ABD başkan adaylarından Demokrat 'ın, 8 ay önce yaptığı Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı konuşma, iç siyasette taşları yerinden oynatacak gibi. Çünkü daha önce dolaylı tehditler olsa da ilk kez emperyalist bir devletin siyasi aktörü, bir ülkenin iç işlerine "darbe veya başka bir yolla" (Kaftancıoğlu'nun kulakları çınlasın) nasıl karıştıklarını açıkladı. Bu suçüstü yakalanmaktı.

Aslında bu, ABD açısından yeni bir şey de değil. Gerçeği dünya alem biliyor. Sorun bu gerçeğin, Türkiye, Brezilya veya Venezüella gibi ülkelerde ters yüz edilmesi.



Alın bizdeki  ve solu. Bırakın 70 yıllık çok partili dönemi, son 7 yılda Başkan Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye ABD emperyalizmine karşı, "Dünya beşten büyük"le başlayan, S400'le devam eden çok ciddi bir mücadele verirken, karşısına dikilenlerin solcu kılıklı olması. 70'lerde bu uğurda ölen gençlerin, Kemalist Uğur Mumcu'ların kemiklerini sızlatıyordur. Acaba o günleri "Hatıralar" kitabında anlatan Münir Ramazan Aktolga'yı okuyan "solcu" var mı? 
O solcu kılıklı yapıların başında da CHP ve HDP geliyor. Bu iki parti, anlaşmıyor gibi görünse de 2013'te yaşanan Gezi kalkışmasından sonra diğer sol gruplarla birlikte ABD emperyalizmini bir daha ağızlarına almadı. Bu teslimiyet ABD'yle ittifakın ilk açık işaretiydi. Gizli kapaklı işaretini ise daha 2010'da Baykal'a düzenlenen kaset operasyonu vermişti.


Bugün eğer CHP Genel Başkanı , tepkisini Biden'a değil de hükümete hatta İletişim Başkanı 'a yöneltiyorsa, işin sırrı bu karanlık geçmişte saklı.

O günden sonra CHP'yle , o günden sonra CHP'yle "seküler" BDP ilişkisi yeni bir boyuta taşındı. Bu açık biçimde Batı'nın yani ABD'nin arzu ettiği bir ilişkiydi.

Bu ilişkinin mimarı da Obama ve yardımcısı Biden'dı. O günlerde "Obama Doktrini" denilen bu strateji dünyanın birçok bölgesinde "vekalet savaşları" adıyla hayata geçirildi.



Bunun bir ayağında terör örgütleri, diğer ayağında ise legal muhalefet partileri, medya ve sivil toplum örgütleri vardı.

Bu iki yapı arasındaki bağın nasıl kurulduğunu anlamak için  gerçeğine bakmak gerekiyor. DEAŞ'ın ortaya çıkmasından sonra ABD'nin kirli tuzağını birkaç kez yazdım. Kobani güzellemesi de bunun bir parçasıydı. ABD o dönemde terör örgütü, darbeci veya ilişkide olduğu sivil unsurların hepsini harekete geçirerek Türkiye'ye saldırdı.

Sadece iki örneği hatırlatmak istiyorum. Joe Biden'ın Başkan Erdoğan hakkındaki ilk iftirası DEAŞ'la ilgiliydi. O günlerde Biden şöyle demişti:
"Türkler ne yaptılar? Esad'la savaşacak herkese yüz milyonlarca dolar para ve on binlerce ton silah akıttılar"
Şu işe bakar mısınız? Bizzat ABD Başkanı Trump tam tersini açıklamıştı: "DEAŞ'ı Obama kurdurdu"

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN