Aydınlık İngiltere arşivinden, Seyit Rıza’nın Dersim isyanı sırasında İngilizlerden yardım isteyen mektubunu çıkardı. Ardından yapılan yazışmalar mektuptan Ankara’nın haberdar olduğunu ve İngiltere’den izahat istediğini gösteriyor.
Ercan Dolapçı / Aydınlık
Dersim isyanı lideri Seyit Rıza’nın, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na 30 Temmuz 1937 günü yazdığı yardım isteyen mektubun, Ankara Hükümeti tarafından öğrenildiği ve İngiliz hükümetinden bilgi istediği ortaya çıktı. Türkiye ilişkilerinin bozulmasından çekinen İngiliz Dışişleri Bakanlığı, telaşla mektubun “kaale (dikkate) almadığı” yönünde bilginin Ankara’ya gayri resmi yollarla iletilmesini istediği öğrenildi.
Aydınlık İngiliz Ulusal Arşivi’nde yaptığı araştırmada, Dersim İsyanı ve Seyit Rıza’nın yardım isteğine ilişkin yeni belgelere ulaştı. Arşivde, Seyit Rıza’nın 30 Temmuz 1937 tarihli mektubu, İngiliz Dışişleri Bakanlığı kayıtlarına (E 5529/ 466/ 44) numarasıyla 21 Eylül 1937 günü girmiş. Mektup iki daktilo sayfası olarak Fransızca kaleme alınmış ve sonuna el yazısıyla “Dersim Komutanı General Seyit Rıza” imzası atılmış. Mektup “Türklerin asimilasyonu ve boyun eğdirmelerine karşı Kürt mücadelesine Majestelerinin manevi desteğine başvurular” sunumuyla Bakanlığa takdim edilmiş.
''DİKKATE ALINMADIĞINI BİLDİRELİM''
‘İngiliz Büyükelçiliği İstanbul’ antetli ve 5 Ekim 1937 tarihli ‘Sayın Daire’ hitabıyla başlayan (340/40/37) numaralı bir belgede, şu dikkat çekici ifadeler yer alıyor: “Seyid Rıza’nın mektubunun bir kopyasını eklediğiniz, 23 Eylül tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz. Gayri resmi olarak, Türk hükümetini, mektubun kaale alınmadığına dair bilgilendirmenin iyi bir intiba yaratacağı kanaatindeyiz. Bu şekilde tavır almamıza bir itirazınız olur mu? Size hangi yolla ulaştığını da bilmek istiyoruz.”
ANKARA MEKTUBUN GÖNDERİLDİĞİNİ TESPİT ETTİ
Seyit Rıza’nın İngiltere dışında ABD, Fransa ve Milletler Cemiyeti (MC)’Ne de aynı mektubu gönderdiği, Ankara Hükümeti tarafından tespit edilir. Seyit Rıza 11 Eylül 1937 günü teslim olmuş ve mahkemede yargılanmaktadır. Muhtemelen, Rıza mahkemede de buna ilişkin bir ifade verdi. Mektuptaki ifadelerden de anlaşılıyor ki, Ankara Hükümeti, bundan duyduğu rahatsızlığı İngiliz makamlarına iletmiş ve bilgi istemiş. İngilizler de Ankara Hükümetine bilgi vermek için, Bakanlığa mekubun hangi yolla geldiğini sorguluyor. Ayrıca mektubun “kaale (ciddiye/dikkate) alınmadığının” da iletilmesini istiyorlar.
MEKTUP POSTAYLA GÖNDERİLMİŞ
İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Seyit Rıza’nın gönderdiği mektubun ne suretle geldiğine ilişkin olarak ise şu bilgiyi gönderiyor: “Sayın Kançılarya; 5 Ekim tarihli Seyit Rıza’nın mektubu ile ilgili 340/40/37 No’lu mektubunuza dair; Türklerin mektubun önemsenmediğinden haberdar etmenizle ilgili bir itirazımız yok. İkinci sorunuza istinaden, mektubun nasıl ulaştığına dair soruşturmamıza rağmen, zarfı saklamadığı için hangi kanalla ulaştığının izine ulaşamadık. Ancak kâğıdın katlanmasından öyle anlaşılıyor ki, mektup normal posta ile gelmiş.”
İNGİLTERE İSYANI YAKINDAN TAKİP ETMİŞ
Ankara’daki Büyükelçilik ile İstanbul’daki Başkonsolosluk, Trabzon ve Mersin Konsoloslukları vasıtasıyla Tunceli bölgesindeki isyanı yakından takip ederek, günü gününe Londra’ya bilgi aktarmış.
Ankara’dan 17 Mayıs 1937 günü Londra’ya, Büyükelçi Sir Percy Loraine tarafından gönderilen mesajda şunlara değiniliyor: “11 Mayıs’ta Trabzon’daki İngiliz Başkonsolosu Dersim bölgesinde ciddi kargaşa yaşandığına, Kürt isyancılar tarafından askerlerin öldürüldüğüne ve düzeni sağlamak için Erzincan’da birliklerin toplandığına dair bir telgraf aldı. Durumu anlatıyor ve ellerindeki birlikler göz önünde bulundurulunca Türk hükümetinin bu isyanı bastırmakta ciddi zorluk çekmeyeceğini bildiriyor.” (Belge Kayıt No: E 2891 /466 /44.)
AYAKLANMA BASTIRILDI
Ankara’dan Mr. Morgan tarafından gönderilen 16 Haziran 1937 tarihli belge: “Meclis başkanı 14 Haziran’da Ulusal Meclisteki konuşmasında Kürt bölgelerindeki kargaşaya değindi. Birkaç yerli ağa, Hükümet’in bölgeyi medenileştirmek üzere hazırladığı özel reform programına karşı çıktı. Otoritenin sağlandığı ve yeterli askeri birliğin bölgede kaldığı söylendi. Ciddi çarpışma ve ağır kayıplar olduğuna dair hikayeleri reddetti.” (Belge Kayıt No: E 3385 /466/ 44.)
Ankara’dan 3 Temmuz 1937 günü Büyükelçi Sir P. Loraine tarafından gönderilen mesaj: “17 Haziran tarihli 361 no’lu (E 3447/466/44) Ankara gönderisine referansla; Majestelerinin Trabzon’daki konsolosunun 28 Haziran’da ulaşan telgrafına göre Dersim bölgesindeki ayaklanmanın bastırılmış gözüküyor. Mevcut durum hakkındaki haberler. İstanbul basınında yayınlananlar Dersim’de uygulanacak reformlar programının detaylarını veriyor.” (Belge Kayıt No: E 3819 /466/ 44.)
İSYANIN LİDERLERİ TUTUKLANDI
İstanbul’da Mr. Morgan tarafından gönderilen 21 Eylül 1937 tarihli mesaj: “18 Eylül tarihli meclis toplantısında Başkan, Hükümetin reform programına direnen altı Kürt aşiretinin etkisizleştirildiğini duyurdu. İki tarafın kayıplarına dair detayları paylaştı ve isyan liderlerinin tutuklandığını söyledi.” (Belge Kayıt No: E 5753/ 466/ 44.)
Ankara’dan 20 Kasım 1937 günü Londra’ya, Büyükelçi Sir P. Loraine tarafından gönderilen mesajdan: “Basında çıkan haberlere göre onbir isyan lideri idam ceza aldı. Seyit Rıza’nın da aralarında bulunduğu yedi kişi hemen, diğer dördünün cezası 30 yıl hapse çevrilerek infaz edilecek. Diğer otuzüçü hapis cezasına çarptırılırken 14’ü de beraat etmiştir. Hızlı infazların sebebi, Dersim bölgesinin, Ulusal Meclis’ten onay gerektirmeyen Umumi Müfettişlikler kuşağında yer almasından.” (Belge Kayıt No: E 6962/ 466/ 44.)
KÜRTLERDEN DAHA FAZLA ZAYİAT VAR
Büyükelçi Sir P. Loraine, Ankara’dan 16 Temmuz 1937 günü Londra’ya, gönderdiği mesajında “Dersim bölgesinden henüz dönmüş, Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nden bir müffettiş ile (eski bir tanıdık), bir çalışanımın çok ilginç bir sohbet gerçekleştirdiği”ni belirterek şunları iletir:
“Müfettiş çatışmaların devam ettiğini söylüyor. General Alpdoğan’a isyanı bastırmak ve Kürtleri pasifize etmek üzere alınacak idari önlemleri başlatması için tam yetki verildiğini söyledi. Yetkili, General’in yönetsel yeteneğini ve dik kafalı unsurları idare etme kabiliyetini takdir etti. Müfettiş, Dersim bölgesinin yapılandırılması ve geliştirilmesine Generalin rehberliğinde, Eğitim Bakanlığı’nın, Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yetkililerince başlandığını söyleyerek devam etti.
