Suriye’nin düşmesi demek Türkiye sınırlarında terör koridorunun yeniden oluşması, ülkemizin Doğu Akdeniz’deki kazanımlarını kaybetmesi demektir.

Türkiye’nin Tarihi Karar Noktası: Suriye Meselesi
Umut Gör 
Umut Gör

2011’de ABD’nin Batı Asya ülkelerini bölme planı çerçevesinde yeni plan devreye sokulmuştu. Suriye, IŞİD terör örgütü başta olmak üzere, Beşar Esad’a muhalif ABD destekli radikal terör örgütleri tarafından parçalara bölünmüştü. Yıllar 2013’ü gösterdiğinde ise bu planın yeni senaryosuna gelinmişti. Sözde halkını öldüren (!) Beşar Esad ve IŞID’e karşı, PKK’nın Suriye uzantısı olarak PYD terör örgütü ABD tarafından ortaya çıkarılmıştı. ABD ve Batı destekli propagandada PYD terör örgütü “Laik ve Özgürlük Savaşçıları” olarak tarif edilmiş, verilen binlerce ton silahla sözde Kürdistan özünde İkinci İsrail devletinin kurulmasına zemin ve dayanak oluşturulmuştu.

2011’de başlayan Suriye’yi bölme planı ne yazık ki Türk hükümetinin iç ve dış politikada yürüttüğü yanlış tutumlar neticesinde ete kemiğe bürünmüştü. Türkiye topraklarında PKK “Kurtarılmış Bölgeler” oluşturmuş, Suriye ise ABD destekli terör örgütleri tarafından onlarca parçaya bölünmüş, Türk devletinin sınır boyları PKK’nın Suriye yapılanması PYD tarafından çevrilmişti. Netice apaçık ortadaydı. Türkiye’nin ABD eksenli yürüttüğü dış politika, en sonunda Türkiye’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tehdit eden noktaya gelmişti.

İkinci İsrail Planına Büyük Darbe: 24 Temmuz 2015

Tarihler 24 Temmuz 2015’i gösterdiğinde ise Türk devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri meşru müdafaa durumuna geçmiş, yurt içinde PKK’ya karşı amansız bir mücadeleye girişmişti. Bu mücadele ABD’nin Türkiye’yi ve bölge ülkelerini bölme planlarını alt üst etmeye başlamış, emperyalist devletlerin tabiriyle “hizadan çıkan” Türkiye, bölgede ABD hegemonyasının bittiğinin sinyallerini vermişti. Türk ordusu sahaya inmişti artık. 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türk devleti bölge ülkelerinin bölünmesi anlamına gelen PYD kantonlarını bıçak gibi kesmiş, Suriye’nin Cerablus kentinde güvenli bölge oluşturmuştu. 20 Ocak 2018’de Türkiye ve Suriye işbirliğiyle Zeytin Dalı Operasyonu başlamış, operasyon ABD destekli PYD’nin Kandil sonrasındaki en büyük dayanağı olan Afrin’in terörden temizlenmesiyle sonuçlanmıştı. 9 Ekim 2019’da ise Türkiye Barış Pınarı Operasyonu’nu gerçekleştirerek, Fırat’ın doğusundaki PYD yapılanmasını ezip 30 km genişliğindeki bölgede Suriye’nin birliğini sağlamak adına önemli bir hamle yapmış oldu.

ABD’yi Bölgede Kurtarma Planı: İdlib Provokasyonu

Türkiye ve bölge ülkelerinin 2015’ten beri büyük bir özveri ve cesaretle yürüttüğü ABD destekli terörü temizleme operasyonu, büyük bir kışkırtma ile karşı karşıya kalmış durumdadır. TSK gözetleme bölgelerine Suriye ordusu tarafından gerçekleştirilen iki ayrı saldırıda 13 askerimizi şehit verdik. Beş yıldan beri Türkiye, Rusya, İran ve dolaylı olarak Suriye ile birlikte yürütülen mücadele bugün sekteye uğramış, Türkiye ve Suriye devleti savaşmanın eşiğine gelmiştir.

Sevinen Sadece ABD ve İsrail Oldu

İdlib’de gerçekleştirilen saldırının ardından Türkiye hükümeti beş yıldan beri ferasetle yürütmüş olduğu Suriye politikasında büyük zaafa düşmüş, bölgede savaşı körükleyen ve devlet aklından yoksun açıklamalarda bulunmuştur. İdlib’de yaşanan kışkırtma sonrasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardan sevinen sadece ABD ve İsrail olmuştur. Yapılan ilk saldırıdan kısa bir süre sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü “Müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” açıklamasını yaparken ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ise, Türkiye’nin İdlib’de savaş pozisyonuna geçmesi gerektiğini belirti. Provokasyonun iç yüzü ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin Suriye, İran ve Rusya ile olan işbirliği, bölgeye barış ve istikrar getirmede adım adım kazanımlar elde etmişti. ABD ve İsrail’in bölgede tutunabilmek için tek çareleri, bu işbirliğini baltalamaktır. Yapılan bu provokasyon Türkiye’yi aynı Rus uçağı düşürülmesi krizinde olduğu gibi yeniden ABD planlarına çekebilmek adına yapılmaktadır.

Devlet Aklı ve Ciddiyeti İle Yaklaşmak Türkiye’nin Yararınadır

Suriye devletinin Türk gözetleme noktalarına yaptığı saldırı elbette ki cevapsız kalmamalıdır. Türk ordusu da bunun cevabını vermiştir. Ancak şimdi Mehmetçiğin canını tehlikeye atmayıp devlet aklı ve sükûnetle hareket etmemiz gerekmektedir. Türkiye’nin birliğini ve bağımsızlığını, bölgede ve Doğu Akdeniz’de çıkarlarını koruması Beşar Esad’ın Suriye topraklarını birleştirmesinden geçmektedir. Tayyip Erdoğan Hükümeti’nin yaptığı açıklamalar ve ana akım medya programlarında hükümet yanlısı kadroların Mehmetçiğin canını, Türkiye ve bölge ülkelerinin bekasını düşünmeden verdikleri demeçler son derece tehlikelidir. Farkında olmadıkları bir konu vardır: Suriye’nin düşmesi demek, Türkiye sınırlarında terör koridorunun yeniden oluşması, ülkemizin Doğu Akdeniz’deki kazanımlarını kaybetmesi demektir. Hükümetimizin bu doğrultuda önündeki yegâne görev, Suriye ile ikili ilişkilerin zeminini oluşturmaktır.

Sonuç Yerine

Suriye’nin bağımsızlığı meselesi artık Türkiye’nin bağımsızlığı meselesi olmuştur. Türkiye’nin iç cephede ve dış cephede kazanımlarını koruması Suriye’nin toprak bütünlüğünden geçmektedir. Bu kapsamdan ele aldığımızda Türkiye’nin bu provokasyona alet olması, aynı 2015 yılında Rus uçağı düşürülmesi faciasında olduğu gibi ülkemizi felaketlere sürükleyecektir. Bugün Türkiye’yi yönetenlerin önündeki yegâne görev devlet aklı ve ciddiyeti ile hareket etmek, ayrıca ülkemizin kazanımlarını esas alacak şekilde dış politika yürütmektir.

Umut Gör

TGB GYK Üyesi/Muğla İl Sekreteri 

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarih Bölümü Öğrencisi

tgb.gen.tr