Rusya Devlet başkanı Putin ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan Türk Akımı’nın açılışı için İstanbul’da buluştular. 8 Ocak ’daki bubuluşma; İran ABD gerginliğinin hat safhada ve Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme kararının AB tarafından olumsuz karşılandığı günlere denk gelmesi iki liderin doğal olarak bu konuları gündeme almalarına neden olmuştur.
Türkiye Libya’nın BM tarafından tanınan UMH (Ulusal Mutabakat Hükumeti) ile 27 Kasım 2019 da “Deniz yetki alanı “ ile “Askeri iş birliği” anlaşması imzalamıştı. Deniz yetki alanı anlaşması ile Türkiye Doğu Akdeniz’de ilk defa olarak MEB ( Münhasır Ekonomik Bölge: Bir ülkenin kıyıdan itibaren 200 mil mesafeye kadar açık denizde, deniz dibi dahil tüm ekonomik imkanları kullanma hakkıdır) belirleyerek bölgede Türkiye’yi yok kabul ederek Doğu Akdeniz’deki ekonomik alanları haydutça gasp eden Yunanistan ve GKRY ne dur demiş oldu.
Libya’da yasal hükumete karşı direnen gruplar ve bunun başında da hayatı boyunca hep birilerinin piyonu olmuş General Halife Hafter bulunmakta. Hafter toprak olarak ülkenin neredeyse çöl olan %90 ına hakim gibi görünse de nüfus ve sanayi tarım açısından önemli bölgeler UMH nın elindedir. Hafter, iktidarı ele geçirir ise TürkiyeLibya” Deniz Yetki Alanı Anlaşması “nı tanımayacağını açıklamamıştır. Türkiye ise Doğu Akdenizdeki mavi vatanı korumak için bu anlaşmanın hayatta kalmasını sağlamak zorundadır ve bu maksatla da Libya’ya asker göndererek UMH’yi destekleme teskeresini meclisten geçirmiştir. Bu teskere geçerken “Ne işi var Mehmetçiğin Libya çöllerinde “ diye karşı çıkanlar oldu. Aslında Libya’ya asker göndermeyi NATO isteseydi eminim ki çok da karşı çıkan olmayacaktı.
UMH başkanı Serracaçıkladı “Bize sahada çarpışacak asker lazım değil askerimiz var, bizim kurmay ve planlayıcı, eğitici personel ile silah teçhizat lazım” Zaten Türkiye’nin de vereceği destek bu yönde
Fransa, İngiltere başta olmak üzere Suudi Arabistan Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ninHafter’i desteklediği ve BM ambargosuna rağmen el altından silah verdikleri biliniyor. Rusya ‘nın özelparalı asker şirketi Wagner, Hafter’eparalı asker bulmaktadır, bu yönü ile de Rusya’nın da dolaylı desteği söz konusudur.
Geçtiğimiz günlerde” FEBRUARYCHANNAL ınyayınladığı bir video kayıt izledim. Muhabirin Trablus’a hala neden giremediniz sorusu üzerineHafter güçlerinden bir komutan “Mittiga ‘ya girdik ancak Türkler bir top vermişler onun yüzünden çakılıp kaldık ilerleyemedik..” diyordu. İşte Türkiye’nin asker gönderme amacı bu noktada daha da belirginleşiyor. Hafter’i durdurmak ve barışa zorlamak.
Türkiye’nin Libya anlaşması ve asker gönderme kararı ile Yunanistan, kurşun yemiş domuz gibi sağa koşturup bu anlaşmayı yok saydırmaya asker gönderilmesini önletmeye çalıştı. BM, Türk Libya Deniz Yetki anlaşmasının 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmene uygun olduğu gerekçesi ile Yunanistan’ı geri çevirdi. AB deki bazı Yunan severler Anlaşma için hukuka aykırı gibi sesler çıkardılarsa da sonunda sustular ve sadece Türkiye’nin asker göndermesine karşı çıktılar.
Bu gelişme ortamında Cumhurbaşkanı Erdoğan 8 Ocakta Türk Akımı açılış töreninde bir araya geldiği Rusya Devlet Başkanı Putin’i ikna ederek 12 Ocak’dan geçerli olmak üzere Libya’da çatışan taraflara ateş kes çağrısı yaptılar. Bu çağrı yapılmadan önce Rusya yetkililer Hafter’ile Türk yetkililer de UHM başkanı Serrac ile görüşüp olurlarını aldılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan il Putin ‘in ateşkes ağrısına önce tamam diyen Hafter bir gün sonra ateşkes çağrısına uymayacağınıaçıkladı. Bölgede inisiyatifin Türkiye ve Rusya eline geçmesinden son derece rahatsız olan Fransa, Hafter’i 12 Ocak’daki ateş kesten vaz geçirtip bu ay sonunda Berlin’de yapılacak Libya konferansında alınacak ateş kes kararına uyacağı yönünde açıklama yaptırttılar. Türk diplomasisi pes etmedi Rusya ile tekrar görüşüldü ve muhtemelen Rus hükumetiyetkilileri Hafter’e paralı asker veren wagnerşirketi vasıtasıyla Hafter’i ateş kese zorladılar ve Hafter geri dönüş yaparak 12 ocak saat 00:30 yaptığı açıklama ile ateş kese uyacağını ilan etti ve Libya’da ateşkes başlamış oldu. Kısacası Türk Rus işbirliği ile ateşkes çok öne alınmış ve daha fazla insanın ölmesi önlenmiş oldu.
Bu gelişmeler şunu gösteriyor: Bölgede sorunların çözümünde Türkiye– Rusya iş birliği son derece etkin olmuştur. Suriye’de bunun örneklerini yaşıyoruz. Irak’daBarzan’nin Irak’ı bölme girişimi de bilindiği üzere Türk Rus ve İran işbirliği ile önlenebilmiştir. Ortadoğu da barış yine bu güçlerin bir araya gelmesi ile sağlanabilecektir. Emperyalist güçler barış getiriyoruz diye girdikleri her yeri kana bularken Türkiye’nin içinde yer aldığı bölgesel güçlerin akan kanı durdurmaktaki başarısının son örneği Libya olmuştur. Libya’da olduğu gibi bölgesel konularda Türkiye’nin inisiyatifi elden bırakmaması son derece önemlidir.
Bölgemizdeki emperyalist saldırılar, TürkiyeRusyaİranIrak ve Suriye’yi doğal müttefik yapıştır. Bu müttefiklik, Atatürk’ün 1937 de kurduğu Sadabat Paktının bugünkü manada ve genişletilmiş olarak yeniden canlanmasının yolunu açmıştır. Emperyalizme karşı oluşan bu doğal müttefikliğin çok yakın bir zamanda Suriye’nin de katılımı ile son şeklini aldığını ve emperyalist ABD ile onun kemik artıkçılarının tasını tarağını toplayıp bölgeden kaçtıklarını çok yakında göreceğiz. Burada en büyük sorumluluk ve inisiyatif alam gücü Türkiye’de dir. Türkiye Suriye ile çok yakında bir araya gelerek bölgesel ve barışın son halkasını oluşturacaktır.
Aydınlık