MELİKE GÜLER
Belki de herkesin hayatının en keyifli yıllarını yaşadığını söylediği üniversite yılları, bugünün öğrencileri için zorlu geçiyor. Kitap fiyatları ve ders materyal ücretleri geçen seneye göre ikiye katlandı, yetersiz yurt kapasiteleri nedeniyle açıkta kalan öğrenciler için kiralar aldı başını gitti. Makarna 45, sinema bileti 35 lira, aylık akbile de zam geldi... Aydınlık mikrofonu üniversite öğrencilerine uzattı. Öğrencinin parası hiç olmazdı ama bu sefer artan enflasyon ve geçim derdi, öğrencileri ağır vurdu. Çalışma hayatına da giren öğrenciler, okulla iş arasında denge kurmaya çalışıyor. Öğrenciler gıda ve barınma dışında tüm giderlerinin artık lüks olduğunu söyledi. “Biz bu ülke için çalışacağız” diyen gençler, gençliğin dertlerinin Türk milletinden ayrı olmadığını vurguladı.
KREDİNİN YARISI BARINMAYA
Mirza Ç, Hacettepe Üniversitesi Tarih bölümü 4’üncü sınıf öğrencisi. 850 TL KYK öğrenim kredisi ve ailesinden aldığı destekle geçimini sürdürüyor:
“Kampüste kaldığım yurda 480 lira veriyorum. Yemekhane ücreti 4,8 lira. Küçük porsiyonlar ve içinden hijyenik açıdan bize tehdit oluşturabilecek şeyler de çıkıyor. Bu nedenle öğrencinin çok tercih ettiği bir yer değil. Temiz olmadığına çok kez tanıdık oldum. 26 katlı bir yurtta kalıyorum. Bir tane mutfak var. Ora da hijyenik olmayabiliyor. Hacettepe yurdunda kalan birinin hem maddi hem hijyenik açıdan ihtiyaçlarını gidermesi zor oluyor. Kafeler de pahalı. Ama başka seçeneği olmayınca oraya katlanmak zorunda kalıyor öğrenciler. Dışarıda yemek artık çok pahalı. Çayın en ucuzunu 510 lira arasında içebiliyorsunuz. Ya aç gezip paranı cebinde bırakıyorsun ya da parana kıyıp ay sonunu getiremiyorsun. İçinde bulunduğumuz durum bu.
‘KISIR DÖNGÜ’
“Enflasyonun vurmadığı alan yok. Kültür sanat alanında da çok daha fazla hissediliyor. Her gün oraya da bir zam geliyor. Kitap alıp okumak, sinemaya gitmekte zorlanıyoruz. Yemeğe para ayırırsanız, kitaba para kalmıyor, kitaba ayırırsa yemeğe kalmıyor. Böyle bir kısır döngü bu. Kendimizi eğitmek, eğlenmek, yemek yemek zor. Dert yanmayan yok. Yarı zamanlı işlerde çalışan çok arkadaşımız var ama ben okulla aynı anda buna zaman ayıramıyorum.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim öğrencisi Gizem Ş, yarı zamanlı olarak müzede çalışıyor. Malzeme fiyatları artarken kalitesinin de düştüğünü söyleyen Gizem, şunları aktardı: “Malzemelerin hiçbiri kağıt dahil Türkiye’de üretilmiyor. O yüzden hepsinde piyasa dolar kuruna bağlı. Geçen sene 5 liraya aldığımız kurşun kalem bu yıl 17 lira. O yüzden her resmin maliyeti arttı ama sanırım eserlerin satış fiyatı çok artmadı. Öğrencilerin satış yapması zaten çok mümkün olmuyor. O yüzden eğitim alırken kullanacağı malzemede kalitesizi tercih etmek zorunda kalıyor. Ama genel olarak kalite de düştü. Kur artışından olabilir, mesela kağıtların en kalitelisi bile 3 yıl önceye göre çok kalitesiz. E malzeme seçimini de etkiliyor bu durum. Mesela yağlı boya için tuval kullanmak yerine karton, kağıt, duraliti ve hatta eski takvim yapraklarını tercih ediyorsun. Ya da yağlı boya alamayıp akrilik, guaj kullanıyorsun. Aslında dilediğin konuyu resmedebilecekken malzeme sebebiyle istediğin gibi rahat çalışamıyorsun. Maliyetini karşılayabileceğin konuyu tercih ediyorsun. 100×70 yapmak istiyorsun ama daha pahalı olduğu için küçük ebatlarda çalışıyorsun, paranın yettiğini çiziyorsun.”