Mümkün olan her zaman Kürt iş gücünün kullanıldığı ve kendisinin de köprüler inşa ettiğini söyledi. Bu, Kürtleri yanlışlıklardan uzak tutuyor. İyi ve istekli işçiler olduklarını, ‘Anadolu Türklerinden daha zeki olduklarını’ söyledi. Bu metodların, geriye kalan bölgenin daha fazla kan dökülmeden pasifize edilmesini mümkün kılacağının umulduğunu söyledi. Çatışmalara dair Müfettiş, Türk tarafında, pusu ateşleri sebebiyle büyük kayıplar verdirten Kürtlerden daha fazla zayiat olduğunu söyledi.” (Belge Kayıt No: E 4238.)
(Belgelerin çevirisi ve Londra’dan getirilmesinde yardımcı olan Doğan Kemancı, Beste Öneren, ve Olkan Oraldağ’a teşekkür ederiz.)
BAYTAR NURİ İLİŞKİYİ DOĞRULUYOR!
Batıcı liberal kesim, Dersim İsyanı lideri Seyit Rıza’nın mektubu için ‘O yazmadı. Okuma yazma bilmezdi. Baytar Nuri yazmış olabilir’ diyor. Oysa Seyit Rıza’nın dava arkadaşı ve yanından ayırmadığı kurmayı ‘Baytar Nuri’ olarak bilinen Nuri Dersimi, anılarında mektubu doğruluyor ve şu önemli bilgiyi veriyor: “Mustafa Kemal Paşa’ya ve Millet Meclisi’ne sonu gelmeyen telgraflar ve mazbataları Dersim aşiretleri adına yazmaya ve göndermeye başladım. Seyit Rıza bana, ‘imza benim, fakat tüm Dersim adına sana yetki veriyorum. Her ne yazarsan yaz’ dediği için etkili telgraflar, dilekçeler yazmayı kendime görev sayıyordum.” (Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, 1997, s.104.)
DERSİM İSYANINDAKİ ROLÜ
Baytar Nuri, Dersim İsyanı’ndaki rolünü ise şöyle anlatır: “Seyit Rıza bana, General Alpdoğan’ın Dersim hakkındaki düşüncelerini beğenmediğini, bu yüzden de direnmek gerektiğini, bundan başka hiçbir çare kalmadığını, fakat her ihtimale karşı; benim bir an önce Türkiye dışına çıkarak, durumumuzu büyük ve adil devletlere bildirmemi tavsiye etti.” (age., s.263.)
“11 Eylül 1937’de Türkiye sınırının dışına çıktım. Milletime karşı Türklerin yaptıkları zulmü protesto etmek üzere, İngiltere, Fransa, Amerika ve diğer bütün devletlerin konsoloslukları aracılığıyla Hariciye Nezaretleri’ne tercümesi aşağıda yazılı şikayetnameyi sundum.” (age., s.285.)
İŞTE BAYTAR NURİ BU!
Baytar Nuri, 1921 Koçgiri ve 1937 Dersim isyanlarında hep ‘akıl hocası’ ve dış irtibatları sağlayan okumuş yazmış kişidir. Ayrıca o dönemin en önemli Kürtçü ideoloğudur: “Dersim fiilen bağımsızdı, yönetimi Seyit Rıza ele almıştı. Seyit Rıza’yla ilişkilerimi hep koruyordum. Dersim’le ilişkiyi ve haberleşmeyi ben temin ediyordum. Urfa ve Ayıntab’a kadar yetişmiş olan Fransızlardan yardım istemek düşünüldü. (1921) Seyit Rıza’ya bağlı bölgede Kürdistan bayrağı dalgalanıyordu. (1930 Ağrı isyanı) Hoybun merkezi SuriyeTürkiye sınırı boyunca bütün örgütünü harekâta geçirdi.” (age.,s.144, 145, 149, 153, 174, 251.)
ALİŞER ÖLDÜRÜLDÜ BAYTAR NURİ KAÇTI
Dersim bölgesindeki isyanlarda Baytar Nuri ve Koçgiri Aşireti Reisi Alişer Bey, Seyit Rıza ile birlikte hareket etmiş ve Alişer (55) isyan sırasında eşi Zarife ile birlikte 9 Temmuz 1937 günü yanına sızan Zeynel tarafından öldürülmüştür. Baytar Nuri ise Suriye ve Beyrut’a giderek Fransızların desteğiyle 1927 yılında kurulan Hoybun Cemiyeti’nde bölücü faaliyetlerine devam etti. Bu örgüt 1939 yılına kadar etkin oldu. Baytar Nuri’ye göre Türkler ‘Düşman’, Ermeniler, Fransızlar ve İngilizler ‘dost’, 1916 işgalinde Ruslar ise müttefik! Rusların gitmesine de üzülür. Nuri 1973 yılında Halep’te 83 yaşında ölür.