Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in kolladığı neonazi Azak Taburu, Müslüman ve Türk düşmanı faşist Tarrant’ın manifestosunu elinden düşürmüyor. Sözde manifestoda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ölüm listesinde’ yer alıyor
IŞIKGÜN AKFIRAT
Ukrayna, uzun zamandır “Dünyanın tüm neonazileri, birleşin!” çağrısının yapıldığı bir merkez, Kiev ise adeta bir neonazi enternasyonal karargâhı haline geldi. Özellikle 2014’te ABD destekli Maidan Darbesi’nden sonra Ukrayna ordusunun resmi bir parçası haline gelen ve CIA tarafından eğitilen Azak Taburu, dünyadaki ırkçıfaşist yapıların gıptayla baktığı ve örnek aldığı bir güç konumunda. Dünyanın dört bir yanındaki radikal neonazi gruplar, Ukrayna’ya gelip eğitim alıyor ve savaş deneyimi kazanıyorlar. Bu gruplar ile Ukrayna’da devletin parçası olan fikirdaşları arasında sürekli artan bir etkileşim olduğu yeni kanıtlarla ortaya çıkıyor.
Bu ilişkinin yakın tarihli örneklerinden biri, 2019 Mart’ında Yeni Zelanda’da Cuma namazı sırasında 51 Müslümanı katleden Brenton Harrison Tarrant’ın Ukrayna’da yarattığı geniş neonazi hayran kitlesi. Bugün Atlantikçi basında “yaman savaşıyorlar” diye övgüler düzülen Azak Taburu, Tarrant’ın manifestosunu elden ele dolaştırıyor. Önemli bir bilgi de şu: Yeni Zelanda’daki cami baskınında 51 Müslümanı katleden Tarrant’ın manifestosunda yer alan suikast yapılacaklar listesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da yer alıyor. Azak Taburu’nun siyasi uzantısı Ulusal Muhafızlar Partisi’nin lideri Andriy Biletski’nin, Çeçen savaşçılara karşı kurşunlarına domuz yağı sürmesi de grubun Müslüman düşmanlığının kanıtlarından. 2020’nin Haziran ayında Ukrayna polisi, Tarrant’ın takipçisi olan bir neonazi hücre örgütlenmesine operasyon düzenlemişti.
AZAK TABURU’NUN GÖZDESİ
Bellingcat isimli araştırmacı gazetecilik sitesine göre Kiev merkezli faaliyet yürüten Rus kökenli neonazi grubu Wotanjegund, Yeni Zelanda’da kısa sürede yasaklanan manifestoyu Rusçaya ve Ukraynacaya çevirdi, metnin bu dillerde yayılmasına aracılık etti. Daha önemlisi manifestonun Ukraynaca baskısı, Azak Taburu’nun okuma topluluğunda 4 dolardan satışa sunuluyor ve neonazi yapının üyeleri arasında popüler hale geliyor. Öyle ki Azak Taburu askerleri, üniformaları ve silahları üzerlerinde 51 Müslümanın katili Tarrant’ın manifestosuyla birlikte sırıtarak poz verip sosyal medyada paylaşıyorlar.
CIA’NIN UKRAYNA’DAKİ VURUCU GÜCÜ
Azak (Azov) Taburu, ABD’nin doğrudan yönettiği 2014 Maidan Darbesi sırasında sokakları terörize eden gruplardan oluşturuldu. ABD, Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland aracılığıyla neonazi grupları bir araya getirdi. Darbe sırasında Ukrayna’nın İçişleri Bakanı yapılan Arsen Avakov bu grupları, güvenlik güçlerinin resmi parçası haline getirdi. Ukrayna’nın ABD’yle yaptığı anlaşmalar sonucunda da neonazi Azak Taburu, askeri uzmanlar tarafından eğitildi ve yapılan askeri yardımlarla donatıldı.
Yahoo News’ten Zach Dorfman’ın haberine göre CIA, 2015’ten bu yana Ukrayna ordusundaki radikal unsurları ve paramiliter güçleri eğitiyor. Eski bir CIA yetkilisinin ağzından bu eğitimlerin “Rusları nasıl öldüreceklerini öğrettiği” aktarılıyor. Eğitimler CIA’nın Saha Birimi (Ground Deparment) programı kapsamında yürütülüyor. Bu program ise Kırım’ın 2014’te Rus toprağı olmasından sonra ABD’nin o dönemki başkanı Barrack Obama tarafından başlatılmış. Joe Biden yönetimi bunu daha da güçlendirmiş.
The Washington Post’tan David Ignatius’un haberinde ise Biden yönetiminin, olası bir Rusya saldırısında CIA’nın Ukrayna direnişi için bu grupların nasıl kullanılacağına dair bir rapor hazırlama talimatı verdiği işleniyor.