‘BU ÜLKE İÇİN ÇALIŞACAĞIZ GÖRMEZDEN GELMEYİN’
“Gayet açık bir talebimiz. Rektörlüğümüz, belediyemiz, devletimiz şunun farkında olmalı: Biz bu ülkenin çocuklarıyız. Bu ülkenin geleceğiyiz. Bu ülkede görev yapıp sorumluluk alacağız, bu ülke için bir şeyler yapacağız. Bizi görmezden gelmemeliler. Kendimizi yetiştirmek için uğraşırken yanımızda durmalılar. KYK zaten yetmiyor bir de üniversiteyi bitirince faiziyle ödettiriyorlar. Ben zaten üniversitede sefil gibi hayat sürmüşüm, üniversiteden sonra ne yapacağımı da garanti edememişsin. Üstüne üstlük bana verdiğin borcu faiziyle alıyorsun. Biz varız, bu ülkenin geleceğiyiz. Bizi görmezden gelmeyin diyebilirim.”
ÖĞRENCİYE EMLAKÇI BASKISI
Enes S, Ege Üniversitesi 2’nci sınıf özel eğitim öğretmenliği öğrencisi. Babası işçi, annesi ev hanımı. 4 arkadaş öğrenci evinde kalıyorlar. 3+1 evlerinin kirası 1800 TL. Kiraları şu an 1800 lira ama Haziran’da evden çıkmalarını istiyorlar. Enes, evden çıktıkları zaman karşılaşacakları manzarayı şöyle anlatıyor:
“Haziran ayında bizi çıkarıp daha yüksek bir kiraya vermeyi düşünüyorlar. Şu andan görünen yakındaki evler 3 bin liradan aşağı değil. Hepsi de 2+1. 4 kişinin çıkacağı bir ev değil. Kiralar öğrencilere değerinin çok çok üstünde veriliyor. Öğrenciyi sömürme üzerine kurulu. ‘Zaten çalışmıyorlar, aileleri veriyor. Birazını da bize versinler.’ diyorlar.
1300 LİRANIN 900’Ü GIDA VE BARINMAYA
Ben öğretmen bursu alıyorum. Üzerine bir de ailem biraz gönderiyor. Cebime 1300 lira gibi bir para giriyor. Ama bunun 800900 lirası temel ihtiyaçlarımıza gidiyor. İnternet, kira, barınma… Dönem sonunda hep bakıyorum eksiye düşmüşüm. Ailemi biraz daha zorlamak zorunda kalıyorum her ay. Çünkü kredi alsam yine borçlanacağım. Sabah öğle akşam 3 öğün yemek çıkıyor Ege’de kaliteli yemek yiyoruz. 3,5 lira öğün başı. Ama çay kahve üniversitede artık kafeler bulunduğu için lüks olmaya başladı. Belediye de bazı yerlerde yemek dağıtıyor. Ama arkadaşlarınızla bir kahvede oturmak… Bunlar artık lükse giriyor.
‘GEÇEN SENE 140 BU SENE 300 LİRA’
“Kitap konusunda aşırı bir pahalılık var. Toplu kitap alımı yapılırsa bir indirim oluyor ama yine de öğrenciyi zorlayacak fiyatlar. Özellikle akademik kitaplar çok pahalı. Not konusunda eksikliklerimiz olabiliyor bu noktada. Ayrıca ben özel eğitim öğretmenliği okuduğum için bazı materyallere ihtiyacım var. Geçen sene fiyatı 140 lira olan bir ürün bu sene 300 lira. Bunun bir de 3’üncü, 4’üncü sınıfı var. Özellikle benim fakültemde birçok arkadaş zorlanıyor. Öğrencinin fotokopi çektirmesi, materyal alması hep bir zorluk. Elinize geçen para kira ve gıdaya. Kalan her şey eksiye düşmenizi sağlıyor. Ay sonunda eksi bakiyede görüyorsunuz.
YA İŞ YA OKUL
“Bazı arkadaşlarımız hazır gıda sektöründe birkaç saatliğine çalışıp ayrıca okullarını yürütmeye çalışıyor. Ama saatler çakışınca ya okulu ya işi bırakmak zorunda kalıyor. Dersinden geri kalıyor çoğu zaman da. Bu dönem bizim staj dönemimiz işe girmek çok zor. Yoğun bir programımız var. Bir de iş bulma imkanımız olmuyor maalesef.
