AYDINLIK
Türkiye'nin Oruç Reis sismik araştırma gemisi ile Doğu Akdeniz'de yürüttüğü faaliyetleri baltalamak isteyen Yunanistan, bugün sona sürecek bir tatbikat için Navtex yayınladı. Oruç Reis sahası ile kesişen Navtex alanında fiili atış eğitimleri yapılacağı kaydedilirken, bu eğitimlerde ABD, Fransa, BAE, Mısır, GKRY ve İtalya'nın da yer aldığı bildirildi.
Tatbikata ilişkin servis edilen görüntülere göre Fransa, Yunanistan’a hem gemi hem de Rafale jetleriyle destek veriyor. BAE ise gönderdiği 4 adet F16 ile Girit güneyinde varlık gösteriyor. Yunan medyası, ABD fırkateyni USS Winston Churchill’in fotoğraflarını paylaşarak deniz helikopterlerinin de eğitimlerde yer aldığını yazıyor.
Diğer yandan Fransa Silahlı Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin 2628 Ağustos tarihleri arasında Doğu Akdeniz'de ortak tatbikat yapacağı belirtildi. Açıklamada Fransa'nın tatbikata 3 savaş uçağı ve helikopter yüklü bir fırkateynle katılacağı ifade edildi.
İTALYA VE ABD İKİLİ OYNUYOR
İtalya ve ABD gemilerinin Yunanistan'a verdiği desteğin yanında Türk Donanması ile de geçiş eğitimleri (PASSEX) yapması dikkat çekiyor. Önceki gün Girit'in güneyinde yapılan eğitimler, Yunan basınında “Müttefiklerimiz bizimle alay ediyor” şeklinde yorumlanmıştı. Türk Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada “TCG GÖKSU ve TCG FATİH fırkateynleri ile İtalyan muhribi ITS DURAND DE LA PENNE tarafından 25 Ağustos 2020 günü, Doğu Akdeniz’de birlikte çalışabilirlik ve koordinasyonun geliştirilmesi maksadıyla geçiş eğitimleri icra edilmiştir” denilmişti. ABD gemisinin Türkiye ile faaliyet yaptığı ise Yunan basınında yer almıştı.
TÜRK KALKANI ÇEKİLDİ
Türkiye 50'nin üzerinde muharip ve destek gemisi ile Akdeniz'de bulunuyor. Oruç Reis'in çalışma yaptığı saha adeta çelikten kalkanla çevrilirken, hiçbir yabancı savaş gemisinin bu sahaya girmesine izin verilmiyor. Yunan denizaltılarının bu dönemde aktif olduğu, Türkiye'nin ise denizaltı savunma harbini en üst seviyede yürüttüğü kaydediliyor. Satıhtan veya deniz altından sahaya giremeyen Yunanistan cephesi, uçaklarla Türkiye'ye gözdağı vermeye çalışıyor. Fakat uzmanlar, bunun Türkiye için yalnızca bir “sinek vızıltısı” olabileceğini kaydediyor. GiritLibya arasındaki açık sularda ve Meis civarında da Türk gemilerinin bulunduğu, Deniz Kuvvetleri'nin gerekirse bölgeye takviye gemi göndermek üzere Gölcük ve İstanbul'da hazırlıklarını tamamladığı belirtiliyor.
EN BÜYÜK KORKULARI TÜRK DENİZALTILARI
Yunanistan'ın geçmişten bu yana en büyük korkusunun Türk denizaltıları olduğu biliniyor. Kardak krizinde istifa eden Yunan Genelkurmay Başkanı'nın anılarında yazdığı gibi, “nerede oldukları asla bilinmiyor.” Türk Donanması sayı bakımından da üstünlüğünü korurken, Reis sınıfı denizaltıların envantere girmesiyle birlikte dengenin Türkiye lehine açık şekilde değişmesi bekleniyor.
MISIR ANLAŞMASI BUGÜN OYLANACAK
Yunanistan'ın Mısır ile imzaladığı ve Türkiye'nin egemen haklarını ihlal eden Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasını bugün Yunan Parlamentosu'nda onaylaması bekleniyor. Mısır'ın ise anlaşmayı oanylayıp onaylamayacağı henüz bilinmiyor. İstihbarat yetkilileri aracılığıyla kayıplarını daha önce Türkiye'ye ileten Mısır'da anlaşmaya ilişkin çok sayıda itiraz bulunuyor.
