Plastik ve yapay Z kuşağı tanımlamalarını diline dolayan siyasiler, Türk gençliğini kimliksizleştirme ve tarihinden koparma çabasına hizmet ediyor. Söz konusu tanımlar; gençliği ailesinden, milletinden, tarihinden ve vatanından kopararak neoliberal 'dünya vatandaşlığı' kimliğine entegre ediyor.
Ululardan ulu, yücelerden yüce Z kuşağı
FURKAN KAPLAN / TÜRKİYE LİSELİLER BİRLİĞİ GENEL SEKRETERİ

Bu satırları, Türkiye’nin en büyük gençlik teşkilatı TGB’nin “Z kuşağı”na mensup bir önderi olarak yazıyorum. Türkiye Liseliler Birliği’nin de Genel Sekreterliği görevini yürütüyorum. Seçim dönemlerinde “bilgisayar oyunu ve internet paketi” vaat etmenin ötesinde gençliğe dair bir fikri olmayan, partisinde gençliğe yer vermeyen, buna rağmen büyük bir özgüvenle hariçten gazel okuyan “gençlik uzmanı” siyasiler kadar söz söyleme hakkımızın ve sorumluluğumuzun olduğunu düşünüyorum.

Son günlerde bir Z kuşağı güzelleme furyasıdır almış başını gidiyor. Kitle kuyrukçusu siyasiler, Z kuşağına öyle büyük kerametler atfediyor ki “Peki Z kuşağının bundan haberi var mı?” diyesimiz geliyor.

“İsyankârlar, haksızlığa gelemiyorlar, sosyaller, girişkenler, özgüvenliler, yaratıcılar, çok yönlüler, organize olabiliyorlar…” Z kuşağını överken tüm tuşlara basıyorlar. İnsan sormadan edemiyor, Z kuşağı “mükemmel” de önceki kuşaklar affedersiniz “çöp” mü? Z kuşağından önceki kuşaklar “haksızlığa boyun eğen, itaatkâr, asosyal, sıradan, tek yönlü ve özgüvensiz” kişiler mi? Gençliğin doğasına uygun özellikler, ilk kez Z kuşağında gözlemlenen doğaüstü özelliklermiş gibi anılıyor. Jön Türkler’den Çanakkale gençliğine, Kurtuluş Savaşı gençliğinden 68 kuşağına, 78, 88, 90, 2008 kuşağı… Hepsi genç ve hepsi bu özellikleri bünyesinde barındırıyor. Teknolojik ve iktisadi gelişmeler, toplumsal olaylar, kardeş sayımız, sokağımız, mahallemiz, ailemizin mesleği, akrabalarımız, medya... Hepsi karakter gelişimimizi etkileyen ve kuşaklar arası farklar yaratan etmenler. Ancak Z kuşağı hakkında bu farkların ötesinde, abartılı bir övgü yarışı var. Hamaset yapmaya gelince bilim ve liyakattan dem vuranlar, Z kuşağını överken aklın ve bilimin üzerinden atlıyorlar.

Z KUŞAĞI UZMANI KEMAL KILIÇDAROĞLU

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu hesap uzmanı bilirdik, Z kuşağı ve gençlik uzmanı olduğunu da öğrenmiş olduk. Sayın Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek, “Kulaklarını aç beni eyi dinle oğul” diyen Dede Korkut edasıyla nasihatler veriyor, iktidar olma ve oy alma tarifi yapıyor: “Ben sana söyleyeyim, Z kuşağından oy alacaksan bu dediklerimi asla unutmayacaksın, Z kuşağı hayatı sorgulayan bir kuşak. ... Bu gençler önce ne istiyor bunu bileceksin. Ne diyorsunuz diye soracaksın. ... Gençler asla baskıcı yönetim istemiyorlar. Özgürlük istiyorlar. Gençler biz dayatmayı kabul etmiyoruz diyorlar. Gençler diyor ki seçim ve tercihlerime karışma diyor. Benim tercihlerim herhangi bir politik alanın unsuru olmasın. Beni tektipleştirmeye özenme diyor gençler. Gençler kabul etmiyor. Gençler diyor ki eğitimde evrensel değerleri göz ardı etmeyeceksin diyor. Dünyayı sorgulamak istiyorum diyorlar. Sorgulama hakkımı elimden alma diyor gençler ve beni kobay olarak kullanma diyor.”

