Şam ile kısa zamanda üst düzeyde diplomatik ilişki kurulması son derece önemli ve hayatidir, KKTC ve müşterek Mavi Vatan’ımızın savunma ve korunmasında önemli bir rol oynayacaktır. Suriye ile Adana Mutabakatı çerçevesinde yürütülecek faaliyetlerle, ABD destekli kurulmak istenen ‘Akdeniz’e ulaşacak Kürt Koridoru’ hayali de tam olarak sonlandırılmış olacaktır
Halihazırda ülkemiz ekonomik ve finansal bir krizdeyken, bir de gereksiz, olumsuz şekilde yürütülen siyasi çekişmeler nedeniyle İç Cephede birlik ve beraberlik sağlanamamaktadır. Bu olumsuz durumdan yararlanarak, Doğu Akdeniz’de fırsatçılıkla bir oldubitti yaratmak üzere, TC ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan sularında Ulusal Hak ve Çıkarlarımıza karşı GKKD (Güney Kıbrıs Korsan Devleti), haydutça, ABD ve AB desteğini de alarak gasp ve ihlaller yapmaktadır.
TÜRKİYE İDLİB’DE VAATLERİNİ YERİNE GETİREMEDİ
Oysa Doğu Akdeniz’de, TC ve KKTC’nin Mavi Vatan’ındaki hayati çıkarlarımızın korunması açısından, öncelikle komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünü esas alacak şekilde, politik eylem ve söylemleri değiştirmemiz gerekmektedir. Türkiye Suriye’de maalesef artık inisiyatifi gittikçe kaybetmektedir. Zira Türkiye, Suriye için uyguladığı politik açmazlar nedeniyle tam bir çelişkiye düşmüş durumdadır. Türkiye, Astana süreciyle mutabakata varılan İdlib vaatlerini yerine getirememiş, böylece Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve ElNusra güçleri eksilmek yerine çoğalarak bölgede genişlemeye başlamıştır. Bu nedenle, sabırları taşan Suriye ve Rusya da haklı olarak, bunlara karşı Hava ve Kara harekâtı ile karşı koymaktadır. Türkiye’ye bağlı ÖSO Birlikleri ile Suriye Güvenlik Güçlerine karşı yürütülen harekat nedeniyle de Türkiye, dolaylı olarak Rusya ile bu cephede çatışma halinde bulunmaktadır.
ABD’NİN ZAMAN KAZANMASINA ALET OLMAYALIM!
Türkiye Suriye’nin kuzeydoğusunda da Mümbiç’te, amacı belli olmayan, ABD ile müşterek devriye faaliyetleri yürütmektedir. Bu şekilde ABD’nin zaman kazanma taktiklerine de alet olunmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde gerçekleşmesi mümkün olmayacak ve ABD’nin kabul etmeyeceği belli olan Güvenli Bölge oluşturma ısrarı da, devam etmektedir. Bu bölgede Türkiye, ABD’nin desteğindeki terörist grupları PKK YPG SDG ile de savaşarak, bir nevi ABD ile savaş halindedir.
HEM MÜTTEFİKİMİZLE HEM STRATEJİK ORTAĞIMIZLA...
Yani Türkiye, Suriye’nin batısında Sovyet Rusya ile doğusunda da ABD ile vekâlet savaşları yürütmektedir.
Bu politikanın stratejik, operatif ve taktik olarak en ufak bir mantığının ve hiçbir kabulünün mümkün olmadığını değerlendiriyorum. Sonuçta, Astana süreci ile müttefik olduğumuz Sovyet Rusya ve stratejik ortağımız, NATO üyesi ABD ile karşı karşıya gelerek anlaşılması imkânsız, yalpalayan bir politika uygulanmaktadır.
ŞAM İLE ÜST DÜZEYDE DİPLOMATİK İLİŞKİ KİLİT ÖNEMDE
Bir an evvel, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün garantisi olan Suriye’nin toprak bütünlüğünü esas alacak şekilde, Devlet Başkanı Esad’ı aşağılayan söylemleri terk ederek, Şam ile kısa zamanda üst düzeyde diplomatik ilişki kurulması son derece önemli ve hayatidir. Suriye ile ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması esas alınarak diplomatik ilişkilerimizin kurulması Doğu Akdeniz’de Suriye’nin kıyısı olması nedeniyle de KKTC ve müşterek Mavi Vatan’ımızın savunma ve korunmasında önemli bir rol oynayacaktır. Suriye ile Adana Mutabakatı çerçevesinde yürütülecek faaliyetlerle, ABD destekli kurulmak istenen ‘Akdeniz’e ulaşacak Kürt Koridoru’ hayali de tam olarak sonlandırılmış olacaktır.