AB DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANIYOR
Almanya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre AB'ye üye ülkelerin dışişleri bakanları perşembe ve cuma Berlin'de bir araya gelecek.
“Gayrıresmi buluşma, 27 Ağustos'ta Belarus'la ilgili çalışma toplantısıyla başlayacak. Bakanlar, bu ülkedeki son gelişmeleri ve AB tarafından verilecek olası tepkileri konuşacak” denen açıklamada, daha sonra bakanların Doğu Akdeniz ve bölge genelindeki durum ışığında ABTürkiye ilişkilerini kapsamlı şekilde masaya yatıracağı vurgulandı.
Berlin'deki buluşmanın ikinci gününde ilk gündem maddesinin ABRusya ilişkileri olacağını belirten Alman Dışişleri, toplantının Kovid19'un jeopolitik etkisi ve AB'nin stratejik yanıtlarının konuşulacağı çalışma yemeğiyle sona ereceğini ifade etti.
'DENİZDEKİ BU GÜCÜMÜZÜ BEKLEMİYORLARDI'
Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmeleri AA'ya değerlendiren Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nin, Türkiye'nin 20. yüzyıldan devraldığı ve 21. yüzyılda da devam edeceği çok ciddi jeopolitik sorun alanlarının başında geldiğini söyledi.
Gürdeniz, 1960'lı yıllardan itibaren Türkiye'nin Ege sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını, 1963'ten sonra Kıbrıs sorununun ve 2000'lerin başında itibaren de Doğu Akdeniz sorununun başladığını anlattı. Türkiye'nin söz konusu 3 alandaki jeopolitik hassasiyetlerinin gelecek dönemin jeopolitik rotasını belirleyeceğini dile getiren Gürdeniz, şöyle devam etti:
'SADECE TÜRKİYEYUNANİSTAN ANLAŞMAZLIĞI DEĞİL'
“Bu çerçevede sadece olaya TürkiyeYunanistan veya TürkiyeKıbrıs ilişkileri açısından bakmamak lazım. Esasında olay Türkiye ile Avrupa Birliği, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerinin de bir uzantısı. Hegemonya el değiştiriyor. Hegemonya el değiştirirken, hegemonya sonrası dönemin politik, jeopolitik haritalarını oluşturmaya çalışıyor. Görüyoruz ki İsrail'in güvenliği, enerji jeopolitiği ve Doğu Akdeniz'de Rusya'nın güneyden çevrelenmesi, Çin'in güneyden çevrelenmesi, İran'ın güneyden çevrelenmesi gibi konular, ABD jeopolitiğinin önemli parametreleri. Dolayısıyla ABD, bu bölgede kendi politikalarını uygulatabilmek için Türkiye'nin hizaya sokulmasını istiyor. Çünkü Türkiye, soğuk savaş sonrası kendi politikalarına yöneldi ve bu politikalarından vazgeçmiyor. Bunun başında da tabii ki Doğu Akdeniz'deki, Kıbrıs'taki, Ege'deki çıkarları geliyor.”
'ENERJİDE SÖZ SAHİBİ OLMAMIZI İSTEMEZLER'
Gürdeniz, Türkiye'nin üzerine Türkiye'yi Anadolu'ya iten, sıkıştıran bir “Sevr haritasıyla” gelindiğini belirterek, “Bu harita, Ege'yi tamamen Yunan denizi kabullenmesiyle Doğu Akdeniz'de bizi İskenderun Körfezi ve Antalya Körfezi'ne, batıda karasularımıza hapsediyor. Bu haritaya Türkiye 2000'li yılların başından beri karşı çıkıyor, meydan okuyor. Bu bir kanser ve bu kanserin şu an hemen hemen en ciddi safhasına geldik. Burada değişmesi gereken tabii ki Yunanistan'ın tutumu, Türkiye'nin tutumu değil. Çünkü Türkiye, hakkı olan yani bir nevi Misakı Milli sınırımız diyeceğimiz denizdeki vatanımızı savunuyor. Ege'de de aynı şekilde, Ege'de hakkı olan imkanlarını savunuyor. Türkiye'nin karaya sıkıştırılması, itilmesi söz konusu olamaz” diye konuştu.
