Strateji soyut değerlendirmelerin türevi değildir. Somut hedefler belirler ve onların ele geçirilmesi için yol ve yöntemleri saptar. Son dönemlerde, "Suriye’ye ABD’nin izniyle gireceğiz!" söylemleri kamuoyunda sıkça tartışıldı.
STRATEJİ SOMUT HEDEFLERE YÖNELİR
Bu tür tartışmalar sonucunda soyut kavramlar ve somut gerçekler iç içe geçti. Kafalar karıştı. Sis bulutları oluştu. Siyasi çekişmeler stratejinin önüne geçti. Eğer Türkiye’nin siyasi hedefi ilk önce Suriye’ye girmek ve öncelikli askeri hedefi, belirlenmiş bir büyüklük ve yerdeki bir coğrafi alanda tutunmaksa, bu amaca ulaşmak için herhangi bir ülkenin onayının olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Neticede onay olsa da olmasa da hedeflerinizi ele geçirmiş olursunuz. Harekât "mahdut hedeflidir!" söylemi de tankların paletleri harekete geçince anlamını yitirir. Çünkü harp başlayınca nerede duracağını önceden kestirmek hiç de kolay değildir. Her ülke önceden neyi taahhüt etmiş olursa olsun, nihai askeri ve siyasi hedeflerini ele geçirmek ister. Eğer harekât vatan savunması kapsamında yapılıyorsa, koşullar sonuna kadar zorlanır.
TRUMP: SURİYE’DEN ÇEKİLİYORUZ!
Türkiye askeri harekât için hazırlıklarına hız verirken, Başkan Trump beklenmeyen bir açıklama yaptı: "Suriye’deki askerlerimizin tamamını geri çekiyoruz! Suriye kalmamım tek sebebi IŞİD’i yenmekti, o da gerçekleşti." Bilindiği üzere ABD’nin Suriye’de 2000, Irak’ta ise 5200 kadar askeri bulunuyor. Beyaz Saray sözcüleri, "24 saat içinde çekilmenin başlayacağını, 60100 gün içinde tamamlanacağını" ifade etti. Diplomatlar ise Suriye’yi terk etti.
Bu gelişme ABD’nin devlet aygıtındaki önemli aktörlerin açıklamaları ile tam bir tezat teşkil ediyor. Çünkü Savunma Bakanı Jim Mattis, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, hatta Başkan’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve birçok yetkili "Suriye’de siyasi çözüm sağlanıncaya kadar kalıcı olduklarını" güçlü şekilde vurgulamıştı. Jim Mattis’in, "Diplomatlar başarı kazanmadan çekilmeyeceğiz!" sözleri hafızalara kazanmıştı. John Bolton, "İran tehdidini öne çıkararak bölgede kalmayı" savunmuştu. James Jeffrey, "Suriye’de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi gibi bir yapı oluşturma hedefini" açıkça dile getiriyordu. Trump’ın çekilme kararının hemen öncesinde Savunma Bakanlığı Sözcüsü Albay Rob Manning, "Bölgedeki ortaklarımızda (PYD) ve onlar üzerinden çalışmaya devam ediyoruz." şeklinde açıklama yapmıştı.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
ABD’deki önemli merkezler takip edildiğinde çekilme kararının kaynağının bizatihi Başkan Trump olduğu anlaşılıyor. Diğer bir ifade ile bir ortada devlet çalışması sonucunda Başkan’ın onayladığı bir karar yok! Çünkü bu ülkede yapılan analizler ve verilen demeçlerin neredeyse tamamında şu hususun altı çiziliyor: "Suriye’den çekilme ABD ve İsrail çıkarlarına aykırıdır."
Türkiye Fırat’ın doğusundaki harekâta bir önce başlamalıdır. ABD derin devletinin Başkan Obama ve Başkan Trump’a benzer birçok konuda geri adım attırdığı unutulmamalıdır. ABD’deki iç tartışmalar Türkiye’yi ilgilendirmez! Stratejinin zaman, mekân ve kuvvet olmak üzere üç boyutu vardır. Zaman boyutu bu özel durumda öne çıkmaktadır. Harekât gecikirse yeni dengeler oluşabilir.
Çekilme kararı PKK çevrelerinde derin endişelere neden olmuştur. Terör örgütünde dağılma ve panik havası hâkimdir. Batı ülkelerindeki yorumlar biraz da şaşkınlık içermektedir. Bu karar, Başkan Beşar Esat’ın kalıcı olduğunu dolaylı olarak teyit etmektedir. Merkezi bir yapı içinde toprak bütünlüğünü sağlamak için Suriye uygun bir ortam yakalamıştır.
Bu karar aynı zamanda Astana ve Soçi süreçlerinin nasıl güçlü bir etki yarattığını da ortaya koymuştur. Bölge ülkeleri ve Rusya’nın ağırlığını koyması ile dengeler Avrasya lehine değişmiş, Batı geride kalmıştır. Emperyalist merkezlerin Suriye üzerinden bölgeyi ateşe atma planları ağır bir darbe almıştır.
Türkiye’nin küresel etki yaratabilen bölgesel bir güç merkezi olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Öncü ve lider bir ülke olan Türkiye, gücünün bilincinde olarak hareket ettiğinde taşları nasıl yerinden oynatabildiğini dosta düşmana göstermiştir. Türkiye, jeopolitik motifler katarak bu gücünü doğru siyaset ve stratejilerle buluşturabilirse etkinliği daha da artacaktır. Atacağı hesaplanmış, dengeli adımlarla aynı kararlılığı Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’de de gösterdiği takdirde Türkiye bu bölgelerde üzerine oynanan oyunları boşa çıkaracaktır. Kimsenin inayeti ile değil, tarihi mirası, gücü, cesareti ve kararlığı ile Türkiye önünü açmıştır. Bu nedenle kendisini borçlu hissederek yanlış bir kulvara girmesi için hiçbir neden yoktur.
Aydınlık