MISIR VE LİBYA DA HAKLARINI TÜRKİYE İLE KURTARIR
Bu politik ataktan sonra Mısır, Lübnan, İsrail ve Libya ile de diplomatik ataklar yaparak ilişki kurulması da KKTC ve Mavi Vatan’ımızın, GKKD’nin haydutça bir oldubitti ile gasp ve işgaline son verilmesi bakımından, çok önemli olarak mütalaa edilmektedir. Bu politik ilişkiler sonunda özellikle Mısır ve Libya’nın MEB’lerinin Yunanistan ve GKKD tarafından gasp edilen Doğu Akdeniz’deki haklarının de Türkiye ile yapılacak MEB bölge sınır anlaşmaları ile kurtarılabileceği tezinin de oldukça etkili olabileceği değerlendirilmektedir.
FEDERASYON GÖRÜŞMELERİNE ARTIK SON VERİLMELİDİR
Türkiye, bugün, çok haklı olarak Doğu Akdeniz’de KKTC ve müşterek Mavi Vatan’daki hukuki hakları için Sondaj (dip delme) ve Sismik Araştırma faaliyetlerini yürütürken çok doğru bir kararla üst üste iki büyük çapta Deniz ve Hava tatbikatı ile desteklemiştir. Ayrıca, bölgede faaliyet gösteren Fatih ve Barbaros gemilerinin fiziki korumaları için, Türk Deniz Kuvvetleri’nden üç adet Firkateyn ile de destek sağlanmaktadır.
Mavi Vatan’daki bu faaliyetlerle birlikte,1974 yılından beri Egemen ve Bağımsız olarak Barış ve Huzur içinde bulunan KKTC’nin, sözde çözüm adı altında BM’ler gözleminde yürütülen Federasyon görüşmelerine hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağı görüldüğünden artık son verilerek, iki Devletli çözümün, Kıbrıs’taki iki Türk ve Rum Milletleri ile Bölge Ülkelerinin Barış ve Huzuru için de hayati derecede önemli olduğu ilan edilmelidir.
İKTİDAR VE SİYASİ PARTİLER ULUSAL DAVADA BİR OLMALI
Türkiye’nin bu kadar hayati derecedeki, Bekasını ilgilendiren Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini, İç Cepheyi de katarak desteklemesi gerekmektedir. İç Cephenin, kararlılıkla yürütülen bu faaliyetleri desteklemek üzere yönlendirilmesi gerekirken, maalesef siyasiler aksine mevcut kargaşayı körüklemeye devam etmektedir. Anlamsız bir şekilde seçim tartışmaları, ötekileştirmeler, kin ve nefret duygularını tahrik edecek şekilde yürütülen çekişmeler, artık bıkkınlık yaratıyor. İç Cephede başta İktidar olmak üzere, bütün Siyasi Partilerin, haklı Ulusal Dava karşısında bir ve bütün olacak şekilde, karşılıklı çekişmelere kısa zamanda son vererek, Ülkemizin Hayati Çıkarları üzerinde yoğunlaşmalarının çok önemli olduğu değerlendirilmektedir.
BARIŞ MASASI O ZAMAN KURULUR
Özetleyecek olursak; öncelikle İç Cephedeki anlamsız söylemlerle çekişmelere bir an önce son verilmesi, KKTC ve Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan’da Hak ve Çıkarlarımızın korunması için ortak tutum ve davranış gösterilmesi, son derece önemlidir. Bu nedenle öncelikle, Suriye’den başlayarak Doğu Akdeniz’e Kıyıdaş Mısır, İsrail, Lübnan ve Libya gibi ülkeler ile proaktif diplomatik ilişkilerin bir an önce kurularak geliştirilmesi için, İktidar ile bütün Siyasi Partilere ve TBMM’ye çok önemli bir görev düşüyor. Bütün bunların sonunda Doğu Akdeniz’e Kıyıdaş Ülkeleri, KKTC ve GKKD’yi de kapsayacak şekilde aynı masa etrafında toplayarak bir barış anlaşmasının sağlanması için gayretlerin yoğunlaştırılması da, çok önemli bir amaç olarak değerlendirilmelidir.
Aydınlık