En medeni Avrupa memleketlerinin en medeni meclislerinde sıkça başıma gelmiştir: Sosyal meseleler hakkında fikir alışverişi ile başlayan konuşma ilerleyip derinleştikçe kendinizi her milletten insana karşı Türkiye’yi ve Türklüğü savunur halde bulursunuz. Kökleri tarihe uzanan pek çok önyargı, insanların zihninde hâlâ aktif haldedir. Türklüğe yönelik kara propaganda en aklı başında sandığımız insanları bile etkilemiştir.
MİLLETLERİN HAYVANLARI
Milletlerle beraber anılan, onların sembolü olarak görülen kimi hayvanlar vardır. Fransızları horoz ile anarlar. Rusları ayı, Persleri aslan, Almanları kartal ile. Türk’ün sembolü ise Bozkurt’tur. Efsaneye göre Türkler bir dişi kurttan türemiştir. Ergenekon’dan çıkmak istediklerinde de onlara yolu bir Bozkurt göstermiştir.
Kurt karizmatik bir hayvandır. Özgürlük simgesi olarak görülür, tek başına ayakta kalabilen, dik başlı özgür insanlara “yalnız kurt” denilir. Türk olmak da bir bakıma yalnız kurt olmak gibidir. Yalanlarla, kara propagandayla şekillenmiş bir dünyaya rağmen hayatta kalabilmektir.
Mitoloji ve efsaneler hepimizin az çok hoşuna gider. Ancak yaşamın gerçekleri efsanelerdeki kadar güzel olmayabilir. Yalnız ve özgür olmak, gurur duyulan bir şey olsa da böylesi bir yaşam hiç de kolay değildir.
SÜRÜ VE KURT
“Sürünün gücü kurttur ve kurdun gücü de sürüdür” diye yazmış Rudyard Kipling, Orman Kitabında. Gerçekten de öyledir. Kurt, sürüden ayrılırsa güçsüz düşer. Dünyanın en önemli kurt araştırmacıları sayılabilecek Mech ve Gase, 196989 arasında yirmi yıl boyunca yüzlerce kurtu gözlemledikten sonra sürüden ayrılan “yalnız kurtların” çok zor bir yaşamları olduğunu ve ömürlerinin de genellikle daha kısa sürdüğünü tespit etmişler.
Bunun altındaki en önemli etken, doğada her canlının gözetmek zorunda olduğu bir verimlilik esasıdır: Avlanmak için harcanan enerji avdan elde edilen besinle kazanılan enerjiden daha çok olmamalı. Kurt yalnız olunca, en önce bu denge bozuluyor.
Çünkü kurtlar sürü halindeyken bir avlanma stratejisi geliştirip ona göre hareket ediyorlar ve kendilerinden çok daha büyük ve güçlü hayvanları avlayabiliyorlar. Plan ve işbirliği sayesinde avlanan bir geyik, sürüye günlerce yeterken yalnız kurt bir küçük tavşan yakalayabilmek için günlerce koşturmak zorunda kalıyor. Dayanışma ve örgütlülük olmayınca beslenmek ciddi bir soruna dönüşüyor, yalnız kurt yorgun düşüyor, zayıflıyor...
Yalnız kurdun kısa yaşamasının bir başka sebebi de kendisine saldıran hayvanlara karşı savunmasız olması. Düşmana karşı tek başına direnemeyen yalnız kurt kolayca öldürülebiliyor. Hem de en çok kimler tarafından biliyor musunuz? Onu tehlikeli bir yabancı olarak gören başka kurt sürüleri tarafından.
TÜRK YALNIZ KALMAMALI
Siyaset arenası da az çok tabiattaki yaşam mücadelesine benziyor. Dünyanın en güçlü devletlerinin bile diğer güçleri yok sayarak tek başına ayakta kalmaları mümkün değil. Hele Türkiye gibi henüz “ortanın üstü” bir ülke iseniz, bu denge stratejileri en iyi bilmeniz gereken şey haline geliyor. Tarihimizin en başarılı dönemlerine baktığımızda da böylesi akılcı stratejiler göze çarpıyor. Bugün de Türkiye, Batı’nın tek taraflı menfaatler üzerine kurduğu bir tür sömürü çarkından kurtulmaya çalışıyor. Türkiye’nin yeniden bağımsızlaşması diyebileceğimiz bu dönemde hem Batı ile hem de Doğu ile ilişkilerimizin normalleşmesi gerekiyor. Batı ile ilişkilerimizde üç yüz yıldır Batılılar kazanıyor biz kaybediyoruz, bu ilişkilerin eşitlik ilkesi ile yeniden düzenlenmesi lazım. Bunun en önemli şartı ise Batı karşısında yalnız kalmamak, dünyanın diğer tarafından, Doğu’dan yeni dostlar yeni müttefikler edinebilmek.
Evet, bugün Batının bize hissettirdiği Türk yalnızlığı, biraz kurt yalnızlığına benziyor. Ama yalnız bir kurt gibi güçsüz düşmemek için efsaneden ziyade yaşamın gerçeklerine odaklanmamız, yeni ittifaklar için uyanık, yapıcı ve akılcı olmamız gerekiyor.
Aydınlık