“Adalet prensiplerine samimiyetle bağlı olan bir hükümet, her şeyden evvel milletin yüksek menfaatlarını düşünecekti. Her türlü fırka ihtiraslarının, her tür şahsi görüşlerin, hatta her şekilde memleket ve millet kanaatlerinin, nihayet basit ve yüksek bir müşterek sınırı vardı: Vatan ve devletin bağımsızlığı. Bunlar tehlikeden kurtulmadıkça zaten ne şu veya bu görüşün, ne millet saadetiyle alakalı olan şu veya bu kanaatlerin söz konusu olması doğru değildir. Çünkü bütün bu görüşlerin ve kanaatin tatbik zemini tehlikeye girmiş oluyor ve her fikir ve kanaat evvela bu müşterek zemini kurtarmaya mecbur bulunuyordu. Dolayısıyla hangi fırka ve zümreye mensup olursa olsun, adil bir hükümet, her şeyden evvel bunu düşünecek, memleketin kuvvetlerini mümkün olduğu kadar israf ve imhadan kurtarıp vatanın kurtuluşuna yönelik mesaiye yönelecektir. (Kurtuluş Savaşı’nın İdeolojisi Hâkimiyeti Milliye Yazıları, s. 40, Kaynak Yayınları)” Bu satırları, Atatürk’ün 28 Şubat 1920’de Hâkimiyeti Milliye’de yazdığı başyazıdan aldık. Öncelikle paragrafta vurgulanan düşünce vatan ve devletin bağımsızlığı olduğunu söyleyelim.
Vatanın geleceği devletin bağımsızlığı tehlikede olduğu bir dönemde işbaşındaki hükümet de muhalefet de ulusun yüksek çıkarlarını düşünmek zorundadır. Parti ihtiraslarının, iç siyasal çekişmelerin, ulusun birliğini zedeleyecek kısır çekişmelerin vatan savunmasına zarar vereceğini vurgulamış Yüce Önder.
Bugün Türkiye, ABD’nin başını çektiği bir emperyalist saldırı altındadır. ABD’nin ülkemize karşı başlattığı bu savaşta yandaşları ve piyonları İsrail, Suudi Arabistan, PKK, FETÖ’dür. Bu şer ittifakına karşı ulusun bütün güçlerini birleştirmek iktidarın görevidir. Bu birliği sağlarken muhalefet de her türlü bozgunculuktan kaçınmalı.
“Çünkü siyasette başarı, daima öncekilerden fazla milli menfaatlar temin etmektir. Aynı yapıt, s.41)” Siyasette başarılı olmak isteyen partilerin, siyasetçilerin izleyeceği siyasal yolu da göstermekte Atatürk. “Milli mefaatları” savunmanın dışında hiçbir şey siyasette başarı getirmez. Atlantik’in doğusunda ve batısında iktidar dilenenler, Atatürk’ün bu uyarısını dikkate almalılar.
“Bilhassa memleketin genel hayatında, idarede, adliyede, iktisadiyatta bugüne kadar devam eden intikam ve fırkacılık ihtiraslarının vücuda getirdiği tabii olmayan vaziyetler, adalet prensiplerine ve memleketin yüksek menfaatlarına en uygun tarzda giderilmek için geçirilecek merhaleler vardır. (Aynı yapıt, s. 43)” Siyasette karşıtını düşman olarak belleyerek ondan intikam alma hırsı ülkenin birliğine ve bağımsızlığına zararlı olacağı anlatılmakta bu tümcede. İntikamcı siyaset anlayışı devlet kurumlarını zayıflatır, halkın bu kurumlara güvenini azaltır.
“Milli birlik, dünyanın yaşamaya haklı her milletinde kendi kendine teşekkül etmiş bir dayanışmadır ki, büyük ve vatani bir tehlike anında, dahili ve harici her karışıklık ve kargaşa zamanında derhal tecelli eder ve felaket etkeni olanlar, yalnız onun karşısında mağlup olur. Vatan endişesi tasavvur olunur olunmaz, milli birlik de bunun tabii ve zaruri bir neticesi olarak derhal kendini gösterir. (Aynı yapıt, s. 43)” Bugün içerde PKK ve FETÖ eliyle karışıklık yaşanmaktadır. Bu terör örgütleri halkımıza, devlet görevlilerine silah doğrultmuşlar, ulusumuzun birliğini bozmak için çabalamaktalar. Dışarda ise ABD emperyalizmi ülkemizi zayıflatmak, devletimizi ortadan kaldırmak, vatanımızın bütünlüğünü parçalamak için elinden geleni yapmakta. Bu durumdan bizi kurtaracak olan “milli birlik” duygusuyla omuz omuza savaşmaktır. “Milli birlik” duygusuyla dayanışma ruhundan yoksun olursak ulusumuz, dünyadaki yaşama hakkından yoksun kalır.
“Milletlerde dayanışmayı vücuda getiren, ya müthiş bir tehlike ya uzun ve esaslı bir siyasi terbiyedir. (Aynı yapıt, s. 44)” Ulusunun karşı karşıya bulunduğu dış ve iç tehlikeleri göremeyen siyasetçiler sağlam bir siyasal terbiyeden de yoksundurlar. Bu tür siyasetçiler, milli dayanışma yerine dış ülkelerden umar aramaktaysalar, onların dünün Damat Feritlerinden farkları nedir?
“Esasen milletler sözleşmeler, antlaşmalar, harici kuvvetlerle değil, kendi aralarındaki esas ve toplumsal bağların dağılmasıyla yok olurlar. (Aynı yapıt, s. 44)” Türkiye’ye düşman ülkelerin kendi aralarında ülkemize karşı oluşturdukları her türlü komployu boşa çıkaracak olan ulusal dayanışmamızdır. Ulusal dayanışmamızı engelleyen kim olursa olsun ulusumuzun düşmanıdır. Biz, sağlam durup bir olduğumuzda karşımızda dünyanın hiçbir gücü duramaz.
“Dolayısıyla milli birliğe hücum etmek isteyenler, prensiplerinin yahut meşru muhalefetlerinin müdafaası için değil, memleketin başına bela olmalarını engelleyeceği için feveran edenlerdir. Bu gibilerin artık bu millet arasında mevkii olamaz. (Aynı yapıt, s. 45)” Doğru söze ne denir? Neredeyse yüz yıl öncesinden bugünleri gören Büyük Atatürk’ün bu sözü yorum gerektirir mi?
Adil Hacıömeroğlu
14 Aralık 2019