200 LİRAYA 34 GÜNLÜK GIDA ALIŞVERİŞİ
“Eylül ayında başlaya büyük bir enflasyon var. Bir ürün alıyoruz, fişleri karşılaştırıyoruz. Üründe hep artış var ama bizim elimize geçen miktar hiç bu kadar artmıyor. Gıdanın fiyatına göre ihtiyaç veya lüks diyoruz. Toplu market alışverişinde eylül ayında 150200 lirayla 2 haftalık alışveriş yaparken 200 lirayla bugün 34 günlük alışveriş yapamıyoruz. Bu pahalılık da gittikçe artıyor. Kitap artışları mesala. Roman okumak isteseniz… Eylülde 50 liraya bir teorik kitap bir de roman alabiliyordum. Şimdi 1 kitap bile alamıyoruz.”
Türkİş’in Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünce hazırlanan beslenme kalıbı temel alınarak yaptığı hesaplamada Mart ayında yetişkinlerin sağlıklı beslenmesi için harcaması gereken tutar şöyle hesaplandı: Erkek: 1495,49 TL Kadın: 1175,83 TL
‘ÜRETİM HAREKETLİLİĞİ LAZIM’
Enes’e öğrencilerin talebi ne diye sorduk. Enes adeta “O iş taleple olmaz.” dedi ve şöyle konuştu:
“Talep edersek başaramayacağız. Sadece öğrencinin değil Türk gençliği ve Türk milletinin ihtiyaç ve istekleri var. Bunlar da üst düzey değil. Gıda ve barınma ihtiyaçlarımızı karşılamak istiyoruz. Bunu rica olarak sunmak doğru olmaz çünkü iktidar ve muhalefetin yapması gereken zaten bu. Bir üretim hareketliliği lazım. Türk milletini, işsiz Türk gençliğini harekete geçirerek oluşturulan potansiyelle devletimizi rahatlatacak; refaha ulaştıracak bir sistem yaratmaları lazım.
‘BUGÜN DE DOYDUKTAN BAŞKA LAF YOK’
Bölgede yemek dağıtmakla, öğünden artırmakla bitmiyor. Gençlik bugün de doyduktan başka laf kullanmıyor. Üretmek, okumak, kültürlenmek daha çok gelişmek isteyen gençlik sadece yediği yemekle öğünebilecek noktaya geldi. Türkiye’nin ihtiyacı olan sürekli üretim çağına girmek. Türkiye’nin ve Türk gençliğinin hem işsizlik sorunu hem de enflasyon sorununun çözülmesi gerekiyor. Olsa olsa talebimiz bu olur. Biz okumak çalışmak fikirlerimizi sunmak istiyoruz. Öğrenci açken tiyatroya, sinemaya gitse ne olur.
EN AZ 3 KAT KİRA
Antalya’dan Ayhan da ailesiyle birlikte yaşıyor. Ayhanların kiradaki evi, üniversiteye yakın. Yine öğrencilerin tercih ettiği mahallelerden. Ayhan da dert yandı. Daha yüksek kiraya vermek için Mayıs ayında evden çıkmalarını istiyorlar. Yeni eve çıkmak, en az 3 katı kira demek orada da. Okul nasıl gidiyor diye konuştuk Ayhan’la, şöyle anlattı:
“Artan elektrik zamlarında öğrenci evlerinde yaşayan arkadaşlarım çok büyük sıkıntı yaşadı. Dışarıda yemek yiyebilmek zaten çok mümkün değil. Dolayısıyla genelde yemekhanelere başvuruyoruz. Bizim üniversitenin yemekhanesinde yakın zamanda bir fiyat artışı oldu. Okul içinde yüksek gibi görünse de dışarıya göre çok uygun. Üniversite içindeki diğer özel kafelerde fiyatlar çok yüksek. Topluluğumuzun hemen yanında çay ve su aynı fiyatta ikisi de 4 lira.”
3,5 ÖĞRENCİYE 1 YATAK
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 20192020 eğitimöğretim yılı için yayınladığı Örgün Eğitim İstatistikleri Raporuna göre yükseköğretimde kamu ve özel toplam 1 milyon 171 bin 932 yatak kapasitesi bulunuyor. Devlete ait Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK)'nun ülke genelindeki 793 yurdunda toplam 703 bin 175 öğrenci barınıyor. Buna karşılık sadece devlet üniversitelerinde örgün olarak önlisans ve lisans eğitimi alan toplam 2 milyon 310 bin 296 öğrenci var. Yani yaklaşık her 3,5 öğrenciye bir yatak düşüyor. Bu hesaba vakıf üniversitesi öğrencileri ile yüksek lisans, doktora, uzaktan eğitim ve açık öğretim öğrencileri dahil değil.