KİEV VE HARKOV’DA TARRANT TAKİPÇİSİ HÜCRE
Ukrayna İstihbarat Servisi, 2020 Haziran’ında Kiev ve Harkov’da Tarrant takipçisi bir neonazi hücre yapılanmasının evlerine baskın yapıp çok sayıda silah ve patlayıcı malzemesi ele geçirdi. Ayrıca grubun Tarrant’ın manifestosunu Ukraynaca olarak çoğaltıp Kırım Tatarları ve diğer ırksal ve dini gruplara karşı terör eylemleri hazırlığı yaptığı öğrenildi. Hücre yapılanmasının liderinin Rus pasaportu taşıyan Aleksandr Saçkov olduğu iddia edildi.
Baskında yakalanan Saçkov, 11 bin avro kefalet ödeyerek serbest kaldı. Ocak 2021’de ise “Hitler” lakabıyla anılan fakat ismi açıklanmayan yine bir Tarrant takipçisi hücre liderinin yakalandığı duyuruldu.
AZAK TABURU, UKRAYNA ORDUSUNA BAĞLI
Azak (Azov) Taburları, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliği yapan Bandera’nın mirasçısı olan ve beyaz ırkçılığına dayanan faşist bir ideolojiye sahip. Neofaşist yapı, Maidan Olayları’nda yıkıcı bir rol oynayan Azak Taburu resmen Mayıs 2014’te kuruldu. Silahlı grup, 2005’te kurulan “Ukrayna’nın Vatanseverleri” isimli yapının ve 2008’de kurulan “Toplumsal Ulusal Meclis” denilen neoNazi çatı örgütün içinden çıkartıldı. Tabur, 2014’ten beri resmen Ukrayna İçişleri Bakanlığı’na bağlandı ve ülkenin silahlı gücünün bir parçası haline geldi. Azak Taburlarının kurucu lideri Andriy Biletski’nin lakabı “Beyaz Hükümdar” (Bely Vozd). 2016’da Azak Taburu gazileriyle birlikte Ulusal Muhafızlar isimli siyasi partinin de kurucusu.
ZELENSKİY’DEN NEONAZİLERE DEVLET NİŞANI
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, en azılı neonazi gruplardan biri olan Sağ Sektör’ün komutanı Dmitro Kotsyubaylo’ya “Ukrayna’nın Kahramanı” nişanı takdim etti. Zelenskiy, Ekim 2019’da neonazi gruplarla bir araya geldiğini “Gazilerle buluştum. Hepsi oradaydı, Ulusal Muhafızlar, Azak Taburu ve diğerleri.” ifadeleriyle doğruladı. Masada bulunan Azak Taburu komutanı Şatrovski, faşist grubun lideri Biteski’nin sağ kolu.
DONBASS’TAN ÇIKAN AVUSTRALYALI NEONAZİLER
ABCNews’un haberine göre Ukrayna’da ortaya çıkan bir başka Avustralyalı neonazi de Ethan Tilling. Kendisini “oldukça göçmen karşıtı ve kesinlikle Müslüman karşıtı” olarak tanımlayan Tilling, başta YPG/PKK saflarında DEAŞ’a karşı savaşmak üzere Suriye’ye gitmek istemiş. Ancak Avustralya yasaları ordu olmayan grupların yanında savaşa katılmasını suç saydığı için başka bir yol aramış. 2017’de yine faşist bir grup olan Gürcistan Ulusal Lejyonu’yla birlikte Ukrayna ordusunun parçası neonazi Azak Taburu’nun yanında Donbass’taki savaşa katılmış. Tilling’in hikayesine benzer bir diğer Avustralyalı da Jared Bennett. O da 2016’da Sağ Sektör isimli Ukraynalı neonazi silahlı grubun içerisine girip Donbass halkına karşı savaşa dahil olmuş.
Bu neonazi gruplar, Donbass’ta 13 bin sivilin öldürülmesinde başrolde yer aldılar. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Donbass’ta yaşananları KKTC’deki Rum mezalimine benzetmişti.
ERDOĞAN SUİKAST LİSTESİNDE
15 Mart 2019’da tüm dünya, bilhassa Müslüman dünyası, Yeni Zelanda’dan gelen haberle sarsıldı. Brenton Harrison Tarrant isimli 28 yaşındaki Avustralya vatandaşı bir neonazi, Yeni Zelanda’nın Christchurch isimli şehrinde, Cuma namazı çıkışında bir camiye saldırdı. Otomatik silahla AlNur Camisine girip cemaate ateş açmaya başlayan Tarrant, daha sonra Linwood İslam Merkezi’ne geçerek oradaki Müslümanların da canına kastetti. Saldırı sonucunda 51 insan yaşamını kaybetti, 40 kişi ise yaralandı. Tarrant, olaydan kısa süre sonra Yeni Zelanda’da yakalandı ve Ağustos 2020’de suçunu kabul ederek ömür boyu hapse mahkûm oldu.
Tarrant, bu kanlı saldırıyı sosyal medya hesabından canlı yayınladı. Katliamın başlamasından dakikalar önce neonazi ideolojisini açıklayan 74 sayfalık bir manifestoyu basının ve çeşitli siyasilerin epostalarına yolladı. Tarrant manifestosunda göçmenleri, “işgalciler” olarak nitelendirdi ve katliamı, “Avrupalıların ülkelerini işgal edenlere İslam kölecilerine hiçbir zaman bu toprakları onlara teslim etmeyeceklerini göstermek için” yaptığını söyledi.
