenen Reyes, “Biz Venezuela’da devrim yapıyoruz ve demokratik yapısı gereği bu devrimden dünya üzerine bir tane daha yok’ dedi.
Jose Gregorio Bracho Reyes
Reyes’in yazılı açıklaması şöyle:
“Öncelikle mektubuma Cumhurbaşkanımızın, işinden vakit bulduğu aralarda yemek yediğini hatta bunu günde üç kez y aptığını söyleyerek başlamak istiyorum. E minim siz de takdir edersiniz ki bu, dünya liderlerinin hemen hemen hepsinin gerçekleştirdiği bir eylemdir.
Sosyal medyada yayınlan an görüntüler tüm dünya tarafından görülebilecek; ne Cumhurbaşkanımızın, ne N usret’in, ne aklı selim insanların utanmas ına neden olacak görüntülerdir.
Geçtiğimiz günlerde Cumhur başkanımız, Pekin’e bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Ping tarafından en iyi şekilde ağırlanmıştır. Kendisini taşıyan uçak, gidiş ve gelişte İstanb ul Atatürk Havalimanı’nda yakıt ikmali yapmıştır. Sizlerin bu noktada bilmediği, Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro’nun Pekin’e gidişi esnasında havaalanında, gayet halinden memnun bir şekilde, peynirli börek, salata, bal, gözleme, menü, simit ve nar suyu ile karnını doyurduğudur. Dönüşteki yakıt ikmali esnasında ise iyi bir dostumuz olan Nusret, kültür mirası olan Kapalı Çarşı’da bulunan restoranına Sayın Maduro’yu davet etmiştir. Cumhurbaşkanımız daha önce de bir çok iy i mekanda yemek yemiştir. Örneğin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuğu olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yemeğe katılmıştır. Bu yemekler Michelin Yıldızlı restoranlarda yemek yemekten çok daha fazla anlama ve değere sahiptir…
Cumhurbaşkanı Sayın Nicolas Maduro Moros’a bu ve buna benzer saldı rılar yönelttiğinizde sadece bir cumhurbaşkanına yönelmiş olmuyor aynı zamanda özg ür ve demokratik seçimlerde kendisine oy veren bir halka da saldırımış oluyorsunuz.
Sayın İsmail Küçükkaya, Yılmaz Özdil ve Emin Çölaşan, biz Venezuela’da devrim yapıyoruz ve demokratik yapısı gereği bu devrimden dünya üzerine bir tane daha yok. Merhum Cumhurbaşkanımız Hugo Chavez’in 1998 senesinde kazandığı ilk seçimlerden bu yana Venezuela’da toplam 24 özgür ve demokratik seçim s üreci ile 6 referandum gerçekleştirilmiştir. Tüm bu referandum ve seçim süreçleri bağımsız bir kamu otoritesi olan Yüksek Seçim Kurulumuz tarafından hayata geçirilmiş ve aralarında Carter Merkezi’nin de bulunduğu uluslararası gözlemciler tarafından takip edilmiştir.
SİZ HANGİ YOLLARLA GELDİNİZ?
Sizler Cumhurbaşkanımıza “diktatör” diye hitap ederek demokratik seçimlere katılıp kendisine oy veren milyonlarca vatandaşı mıza da saygısızlık yapmaktasınız. Şimdi ben sizlere bir soru sormak istiyorum: Peki sizler, milyonlarca vatandaşa ulaşan sizler, bulunduğunuz göreve demokratik yollardan mı geldiniz?
İki çeşit gazeteci vardır; araştırma yapan, milyonlarca insana ulaştıraca ğı bilgi için çalışan, verileri karşılaştıran ve habercilik işini yerinde yapan ciddi gazeteciler, bir de yani Paralı Askerler vardır ki medyatik diktatörlüğün hizmetinde, onun kötülüklerini toplumlara sunarlar.
Bu noktada sizlerin sergile miş olduğunuz tavır ne yazık ki sizi “yalan haber” yapan gazetecilerden ayırmıyor. Daha da vahim olan, kendinizi sol görüşün mihmandarları olarak lanse etmeniz ama aslında e mperyalist oyunun bir parçası olmanızdır.
Mektubuma devam etmeden önce Paralı Asker diyerek neyi kast ettiğimi açıklamak isterim. Paralı Asker, herhangi bir ta biyete veya ideolojiye dahil olmaksızın, ekonomik ve kişisel çıkarlarının uğrunda savaşa dahil olan askerler için kullanılan bir tabirdir.
Venezuela’nın bir kriz yaşadığını söylüyorsunuz. Bu noktada ciddi gazetecilik anlayışına yardımcı olacağını düşündüğüm birkaç veriyi sizlere iletmeme izin verin. Birleşmiş Milletler FAO Örgütü, Venezuela’nın milenyum için belirlenen amaçlar dahilinde açlıkla %50 oranında baş ettiğini ve nüfusunun sadece %3’lük bir kısmının bu kötü duru mdan etkilenmekte olduğunu bildirmiştir. Bu da demek oluyor ki Venezuela Hükümeti, yani Bolivarca Devrim Hükümeti, nüfusun temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında çok ciddi eylem planlarına imza atmaktadır ancak sizler elbette bu küçük ama önemli detayı görmezden gelecek ve Venezuela’nın 2015 yılından beri yaşamakta olduğu krizin asıl sebebinin, Amerika Birleşik Devletleri tarafından uygula nan yaptırımlar olduğunu ve tüm bu yap tırımların amacının Venezuela ekonomisini istikrarsızlaştırmayı hedeflediğini söylemeyeceksiniz.
