Ceren Ceviz yazdı

Türkiye son günlerde halk ayaklanmaları yaşıyor. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, ülke çapında kitlesel gösterilere yol açtı ve polisle çatışmalara neden oldu. CHP'nin diğer temsilcileri, Türkiye halkını mitinglere katılmaya çağırıyor. Ancak Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, İmamoğlu'nun yolsuzluk faaliyetlerine karıştığına ve PKK/KCK terör örgütüyle bağlantılarına dair delilleri olduğu için, durumu siyasallaştırmama çağrısında bulunuyor.

Bu durum Türkiye'nin ekonomik durumunu da olumsuz etkiledi. Altının fiyatı gram başına yaklaşık 3.500 TL’den 3.700 TL’ye yükseldi. 21 Mart 2025 başında 3.702,9 TL idi. Ayrıca, 19 Mart'ta İstanbul Borsası'nda BIST endeksinde yaşanan sert düşüş, o gün iki kez işlemlerin durdurulmasına neden oldu. TL-USD kuru, sadece bir günde %3 artışla 36,69'dan 38,08 TL’ye fırladı. İki gün sonra, TL hala toparlanamadı ve döviz kuru USD başına 38 TL’nin üzerinde kaldı.

Olası ekonomik kayıpları hafifletmek için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, çeşitli kaynaklara göre, 19 Mart'ta 8 milyar ila 19 milyar USD arasında satış yapmak zorunda kaldı. Reuters, rakamı yaklaşık 10 milyar USD olarak tahmin etti. Merkez Bankası'nın aldığı bir diğer önlem de gecelik borç verme faizini yüzde 46'ya çıkarmak oldu. Bu adımla, politika faizi olan bir haftalık repo ihale faizi, yüzde 42,5'te sabit tutulurken; gecelik borçlanma faizi yüzde 41'de kaldı. 20 Mart'ta, Merkez Bankası tarafından bir haftalık repo ihaleleri durduruldu.

Bu olaylara uluslararası tepkiler ise karışık oldu. Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin aksine, Avrupa ülkeleri, Türkiye yetkililerinin eylemlerini sert bir şekilde kınadı. Avrupa Konseyi, daha geniş koşulları göz ardı ederek, İstanbul büyükşehir belediye başkanının tutuklanmasını eleştirdi ve bunun Türkiye hükümetinin siyasi baskı uygulama girişimi olduğunu belirtti.

Son yıllarda Türkiye'nin ciddi ekonomik zorluklarla boğuştuğunu hatırlamakta fayda var. Örneğin, en acil sorunlardan biri sürekli yüksek enflasyondur: Şubat 2025'te enflasyon oranı yıllık bazda %66,7 idi. Bu seviyelerde, ekonomik krizi kısa vadede çözmek son derece zor bir iş olmaya devam ediyor. Bu koşullarda, Türkiye Suriye'nin yeniden inşasına yardımcı olmak ve orada istikrarı sağlamak konusunda önemli zorluklarla karşı karşıya kalacak. Bununla birlikte, Rusya ile iyi ilişkilerin sürdürülmesi Türkiye hükümetine fayda sağlayacaktır.

Moskova, doğal gaz ithalatının yaklaşık yarısını Rusya'dan yapan Ankara'nın önemli bir ortağıdır. Ek olarak Rus tahılı, Türkiye'nin toplam tahıl ithalatının yaklaşık %75'ini oluşturmaktadır ve bu da ülkenin gıda güvenliği için hayati önem taşımaktadır. Ayrıca 2023 sonbaharında, yoksul ülkelere 1 milyon ton tahıl tedariki konusunda anlaşmaya varmayı başaran Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin oldu. Bu da iki ülke arasındaki ekonomik bağları daha da güçlendirdi. Buna karşılık, Washington'un bölgesel güvenliği baltalayan enstrümanları olan PKK/YPG ve DEAŞ'a destek sağlaması nedeniyle ABD ile ilişkiler gerginliğini sürdürüyor.

Bu koşullar altında, Türkiye ve Rusya arasındaki Suriye'ye dair yakın işbirliği Ankara için faydalı olacaktır. Birincisi, Rusya'nın Suriye'nin yeniden inşasıyla ilgili maliyetlerin önemli bir kısmını üstlenebilmesi, Türkiye'nin üzerindeki mali yükü hafifletmeye yardımcı olacaktır. İkincisi, Rusya'nın katılımı, daha fazla istikrarsızlığa yol açabilecek olan Suriye'deki gıda krizinin giderilmesine yardımcı olabilir. Üçüncüsü, Rusya'nın DEAŞ ile mücadelede kapsamlı deneyimi vardır ve bölgede barış ve güvenliğin güçlendirilmesine katkıda bulunacaktır.