İngilizce eğitime son verilmesi ve Türkiye’nin Amerikan hegemonyasından kurtulması gerektiğini söyleyen Kıraç, Atatürk’ü örnek gösterdi. Kıraç, 'Çocuklar yabancı dil öğrenmesin demiyorum. Eğitim anadille olmalı diyorum. Atatürk’ün ölmeden önce söylediği son şey Türkçeydi' diye konuştu

Ünlü sanatçı Kıraç’ın İngilizce eğitim ve Türkiye’nin Amerika’ya yönelik politikalarına ilişkin yaptığı açıklama tartışılıyor. Görüşlerini, başarılı müzisyenle konuştuk. Kıraç ‘Atatürk politikalarına geri dönüp Tam Bağımsız Türkiye’yi en önemli sloganımız yapmamız gerekiyor’ diyor. Yabancı dille eğitime de karşı çıkıyor. Sanatçının görüşlerini, Dilbilimci Kemal Ateş ve Köy Enstitülü usta yazar Osman Şahin’e sorduk.

Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından, ünlü müzisyen Ali Tufan Kıraç, geçen günlerde yaptığı açıklamada İngilizce eğitime son verilmesi ve Türkiye’nin Amerikan hegemonyasından kurtulması gerektiğini söyledi. Sonrasında da sosyal medyada tepkilere ve eleştirilere maruz kaldı. Kıraç’la İngilizce eğitime ilişkin görülerini, Türkiye’nin sorunlarına karşı yapılması gereken polikalar üzerine konuştuk.

‘EGEMEN ÜLKELERİN SÖMÜRME BİÇİMİ’

■ İngilizce eğitim üzerine bir açıklama yaptınız. Bazı kesimler açıklamanıza sosyal medyada tepki gösterdiler. Bu konu üzerine neler söylemek istersiniz.

İnsanlara çok radikal geliyor. Biraz da yalnız kaldığımı söylebilirim bu konuda. Ama aklı başında olan, bu konuda düşünen bilim insanlarının, gerçek aydınların benimle aynı kanıda olduklarından eminim. Bu dil eğitimiyle birlikte bütün anne babalar okullara gidiyorlar, “Benim çocuk İngilizce öğrendi mi?” İngilizce öğrendiyse o okul başarılı. Bütün okullar da bunun için seferber olmuş durumda. Bu da özellikle 1980’lerden sonra fışkırdı. İngilizce öğrendiklerinde hayatlarının kurtulacağına inanıyolar. 40 yıldır böyle bir algı yaratıldı. İngilizce dediğimiz dil Amerika, İngiltere gibi egemen ülkelerin dünyayı sömürme biçimidir. Tankla tüfekle bazen ülkeleri işgal ediyorlar. Ama bir ülkenin yaşam şeklini değiştirirseninz kendinize benzetirseniz artık o ülkeyi silahla işgal etmenize gerek kalmaz. Ben sürecin çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Yarın Amerika burayı işgal etse, yaşam şekli zaten onlarınki gibi olmuş. Yabancı dille eğitim olmaz. Çünkü sanat ve bilim üretiminde yetersiz kalınır, yaratıcılık ölür. Üniversitelerde de İngilizce olmamalı. Şu an akademide İngilizce sunum yapmazsanız adamdan saymıyorlar. Ben bunları tek başıma düşünmüyorum. Profesörlerle, hocalarla konuşuyorum. Onlarda bu gerçeği söylüyorlar. Ben çocuklar yabancı dil öğrenmesin demiyorum. Eğitim anadille olmalı diyorum. Kendi dilimiz varken ne diye İngilizce’yi konuşuyoruz. Bana Atatürk’ten örnek verip, Fransızca bildiğini falan söylüyorlar. Atatürk’ün bütün icratları ortada, Türk Dil Kurumu’nu kurdu. Ölmeden önce söylediği son şey Türkçe’ydi. Çünkü Türkçe giderse Türk de gider. Ben burada şovenizm yapmıyorum. Şuan da şirketlerde Türkçe konuşulmuyor. Unutmamak için günlük hayatta da İngilizce konuşuyorlar. Türkçe’yi hayatlarından çıkarıyorlar. Bir de Orhan Pamuk gibileri çıktı. İngilizce kitap yazıp onu Türkçe’ye çeviriyorlar. Bu da utanç verici. Türkçemiz İngilizce’den çok daha kaliteli bir dildir. Matematik olarak mükemmel bir dildir.

‘SLOGANIMIZ TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE OLMALI’

■ Türkiye’nin sorunlarına çözüm için bugün çıkış yolu nedir?

Türkiye bir an önce 1930’ların politikalarına dönmelidir. Atatürk politikalarına geri dönüp 'Tam bağımsız Türkiye'yi en önemli sloganımız yapmamız gerekiyor. Şirketlere karşı devlet eliyle kooperatiflerin gündeme getirilmesi gerekiyor. Şirketleşmenin özel sermayede önüne geçilerek, işçilerin sahibi olduğu kooperatifler yapılması ve kazanılan gelirin de yerli üretime ayrılması gerekiyor. Maalesef şu an Türkiye kendi kendine yeten bir ülke değil. Bu serbest piyasıcılığın, küreselleşmenin yalan olduğunu, bizi sömürdüğünü görelim. Bir an önce Atatürk’ün devletçilik ilkesine dönelim. Bakın bunu bir ölçüde Çin’in kalkınmasında görebiliriz. Türkiye’nin kendi tarımını, hayvancılığını, sanayisini yapan, oradan çıkan gelirle sanatı, bilimi geliştiren politikalara dönmesi gerikiyor. İşin özeti Atatürk politkalarına dönmemiz gerikiyor. Lafta bir dönüş değil. Sırf muhalefet olsun diye Atatürk diyenler de var. İcratte Atatürk’e dönmemiz lazım.

AMERİKA’YA KARŞI BÖLGE ÜLKELERİYLE İŞBİRLİĞİ

■ Sık sık birlik vurgusu yapıyorsunuz. Birlik için neye ihtiyacımız var?

Vatanseverliğe ihtiyacımız var. Hangi görüşten olursak olalım, ideolojik olarak birbirimizle savaşa da biliriz. Ama şu an Türkiye’nin vatan bilinci içinde kenetlenmesi lazım. Bugün dünyada büyük bir savaş var. Amerika’yla savaşıyoruz. Darbe yapmaya kalkıştı Amerika. Biz şimdi bunları söylediğimiz zaman iktidar tarafındasın diyorlar. Hayır biz vatanımızın tarafındayız. Daha geniş bakmalıyız meselelere. Güncel olaylara kilitlenip kalıyoruz. Sanatçılar, aydınlar, bilim insanları olarak yurt bilincini, vatanseverliği vurgulamalıyız. Türkiye’nin yıllardır Amerika’yla yaşadığı ilişkiden kurtulması gerekiyor. Amerikan üslerini kapatmak ve Nato’dan çıkmak için beklediğimiz kabahat. FETÖ’cü uçaklar o üslerden yardım alarak darbeye kalkıştılar. Bir an önce bölgemizdeki ülkeler Suriye, Irak, İran ve Çin’le Rusya’yla birlite Amerika’ya karşı birlik olmamız gerekiyor.

‘ONLAR KÜÇÜK AMERİKA’DA VE İNGİLTERE’DE YAŞIYOR’

■ Sosyal medyada size tepki gösterenler neden tepki gösterdi? Özellikle dünya vatandaşı olduklarını ve küreselleşdiklerini söylerek sizi eleştirenler oldu.