Tarrant, Türklerin ancak Boğazların doğu yakasında yaşayabileceğini, eğer Batı’ya “Konstantinapol’e” geçmeye kalkarlarsa “hamamböceklerinin öldürülerek topraklarından sürüleceğini” söylüyor. Ayrıca İstanbul’un Avrupa yakasındaki başta Ayasofya olmak üzere tüm camilerin ve minarelerin yok edileceğini ileri sürüyor. Tarrant, davalarının başarıya ulaşması için hazırladığı suikast listesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da sayıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Tarrant’ın canlı yayınladığı katliamın buzlanmış görüntüsünü seçim mitinglerinde ekrana yansıtmış ve “İstanbul’u Konstantinopolis yapamayacaksınız. Biz bin yıldır buradayız ve inşallah kıyamete kadar da burada olacağız.” demişti.
MİT, Tarrant’ın Türkiye ziyareti sırasında Erdoğan’ın miting yaptığı yerlerin yakınlarında telefon sinyali verip vermediğini de araştırdı.
TARRANT’IN UKRAYNA BAĞLANTILARI
ABD Kongre Üyesi Max Rose, 11 Eylül saldırısı araştırmasını yürüten eski FBI ajanı Ali H. Soufan ile birlikte The New York Times için kaleme aldığı yazıda, Tarrant’ın Ukrayna’da bulunup Azak Taburu’yla ilişkiye geçmiş olabileceğini iddia etti.
Tarrant, manifestosunda daha önce Ukrayna’da bulunduğunu ima ediyor ve 51 Müslümanı katlettiği ekipmanların üzerinde Azak Taburu’yla özdeşleşen siyah Nazi güneşi sembolü var.
Tarrant, Ukrayna’da Azak Taburu’yla bir araya gelmese bile 2015’te bir ay boyunca Rusya’da bulunduğu ve oradaki Rusya’daki neonazilerle görüştüğü biliniyor. Rusya ile Ukrayna’daki neonaziler arasında da yakın bir ilişki var.
TÜRKİYE’DE 46 GÜN
Yenişafak’tan Sertaç Aksan’ın 19 Mart 2019 tarihli haberine göre MİT, Tarrant’ın Türkiye’de bulunduğu süreyi ayrıntılı bir şekilde inceleyip Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere ilgili mercilere bir rapor sundu. Tarrant, 2016 Mart ve Ekim aylarında Türkiye’de Edirne’den Ağrı’ya en az 9 şehre giderek toplam 46 gün geçirdi. Efes’teki Meryem Ana evi, Tokat’ta Kazıklı Voyvoda’nın (Kont Drakula) tutulduğu kale ve Çeşme’de Rus Donanmasının Osmanlı Donanmasını yok ettiği mıntıka gibi tarihsel yerleri ziyaret etti.
İstihbarat kaynakları, Tarrant’ın 19 Mart 2016’da yapılan İstiklal Caddesi terör eylemiyle bağlantısını soruşturdu. Tarrant’ın İran'dan Türkiye'ye gelerek Yunanistan'ın başkenti Atina'ya gittiği saptanırken ardından Selanik ve sonrasında Slovenya'ya gitmesi mercek altına alındı. Ancak bu konuyla ilgili araştırma sonuçları paylaşılmadı.
RUSYA’NIN UYARISINI DİNLEMEDİLER
Tarrant manifestosunda 2017 NisanMayıs aylarında Fransa, İspanya, Portekiz ve diğer Batı Avrupa ülkelerine giderek buralardaki neonazilerle temasa geçtiğini anlatıyor. The Times gazetesinin haberine göre ise Tarrant, 20162018 arasında İngiltere’den Romanya’ya kadar en az 12 Avrupa ülkesini ziyaret etmiş. Katilin buralarda da tarihi savaş alanlarını gezdiği kaydediliyor. Gazete, Tarrant’ın bu ülkelerdeki neonazilerle görüşmüş ve hatta faşist eğitim kamplarında bulunmuş olma ihtimalini de dile getiriyor. Bir başka çarpıcı bağlantı ise Tarrant’ın hem İran’ı hem İsrail’i ziyaret etmiş olması. Haaretz gazetesinin haberine göre, İsrailli yetkililer Tarrant’ın Ekim 2016’da 3 aylık turist vizesiyle ülkeye girip 9 gün kaldığını açıkladılar. Pasaportunda bu iki ülkeden birinin damgası olan birisinin diğer ülkeyi girmesi yasak.
Aydınlık’ın kaynaklarından edindiği bilgiye göre Rus istihbaratı, Tarrant’ın Avrupa ülkelerini ziyaret edeceği bilgisini Batılı istihbarat örgütlerine iletti. Ancak Tarrant’ın faaliyetleri bir tehdit olarak algılanıp yakından incelenmedi.