Türkiye’nin son yıllarda Afrika ile diplomatik ilişki ağını genişletmesi, ticaret hacmini artırması, alt yapı yatırımları ve giderek askeri iş birliklerine yönelmesi, elbette sadece Fransa’yı değil ABD ve AB’siyle tüm Batı dünyasını, Atlantik kampını derin bir endişeye sevk ettiğini söyleyebiliriz
Yazımızda daha çok Fransız emperyalizminin Afrika’daki ekonomik, siyasi ve askeri etkisinin azalması çerçevesinde değerlendirme yapacağımız için bu başlığı attık. Elbette Afrika, dünya çapında yaşanan yeni saflaşmanın dışında kalamazdı. Yüzde 60’ı 25 yaş altı gençlerden oluşan 1,2 milyarlık nüfusu, büyüyen ekonomisi ve petrol, doğal gaz, altın, uranyum, elmas, bakır ve daha birçok doğal kaynaklara sahip olan Afrika, tüm dikkatleri üzerine çekiyor.
2000’li yıllardan bu yana, yeni bir dünyanın doğduğuna tanıklık ediyoruz. Emperyalist Atlantik kampının çökmeye, yeni bir dünyanın doğduğu Asya’nın yükselmeye başladığını görüyoruz. Artık 2020’li yıllarda bunun bir iddia olmaktan çıktığını ve tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçeğe dönüştüğünü herkes kabul ediyor. Daha somut yazacak olursak; Afrika’da bir tarafta ABD, Fransa ve BAE, diğer tarafta Asya’nın öncü ülkeleri Çin, Rusya ve Türkiye saflaşması yaşanıyor.
Geçen ay, Temmuz ayı boyunca “Yeni Dünya ve Afrika” üst başlığında üç yazı yazmıştım. Birincisi: “Fransız sömürgeciliğinin sonu”, ikincisi “Afrika’da Çin Çağı” üçüncüsü “Rusya’nın Afrika’ya dönüşü” ve dördüncüsü de bu yazımız; yani Türkiye’nin Afrika’da attığı adımlar ve özellikle Fransa’nın endişeleri.
S400’LER, SURİYE, LİBYA VE DOĞU AKDENİZ
TürkiyeFransa ilişkilerinin gerilmesine yol açan gelişmeleri hatırlayalım: Temmuz 2019’da S400’lerin Türkiye’ye gelmesi, Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’nın başlaması, Türkiye’nin NATO ve Atlantik kampının çizdiği sınırların dışına çıktığının önemli göstergelerindendi. Bu gelişmeye karşı ilk ses Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan geldi. Özet olarak Macron, “ABD ile NATO üyesi ülkeler arasında bir koordinasyon yok. Suriye’de ortak çıkarlarımız var ama NATO üyesi Türkiye bizimle koordinasyon içinde olmadan saldırgan eylemlerde bulunuyor. ABD, Suriye’deki Kürt müttefiklerini terk ederek NATO’ya zarar verdi. Erdoğan tarafından yürütülen bu saldırı NATO’ya büyük bir zarar vermiştir.” dedi ve “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini” ifade etti.
Türkiye Atlantik’ten kopan ve Asya’ya doğru ilerleyen kararlı tutumunu sürdürüyordu:
Kasım 2019’da Türkiye ile Libya arasındaki Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat imzalandı.
Türkiye'nin 2020’de Doğu Akdeniz'de petrol ve gaz arama faaliyetlerine başlaması Türkiye Fransa ilişkilerini daha da gerdi. Suriye'de PYD'yi, Libya'da General Hafter'i, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ı destekleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye ile cepheden karşı karşıya geldi.
FRANSA’YI ENDİŞELENDİREN TÜRKİYE
Özellikle son on yıldır Afrika’da, ABD geriler ve Fransız sömürgeciliği son bulurken, Asya’nın öncü ülkeleri Çin, Rusya ve Türkiye ekonomik, askeri ve diplomatik alanda hızla büyüme yoluna girdi.
Fransız Le Monde gazetesi, “Türkiye'nin Afrika'da artan nüfuzu endişe yaratıyor” başlıklı makalesinde zaten var olan TürkiyeFransa çekişmesinin Afrika’ya taşındığını yazıyor. Uluslararası Kriz Grubu (ICG) sitesinde Hannah Armstrong tarafından kaleme alınan ve 27 Temmuz'da yayınlanan bir rapora dayanarak kaleme alınan makalede, Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya’dan oluşan Sahel bölgesinde ekonomik ilişkilerin ötesinde bir ilişkiye girmesinin Fransa’yı endişelendirdiği belirtiliyor.
Örnek olarak, Temmuz 2020'de Nijer ile Türkiye arasında imzalanan ikili savunma anlaşması gösteriliyor. Bu anlaşmanın, Libya ile ortak sınırı olan Nijerya güçlerini terör örgütü Boko Haram'a karşı mücadelede eğitmek ve desteklemek için Nijer'e Türk askerlerinin gönderilmesini, Mali ve Burkina Faso sınırlarının güvenliğinin sağlanmasını da kapsadığı ifade ediliyor.
TÜRKİYE FRANSA’NIN YERİNİ ALIYOR
Fransa’nın Afrika’da Türkiye rahatsızlığının, bizzat Savunma Bakanı Florence Parly tarafından dile getirildiği ifade ediliyor. Parly Fransız Ulusal Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Afrika’da “kendini dayattığını ve Fransa’yı itibarsızlaştırmaya çalıştığını” söylüyor.
Geçen yıl Mali’de, 20 Ağustos’ta, Fransa yanlısı İbrahim Bubakar Keyta (İBK) hükümetini deviren askerleri ilk ziyaret edenin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olduğunun ifade edildiği ICG’in raporunda Armstrong’un, “Bazıları gibi kendisinin de bu ziyareti, IBK tarafından temsil edilen Fransız çıkarlarına bir saldırı olarak görülen darbeye Türkiye'nin desteğinin bir işareti olarak gördüğü” belirtiliyor.
Macron, 10 Haziran’da, 9 yıldır sözüm ona terörizme karşı mücadele için Mali’de bulunan Fransız askerlerini (Barkan gücü) çekeceğini açıklamıştı. Armstrong, Fransız “Stratejisindeki bu değişim, Türkiye gibi gelişmekte olan oyuncular için boşluk bırakıyor ve fırsatlar yaratıyor.” tespitinde bulunuyor.
ICG'ye göre, bölgede çoğunluğun Müslüman olmasının Ankara’nın yararına olduğunu ve bölge insanın “Birçoğunun, Türkiye'yi Avrupa, Rusya veya Çin'den daha fazla ortak noktaları olan büyük bir uluslararası oyuncu olarak memnuniyetle karşıladığı” belirtiliyor....
Feza Tiryaki'nin aylar öncesinde yazdığı yazı bugünkü tartışmalara ışık tutuyor: Büyük tanıtımlarla, övgülerle, TV yayınlarıyla, söyleşilerle, alışılmışın ötesinde milyonluk toplu baskı sayısıyla bir
Abdullah Gül, 27 Kasım 1995'te İngiliz The Guardian gazetesinden Jonathan Rugman'a Refah Partisi yöneticisiyken röportaj vermiş, röportaj 28 Kasım'da Posta gazetesinde 'İşte Refah'ın gerçek niyeti: Ür
Oyuncu Mert Fırat, 2013 yılında verdiği bir röportajla yeniden gündemde. Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Mert Fırat, o zamanki röportajında siyasi mesajlarıyla dikkat çekiyor. 5 yıl önce verdiği cev