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği “gençler” Ölü Ozanlar Derneği’ndeki gibi mağarada gizlice buluşarak mı söylüyor bunları? Nerede söylüyorlar, ne zaman söylüyorlar, kim bu gençlerin sözcüsü, bizim neden haberimiz yok? Bu tezlere göre, önceki kuşakları; “baskıcı yönetim isteyen, tercihlerine karışılmasına bayılan, sorgulama hakkını ve iradesini teslim etmiş kişiler” olarak gördüğünüz için mi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP’lilere dayatıp “Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, oyunuzu kullanacaksınız” dediniz? Eski kuşaklar bu dilden mi anlıyor?

Öte yandan, madem “tercihlerinin herhangi politik bir alanın unsuru olmasını istemiyorlar”, neden politik alanınıza dahil ediyorsunuz, neden oy deposu olarak görüyorsunuz bu gençleri? Sayın Kılıçdaroğlu, 68, 78, 90 gençlik hareketlerinin hiçbirisinde yok. Katıldığı tek gençlik hareketi olan 2013 Haziran Hareketi'nde de alana gelip “Gençler, Mustafa Kemal’in askerleriyiz demeyelim, yurttaşlarıyız diyelim” dedikten sonra alandan kovulmuştu. Yani gençlik adına konuşacak en son kişi.

NASREDDİN HOCA’NIN ET VE KEDİ DENKLEMİ

Nasreddin Hoca’nın “Kedi buysa et nerede? Et buysa kedi nerede?” denklemiyle, gençlik adına ahkam kesen parti genel başkanlarına şu soruları soruyoruz: Z kuşağına bu kadar hakimseniz partinizin gençliği nerede? Gençlik adına siz konuşuyorsanız Z kuşağı nerede?

Cumhuriyet Halk Partisi, Millet Dergisi’nin Nisan 2020 sayısında Gençlik kapağıyla çıktı, içinde bir tane genç yazar yok. “Tek adam rejimi” elinizi mi bağlıyor? Tarif yapacağınıza buyurun, gençliğe söz verin, yer verin, yol açın. Neden riyakarlık yapıyorsunuz? CHP’de gençliğin 240 karakter ya da 15 saniye kadar yeri yok, bunu herkes biliyor. “Emoji, disslike, troll, Netflix” deyince gençlikle buluştuğunuzu mu sanıyorsunuz?

2018 Genel Seçimleri 1829 Yaş Genç Aday Sayıları:

  1. Vatan Partisi: 142
  2. HüdaPar: 138
  3. HDP: 96
  4. Saadet Partisi: 84
  5. AK Parti: 73
  6. MHP: 49
  7. CHP: 46
  8. İyi Parti: 40

Z kuşağından en çok dem vuran 2 parti, genç adaylar sıralamasında sonunculuğu paylaşıyor. CHP Gençlik Kolları, yıllardır iktidardan çok kendi partisi CHP’yle mücadele ediyor. Daha yenice, 2019 yerel seçimlerinde, “Sadece bayraklama ve afiş asma zamanı akıllara gelip, temsiliyete geldiğinde unutulmaya karşı mücadelemiz sürecektir” diye bildiri yayınlayarak kendilerini görmezden gelen partilerine isyan ettiler. Herkesi “kucaklayan” CHP, daha kendi partisinin gençliğini insan yerine koymuyor, sonra da gençlik adına beylik laflar ediyor.

MÜRİT UÇMAZ ŞEYH UÇURUR

Bu sözü bilerek böyle söylüyoruz. Yeni Ortaçağ’ın şeyhleri, Z kuşağını uçurarak müritleştirmeye çalışıyor. “Z kuşağına övgü” gibi görünen şeyler aslında bir kimlik dayatmasıdır. Yiğit demişler candan etmişler, cömert demişler maldan etmişler. Gençliğe yapılan tam da budur. Cıvık bir övgüyle ayağımızı yerden keserek avlamaya çalışıyorlar.

“Gençlik tektipleştirmeden rahatsız” diyenler, en büyük tektipleştirmeyi yapıyor. 20 milyonluk kuşağı “Z kuşağı” torbasına dolduruyorlar. BBC, Euronews gibi emperyalist kaynakların servis ettiği Z kuşağı tezleri, Duvar, Birgün, Diken ve Cumhuriyet gibi liberal mecralarda yankılanıyor. Onlara göre Z kuşağı; “sürekli bilgisayar oyunu oynayan, sosyal medyada yaşayan, Netflix’te dizi izleyen, rap müzik dinleyen, uyuşturucunun yasallaşmasını savunan, Batıcı, LGBT savunucusu, vegan eğilimli, etnik kimlikçi, ideolojisiz, apolitik, liberal bir güruh...”