SALVADOR ALLENDE’Yİ DUYDUNUZ MU?
Sayın Küçükkaya, Özdil ve Çölaşan, Salvador Allende diye birinden bahsedildiğini hiç duydunuz mu? Bu bağlamda, şu anda Venezuela’da yaşanmakta olanlarla, 70’li yıllarda Salvador Allende’yi devirmek amacıyla Şili’de uygulanan plan arasında doğrudan paralellikler olduğunu söylememe izin verin.
Richard Nixon’un deyimiyle “Ekonomiye can çekiştirmek”… Amerika Birleşik Devletleri istikrarsızlaştırma adına aynı metotları kullanmış, aynı finans ambargoyu devreye sokmuş ve ülkede bulunan faşist karşı devrimcileri kullanarak ülkede ürünlere dair stokçuluk ve sokak gösterileri başta olmak üzere istikrarsızlaştırmayı ve kamu düzenini tehdit eden pek çok olayı desteklemiştir. Zamanında Şili’de bakır fiyatları üzerine oynanan döviz oyunları, bugün Venezuela’da ülkenin başlıca geçim ka nağı olan petrolün varil fiyatı üzerinden oynanmaktadır. Yaşanan petrol fiyatları düşüşü piyasanın getirisi değildir; doğrudan siyasi sebeplere bağlıdır.
YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
Şili’de, Salvador Allende’yi devirmek amacıyla uygulanan Amerika Birleşik Devletleri müdahalesi ilk yıllarda doğrudan anlaşılamamış fakat daha sonra ortaya konulan kanıtlarla kesin hale gelmiştir. Venezuela’da ise Amerika Birleşik Devletleri’nin müdahalesi ayan beyan ortadadır. Obama ve Trump yönetimleri tarafından uygulanan ek onomik yaptırımlar her geçen gün daha da ileriye götürülmüş ve ülkeye uygulanan ekonomik ambargo Nicolas Maduro Hükümeti’nin gerek gıda temini, gerekse de dış borçların ödenmesi ile alakalı konularda zora düşmesine neden olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri üst düzey yetkililerinden yapılan açıkla mada, Rex Tillerson’un Arjantin, Kolombiya ve Peru gibi Latin Amerika ülkelerine yapmış old uğu ziyaretin amacı aşağıdaki şekilde tasvir esilmiştir:
“Venezuela’ya karşı uygulanan baskı kampanyası işe yaramaktadır. Venezuela Hükümeti’ne karşı uyguladığımız finansal yaptırımlar, hükümeti iflasın eşiğine sürüklemiş, Venezuela Petrolleri Anonim Şirketini borçlarını ödeyemeyecek hale getirmiştir. Maduro rejiminin kötü kararları karşısında gördüğümüz, Venezuela’da yaşanmakta olan ekonomik çöküştür. Bu da demek oluyor ki politikalarımız ve stratejimiz işe yaramıştır. Aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz.”
İSTER BEĞENİN İSTER BEĞENMEYİN
Sayın gazeteciler, Venezuela – Türkiye halkları ve hükümetleri dayanışma ve karşılıklı saygı çerçevesinde stratejik bir ortaklığı geliştirmek adına büyük mesafe kat etmiştir. Bu noktada şu ilginç detayı lütfen not edin: Venezuela ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi son yılda beş katı artarak Türkiye’nin Latin Amerika coğrafyasında sahip olduğu en dinamik ilişki haline dönüşmüştür ve bizler bunu kalıcı hale getirmek için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Venezuela, Türkiye’nin dostudur çünkü halklarımız tarafından demokratik yollarla göreve getirilen Recep Tayyip Erdoğan ve Nicolas Maduro Moros Hükümetleri arasında siyasi irade bulunmaktadır. İster beğenin ister beğenmeyin…
ABD SİZE SALDIRIYOR SİZ DE BİZE…
Halihazırda Donald Trump Hükümeti, Türk ekonomisine savaş açmış durumdadır ve Türk Lirası’nı yerle bir etmek için var gücüyle bastırıyor; ama sizler bunu dikkate almak yerine Türkiye’nin dostu olan bizlere saldırıyorsunuz.
Ne yazıkki bu durum sizleri, özgür iradesiyle bir devlet başkanını hak ettiği şekilde ağırlayan Nusret’in önünde gösteri yapan ve ona saldıran tahammülsüz insanlar korosunun bir parçası haline getiriyor. Sizler, Türk markasını dünyaya tanıtan ciddi bir işadamına ve Türkiye’nin dostlarına saldırıyorsunuz. Ne kadar da manidar!
Sayın Küçükkaya, Özdil ve Çölaşan, siz hangi taraftasınız?
Gerçi bu soruyu yanıtlamanıza gerek yok; eylemleriniz bunu açık seçik ele veriyor.”