Elazığ'da kaldığı Nur cemaatine bağlı yurtta baskılardan bunalarak intihar eden Enes Kara'nın babasının açıklaması dikkat çekti. Öğretmen olduğunu söyleyen baba, “Devlet yurduna başvuru yapmadık. Durumumuz iyi. Manevi olarak ahiretine faydası olsun istedim. Ben 25 yıldır Risalei Nur okuyorum. Bir zararını görmedim. Ben bu cemaatin 25 yıldır içindeyim. Kaldığı yerde hiçbir sorun yoktu. Birkaç ay kalır sonra alışır dedim. Biz kimseden şikayetçi değiliz." dedi.
Daha önce Antalya'da cemaat yurdunda kafası kesilerek öldürülen Mehmet Sami Tuğrul'un babası da şikayetçi olmayacaklarını söylemişti.
Cemaat yurtlarında hayatını kaybeden çocukların babalarının tavırlarını değerlendiren Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atakan Hatipoğlu, tarikat yapılarına dikkat çekti. Babanın tarikat formasyonuyla hareket ettiğine işaret eden Hatipoğlu şöyle konuştu:
"Karşımızda hem sosyolojik bir figür var hem de dinsel cemaat formasyonuyla tek biçimli bir mezhep formasyonuyla katmerlenmiş, ideolojik bir kararlılığa ulaşma var. Böyle bir sonucun başkaları açısından hayatı ne kadar çekilmez hale getirebileceğini kendi evladında yaşamış oldu. Bu kurtulmamız gereken bir kültürel iklimdir. Bu adamın şiddete yönelik bir eylemi yok. Ama kendinden güçsüz olan için, kendi doğru bildiklerini tek taraflı olarak dayatıyor ve hiçbir kaçış kanalı bırakmıyor. Fetullahçı cemaat yargıda vs. bu modeli nispeten iktidar yapabilmişti.
"Burada bir adanmışlık var. Artık o cemaati algılama tarzı onun kişiliğinin parçası olmuş. Onunla ilgili olumlu olan her şeyi hatırlama, olumsuz olan her şeyi unutma ya da yok sayma eğilimi taşıması normal bir şey.
CEMAAT 'FEDA ET' DESE KARŞI ÇIKMAYABİLİR
Antalya'daki Mehmet Sami Tuğrul'un babasının tavırlarını da değerlendiren Hatipoğlu şunları söyledi: "Çocuğunun cinayete kurban gitmesi bile bir isyan yaratmıyor. Oğlunun öldürülmesi olayını, cemaat ilişkisini karşısına almak yerine bir kaza, cemaatine karşı laiklerden gelmiş bir komplo gibi algılama eğilimine girebilir. Hasan Sabbah'ın fedaileri gibi beyni uyuşmuş. Cemaat 'oğlunun feda edilmesi gerekiyor' deseydi oturup ciddi ciddi bunu da düşünebilirdi. Buralarda artık dindarlık değil psikolojik durumlar söz konusu oluyor. Cemaat, tarikat tarzı kapalı yapılar psikolojik açıdan derin boşluk içinde olan, yönetilebilir bazı karakterleri kendilerine mıknatıs gibi çekerler.”
'KURBAN DEĞİL ZAYİAT'
Ruh Hekimi Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı Doğan da tarikatların, aileleri çocuklarından kopartan yapısına dikkat çekti. Doğan şöyle konuştu:
"Burada ayrı bir grup kimliği söz konusu. İngiliz ve Amerikalılar tarafından dürtülen cemaatler ulusalcılığa karşı, gelenek göreneklerimize karşı sistem oluşturur. Kendi iradeni kullanamazsın. Enes'in babasının tavrı şu anlama gelir: O bir suçun kurbanı değil. O adeta ikincil zayiattır. Bunun böyle olduğuna inandırılır. Kültürel emperyalizm diyoruz. Bu olay cemaat aracılığıyla kültürel değerlerimizin yok edildiğinin ciddi bir örneğidir.
'SEN BENİM MALIMSIN'
"O baba içinde bulunduğu grubun kurallarına uyuyor. O grup bizim ulusal kültürümüzün tamamen dışında. Enes'in babası bir baba olarak toplumsal varlığını o grup kimliği içerisinde eritiyor. O çocuk o ailede değil artık, o babanın ait olduğu alt kültür grubunda. Baba oğlunu grupta olan bir başkasından daha değerli göremez. Giyip çıkardığı ayakkabı gibidir.”
GENÇLERE İHTİYAÇLARI KADAR BURS VERİLMELİ
Tarikat yurtlarında yaşanan cinayet, taciz ve ölümleri değerlendiren eski Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Lütfü Kırayoğlu, "Yeniden Kemalist devrimin devrimci kararlarına dönmek gerekiyor." dedi. Geçmişte okul derneklerinde de görevler almış olan Kırayoğlu, şu önerilerde bulundu:
"Tarikatlara sivil toplum diyerek, onlara destek vererek, fon vererek olmaz. İhtiyaç kadar yurt açılması gerekir. Kredi ve bursların sadaka boyutunda değil, öğrencinin eğitim, barınma, beslenme, giyinme ve kültürel ihtiyaçlarının tümünü karşılayacak boyutta olması gerekmektedir."
DEVLET KENDİ YURTLARINI AÇMALI
Prof. Dr. Mehmet Azimli (Hitit Üniversitesi İslâm Tarihi Bölüm Başkanı): “Bu grubun çok çeşitli kolları var: Okuyucular, Yazıcılar, MedZehracılar ve nihayet FETÖ… Enes’in hangisinde kaldığını bilmiyorum. Genelde burada kalan öğrencilerde zorunlu olarak Risalei Nur okutulur. Kanaatimce devlet kendi yurtlarını açmalı. Kapatarak değil de alternatif imkân sunmalı. Devlet burs vermeli, yurt açmalı, alternatif yaratmalı ve çocuklarımız bu tür dramatik durumlara muhtaç olmamalı.”
Prof. Dr. Şahin Filiz (Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslam Felsefesi öğretim üyesi): “Enes Kara’nın intiharıyla gündeme gelen acı olay, Nurculuğun ve ona bağlı Fetullahçılığın şu ya da bu şekilde hâlâ etkin olduğunu gösteriyor. Nurculuğun masum bir İslâm yorumu olmadığını bu olayla bir kez daha açığa vurdu. 15 Temmuz’dan daha etraflı ve daha kapsamlı dersler çıkarmamızı kaçınılmaz kılan bu intihar olayı, cemaat ve tarikatların çok daha yakından izlenip denetlenmesi, sonunda kapatılması zorunluluğu ile karşı karşıya kaldığımız gerçeğini ortaya koyuyor. Devlet yurtları çoğaltılır ve talebi karşılayacak yeterliliğe ulaştırılırsa cemaat yurtları işlevsiz kalacak ve sonunda kendi kendilerini kapatacaklardır.”
Aydınlık