Ben 30 yıldır gördüklerimi söylüyorum. Onlar yaşam şekillerine müdahele edilmiş gibi hissediyor. Tabii bilinçili olarak hedef alanlar da var beni, onları buna katmıyorum. Çok yerleşmiş bir anlayış var. Yıllarını vermişler İngilizce öğrenmek için. Çok fazla para harcadılar, yurtdışına gidip ezildiler. Bu anlamda onlar için acıklı benim söylediklerim. Bunların İstanbul’un belli bir yerinde kurdukları dünyaları var. Orası onların küçük Amerika’sı, küçük İngiltere’si. Ama maalesef bu tipler çok ön planda, bir de örnek gösteriliyorlar.

SON ZAMANLARIN EN BÜYÜK EĞİTİM YANLIŞI

Dilbilimci ve Aydınlık yazarı Kemal Ateş, İngilizce eğitime ilişkin şunları söyledi: "Bence son zamanlardaki en büyük eğitim yanlışı yabancı dille eğitim. Diğer ülkeler, kendi eğitim kurumlarını başka bir yabancı dile temsil etmiyor. Bu son 20 yıldaki en büyük yanlışımız, herşeyi İngilizce’ye teslim ettik. İnsan en iyi anadiliyle düşünür anadiliyle yaratıcı olur. Diğer türlü anca tarzanca düşünür, tarzanca yazar ve konuşur. Bugün İngilizce eğitim diye yapılcan iş tarzancadan başka birşey değildir. Bu böyle giderse ana dilimiz daha fazla İngilizce’nin gölgesinde kalır ve giderek sönükleşir. Bu da çok daha büyük yanlışı getirir. Özgün hiç birşey üretemeyiz. Özgün düşünen insanlar yetişriemeyiz. Herşeyde yabancıların taklitçisi oluruz. Toplumun merkezine almadan sadece ihtiyaca göre yabancı dil öğretilmelidir. Türkçe'nin korunması için gerekli önlemler alınmalıdır."

'DİL SÜTÜMÜZÜ BOZDULAR'

Usta yazar Osman Şahin, İnglizce’nin ülkemizdeki durumuna ilişkin şöyle konuştu: "Bugün televizyon kanalları, caddelerimiz, tabelalar herşey İngilizce’nin işgali altında. Evim Bağdat Caddesi’ne yakın, caddeye çıkıp bakıyorum bir tane Türkçe tabela bulamıyorum. Atatürk 825 sayılı yasa çıkardı. Bu yasa Tutgut Özal’ın iktidarına kadar geçerliydi. Bu yasada cadde ve sokaklarda satış yerlerinin tabelalarının Türkçe olmasını zorunlu kılıyordu. 12 Eylül’le birlikte dilimiz büyük saldırıya uğradı. Sonra Özal Atatürk’ün koyduğu yasayı KHK ile kaldırdı. Sonrasında bir caddelerimiz ve sokaklarımız değişti. Özal’a neden kaldırdığını sorduklarında küreselleşme var demişti. Küreselleşme demek emperyalizm demektir. Biz dilimizi korumak zorundayız."

ANADOLU’YU SEVMİYORLAR

Şahin, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Türkçe çok büyük bir dil. 820 yıl önceki Yunus Emre’deki yalınlığa bakın. Bir de şimdiki saçmalığa. Performans diye bir sözcük soktular hayatımıza, 15 20 işi aynı sözlükle ifade ediyorlar. Bunu yaparken bir de övünüyorlar. Kendine aydın diyen de bunu yapıyor. İnsan anasından iki süt emer. Bunun biri meme sütü diğeri de dil sütüdür. Dil sütümüzü bozdular maalesef. Bugün Anadolu’yu sevmeyen bir kesim var. Onun hikayesini de dilini de sevmiyorlar. Sakarya’nın doğunu bilmezler ama Paris’in en işlek caddesini biliyolar. Giyindikleri mağazayla övünen, kendini aydın sayan insanlar türedi. Onlar, gezip geldikleri yabancı ülkeyle övünüyorlar. Ben de Torosların kıl çadırından gelmekle övünüyorum.’’