Bugün Venezuela’da yaşananlar aslında sınıf çatışmasının en üst noktasıdır. Topraksız halkın toprakların yüzde 70’ine sahip oligarklardan hakkı olan toprağı talep etmesi ya da almasıdır. Petrol gibi, altın gibi milli kaynaklarının gelirlerinden faydalanamayan fakir halkın, o gelirlerden pay alabilme kavgasıdır. On milyarlarca doları kendi çıkarları doğrultusunda ABD ile paylaşan yüzde 5’lik kesimin varlığını korumak adına fakir ve orta sınıfa karşı açtığı savaştır Venezuela meselesi.
YAŞAMI DEĞİŞENLER
Düşünün varlıklısınız, çok zenginsiniz, evinizde ütünüzü yapan, yemeğinizi pişiren, evinizi temizleyip banyonuzu hazırlayan hizmetkârlarınız var. Sizi rahat ettiren, size daha fazla sosyal yaşam, daha fazla eğlence zamanı sağlamak için çalışan fakir insanlar. Size pişirdikleri yemekten bir kap da kendileri ve çocukları yiyebilmek için gün boyu size hizmet ederek "efendim" diyen insanlar.
Bir de böyle bir hayatı kaybedip kendi yemeğinizi pişirdiğiniz, sabah erkenden kalkıp kahvaltınızı hazırladığınız, gömleğinizi ütülemek zorunda kaldığınızı ve tüm o eğlenceli hayattan kopup "gereksiz işlerle" uğraştığınızı bir yaşamı düşünün. Rahat bir hayattan; çalışan, üreten ve kendi kendine yeten bir hayatı... Ne kadar sıkıcı değil mi? Bulaşık yıkayıp manikürlü tırnaklarınızı kırmak hoşunuza gitmeyebilir. Saçınızı yaptırmak için dört saat kuaförde oturup dedikodu yapamamak sizi sıkabilir. Şoförünüzün işi bırakıp arabanızı kendiniz kullanmanız ve arka koltukta gazetenizi okuyamamanız sizi bunaltabilir. Belki o koca arazilerinizde artık karın tokluğuna çalışacak köylü bulamamanız gelir kaybına, çıkan toprak reformu yasaları ile arazilerinizi kaybetmenize sebep olabilir. Hatta dün size hizmet eden aileye, o topraklar geçim kaynağı olabilir. Çok kötü!
ABD ORTAKLARI
Bu sebeplerle toplumun zengin yüzde 5’i, onlardan beslenen çevreleri ve sahip oldukları medya gücü sayesinde oluşturdukları algı operasyonlarıyla etkiledikleri bir kesim halk ile birlikte, toplumun kalan kısmının seçtiği Bolivarcı rejime ve onu seçen halka karşı mücadele etmekte ve Venezuela’da bu kaos ortamı süreğen bir şekilde devam etmekte... Tabi ki arkalarına, gözlerini kendi topraklarındaki zenginliklere dikmiş ABD ve ortaklarını da alarak.
Bu durumda konuyu anlamak adına herkesin kendine sorması gereken can alıcı soru şudur; Venezuela’da kim haklı? Buna cevap vermeden önce ABD’nin emellerini, çıkarlarını, amaçlarını ve hedeflerini de iyi düşünüp tespit etmek gerekir. Mesela enerjiye olan açlığını, bu enerjiye en düşük maliyetle sahip olma ihtiyacını (Venezuela hemen yanı başında), Latin Amerika ülkelerinde oluşabilecek bir Bolivarcı hareketle mevcut gücünü ve etkisini kaybetme riskini (BRICS oluşumu), çok uluslu küresel şirketlerinin ciddi mali kayıplar yaşamasını (tabi onların patronlarının da hizmetkârlarını kaybetme olasılıklarını) düşünmek gerekir. Buna ek olarak bu mali kayıpların sonucu askeri harcamalara daha az kaynak ayırmak zorunda kalıp dünya üzerindeki "Süper Güç" etkisini kaybetme riskini. Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi, daha önceleri Panama’yı, Şili’yi, Vietnamı...
HAKLI OLAN KİM?
Tekrar soralım, o zaman haklı olan kimdir? Kendi topraklarına sahip olmak isteyen köylüler mi, yoksa toprakların yüzde 70’ine sahip olan oligarklar mı? Ülkesinin, vatanının milli kaynaklarından elde edilen gelirden pay almak isteyen fakirler mi, yoksa 40 milyar dolar gibi bir parayı cebine indirip, devrim olunca ortadan kaybolan patronlar mı?
Üreten, ürettiğini katma değere dönüştüren, açlığı, yoksulluğu bitirip varlığı paylaşan bir halk mı, yoksa üreten; ürettiğini kat be kat kâra dönüştürüp kendi cebiyle paylaşan; açı, yoksulu düşünmeyen ağalar mı?
Venezuela gerçeği bu sorulara vereceğiniz cevaplarda gizli. Ki daha emperyalizmin kirli oyunlarını, kamulaştırılan petrol şirketlerinden dolayı Chavez’e açtığı savaşı, Ezequil Zamora’yı, Simon Rodriguez’i, Simon Bolivar’ı ve onların bağımsızlık mücadelesini, köklü tarihini saymadım bile!