Yaptırılan anketlerde, Z kuşağının en büyük talebi “demokrasi, hukuk ve özgürlük” olarak gösteriliyor. Z kuşağı bu alanların hangisinde yakıcı bir sorun yaşadı ki en öncelikli talebi bu? Atlantikçiler, kendi siyasetlerini ve kimliklerini Z kuşağının ağzından söyleyerek bu kuşağa misyon yüklemeye çalışıyorlar.

Terörle, genç işsizlikle, eğitim sistemiyle, ailesinin geçimiyle boğuşan gençliğin en büyük talebi nasıl oluyor da “demokrasi, hukuk ve özgürlük” oluyor. Bu sizin talebiniz olmasın?

Z KUŞAĞI FABRİKADA MI ÜRETİLİYOR?

Liyakattan ve bilimden dem vuran insanların bilim dışı tezler sunması büyük bir çelişki. Vaygotski’nin sosyal gelişim kuramına, Piaje’nin bilişsel gelişim kuramına, Bronfenbrenır’ın çevresel sistemler kuramına bakıyoruz, Z kuşağı hakkında yapılan övgülerin hiçbir bilimsel zemini yok. AK Parti’nin eğitim sistemini bozduğu ve düzeltemediği, kendisinin dahi inkâr edemediği su götürmez bir gerçek. 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül’den beri, “parasız, bilimsel ve milli” vasıflarından koparılan eğitim sistemimiz, en büyük tahribatı AK Parti iktidarında yaşadı. En büyük FETÖ temizliklerinden birisi Millî Eğitim Bakanlığı’ndan yapıldı. “Altın Nesil, Dindar Nesil, Sivil Nesil, Liberal Nesil” yaratacağız, “resmi devlet ideolojisinden arınacağız”“AB’ye kendimizi beğendireceğiz” derken her gelen bakan sistemi daha da bozdu. Akademi camiamızda ağır intihal oranı %34 civarında. Sanat, spor ve bilimle ilgileneceğimiz yaşlarda, soru bankalarına ve 1 yıl sonra unutacağımız gereksiz ezberlere maruz bırakılıyoruz. Bu sistem 12 yılda İngilizce öğretemiyor. Bunun yanı sıra, gazete ve televizyondan sosyal medyaya ciddi yozlaşmalardan ve tekelleşmelerden söz ediyoruz. Bu kadar sorunlu bir eğitim sisteminde ve atmosferde yetişen Z kuşağı; nasıl oluyor da ululardan ulu, yücelerden yüce vasıflara nail olabiliyor?

Eğitim sistemi ve medya kötü de Z kuşağı uzayda mı yetişti? Organik hobi bahçesinde mi yetişti bu Z kuşağı? Bu sorunlardan etkilenmemesi mümkün mü? İşin gerçeğinin böyle olmadığını herkes biliyor ancak riyakarlık ve eyyamcılık yapıyorlar. Oy uğruna Z kuşağını ve dolayısıyla geleceğimizi tahrip ediyorlar. Öte yandan, aynı şehrin iki ilçesi arasında bile uçurum varken farklı şehirlerde ve ülkelerde yetişen gençleri nasıl bir torbaya dolduruyorsunuz? “Araştırmalara göre Z kuşağı ...” diye peşreve başlayan herkes bir profil çiziyor. Bu araştırma nerede yapıldı, ne zaman yapıldı, örneklem kümesi ne?.. Üstelik bu araştırmaların çoğunluğu, eğitim fakültelerinden değil iletişim fakültelerinden çıkıyor. Geneli medya ve pazarlama üzerine. Bu da gösteriyor ki 2000 yılında doğan neslin farklılıkları olmakla birlikte “Z kuşağı” kimliği ve kavramlaştırması tüketim misyonu için de geliştiriliyor.

Sorun, gençlik tahlilinin ötesinde siyasi tahlildir. Gençlere ve topluma sahte gündemler, sahte kimlikler dayatılıyor. Z kuşağı hakkında söylenenleri satır satır okuyalım; Z kuşağının vatanı yok, sevdası yok, kavgası yok, askeri yok, milleti yok, polisi yok, tarihi yok, ufku yok, kahkahası yok, gözyaşı yok, yüreği yok, Atatürk’ü yok… Z kuşağının sosyal medyada geçirdiği vakit var, marka takıntısı var, bireysel hassasiyetleri var, tüketim tercihleri var... Z kuşağı insan değil “müşteri”“robot”. Yapay zekânın bile duyguları var, bu çok bilimsel araştırmalara göre “Z kuşağının yok.”

Siyasi partiler de bu pazarlama tekniğini kullanıyor. ABD ve Avrupa’da üretilen makalelerle Türk gençliğini tahlil edemezsiniz. Twitter’dan, Instagram’dan, Tiktok’tan, YouTube dehlizlerinden Türk gençliğini anlayamazsınız. Türk gençliğini anlamak için sanala değil reele bakacaksınız, meydanlara bakacaksınız.

NEREDE BU GENÇLİK?

Yaygınlık, süreğenlik ve toplumsal karşılığı gözetildiğinde Türkiye'deki en büyük gençlik teşkilatları Atatürkçü, vatansever, milliyetçi gençlerden oluşuyor. PKK ve FETÖ’nün yaratmaya çalıştığı gençlik ise ABD’nin zorlama ve fonlamalarına rağmen tutmadı, yok oluyor. Yani yapılan “Z kuşağı” tariflerinin gerçek hayatta bir karşılığı yok. TGSP'nin 2018'de yaptığı araştırmaya göre gençlerin; %31.2’si milliyetçi, %29.6’sı Atatürkçü, %16.8’i muhafazakâr, %12.6’sı dindar, %11’i ise demokrat olarak kendisini tanımlıyor.

AB Türkiye Masası Şefi Karen Fogg, Aydınlık'ın yayımladığı yazışmalarda “Türk gençliğini milli kimliğinden koparmak” gerekliliğinin altını çiziyordu. 25 Ekim 2005 tarihli Aktüel dergisinde Fetullah Gülen'in "Ulusalcı dalgayı aşarız" beyanını görüyoruz ve onu takiben milliyetçilere dönük Ergenekon ve Balyoz kumpasları başlıyor.

Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi “Bir millet her nesilde yeniden doğar.” “Z kuşağı” isimli kimlik projesi de bunlardan bağımsız değil. Türk gençliğinin karşısına, 68 ve 78’de çıkarılan Hippilik, 90’larda çıkarılan sivil toplumculuk ve arabesk gibi bugün de alternatif bir kimlik dayatılıyor. Ülküsüz, ilkesiz, cinsiyetsiz, büyükküçük bilmeyen mankurt bir "sivil gençlik" yaratılmaya çalışılıyor. Netflix, Twitter, Youtube gibi emperyalist hegemonya araçlarında gençliğe hangi propagandalar yapılıyor?

  • Uyuşturucu
  • Eşcinsellik
  • Türkiye’de yaşanmaz.
  • Atatürkçülüğün modası geçti.
  • Savaşma seviş.

Buna rağmen Türk gençliği milli kimliğinden kopmuyor, mayası sağlam. Polis ve harp okullarına rekor başvuru yapan da bu kuşaktır. Teröre karşı ilk refleksi gösteren üniversite ve liseliler de bu kuşaktandır. Bu kuşakla yükselen değer milliyetçilik ve Atatürkçülüktür. Neoliberallik değil!

Z KUŞAĞI DEĞİL TÜRK GENÇLİĞİYİZ!

Gençliğe dair hiçbir fikrimiz yoksa Gençliğe Hitabe’ye bakalım, “Ey Türk gençliği” diye başlıyor. Mustafa Kemal, “Ey A kuşağı, Ey R kuşağı, Ey Çanakkale kuşağı, Ey Cumhuriyet kuşağı” diye seslenmiyor. “Ey Türk gençliği” diye sesleniyor ve ilelebet bir sorumluluk yüklüyor. Hitabe’yi, “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diye bitirerek Türk gençliğini, büyük tarihine ve büyük milletine sımsıkı bağlıyor. Plastik ve yapay Z kuşağı tanımlamalarını diline dolayan siyasiler ise Türk gençliğini kimliksizleştirme ve tarihinden koparma çabasına hizmet ediyor. Söz konusu tanımlar, gençliği, ailesinden, milletinden, tarihinden ve vatanından kopararak neoliberal “dünya vatandaşlığı” kimliğine entegre ediyor. Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de işaret ettiği “istikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyen dahili ve harici bedhahlar olacaktır” sözü hayat buluyor. Türk gençliği, büyük milletinden ve zengin tarihinden koparılıp avlanmaya çalışılıyor. Gücünü tarihinden ve milletinden alan Türk gençliğinin yutmayacağı bir şey varsa o da budur.

Aydınlık