Enerji konusunda da küresel devlerin, Türkiye'ye geniş yetki alanları verip, Karadeniz'deki gibi çok büyük bir alanı bulmasını istemeyeceğine işaret eden Gürdeniz, şunları ifade etti: “Türkiye'nin hem deniz gücü olmasını istemezler hem de enerjide söz sahibi bir dev olmasını istemezler. Bu harita ve bu uygulamalar, yani Türkiye'nin aleyhinde çıkan kanun tasarıları, kınamalar, ambargo tehditleri, silah yaptırımları gibi her şeye bu çerçeveden baktığımızda Türkiye'yi hegemonyanın istediği çizgiye zorlamak. Türkiye buna direniyor, buna direnmek zorunda çünkü burada direnişi kırılırsa biz ikinci Sevr ile karşı karşıya kalırız.”
'OTURUP KONUŞMAK ZOR'
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, rasyonel hareket etmeyen ve hala “Konstantinopolis hayalleriyle” yaşayan bir Yunanistan'ın olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu: “Yunanistan'ın kafa yapısı da normal sözle değişmiyor. O yüzden Türkiye gambot diplomasisi uyguluyor çünkü Türkiye'nin karşısında mantıklı, ayağı yere basan bir topluluk yok. Batı Anadolu'nun hala kendilerine ait olduğunu savunan, Ege Denizi'nin tamamının kendilerine ait olduğunu düşünen bir Yunanistan var. Böyle bir Yunanistan'la rasyonel olarak nasıl oturup konuşacaksınız? O yüzden onların kafa yapısını değiştirmek lazım.”
'ATİNA'YI DESTEKLERSE NATO'NUN SONU OLUR'
“Kendi gücüne dayanmadan, başkalarının gücüyle topraklarını neredeyse 1830'dan bugüne kadar 5 kez büyütmüş bir ülke var. Ama kendi gücüyle Türkiye'nin karşısına çıktığında ne olacağını o da çok iyi biliyor. O yüzden bunun en büyük caydırıcılık olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan eğer NATO ülkeleri ona yardım ederse ABD, Fransa gibi yani Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı ateş kullanmasına, o zaman NATO kendini sorgular, çökme aşamasına gelir ve hiçbir ülke NATO'da kalmaz. NATO'nun sonunun gelmesi demek, kenar kuşağın güney kanadının çökmesi demektir. Bu da ABD'nin jeopolitik teorileri açısından kabusla eşdeğerdir.”
'BUNU BEKLEMİYORLARDI'
Türkiye'nin savunma sanayisiyle Doğu Akdeniz'de de güçlendiğine dikkati çeken Gürdeniz, şunları kaydetti: “Doğu Akdeniz'de bizim haklarımız var, Meis'in güneyinde 40 bin kilometrekare saha var, buraya biz sokmayız, derse bu işten bir yere gidemeyiz. Uluslararası hukukun, Uluslararası Adalet Divanı'nın, eski kararlarını göz önüne almak lazım. Başta böyle bir dizayn olduğu için, emperyalizm Türkiye'yi böyle dizayn etmiş, böyle küçük bir alan vermiş. Türkiye'nin buna karşı çıkmasına hazırlıklı değillerdi. Türkiye'nin denizde bu kadar güçlü olacağını ve Türkiye'nin savunma sanayinde karşı çıkacak güce erişebileceğini beklemiyorlardı. Bu nedenle şimdi Batı'nın da kafası karışık. Libya'da, Gazi Magosa'da Türkiye üs kuruyor. Bunlar, Batı'nın Türkiye dizaynının çok dışında şeyler. Bunlar alışmaları da tabii vakit alacak. Masaya oturduğunda tabii ki her ülke güçlü oturmak ister. Türkiye de ona çalışıyor.”
'TÜRKİYE PARADİGMASINI DEĞİŞTİRMELERİ LAZIM'
Fransa'dan sonra ABD ve Yunanistan donanmasının ortak tatbikat düzenlemesi Doğu Akdeniz'de gerilimi artırdı. Türkiye'nin Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki tatbikatlarına karşı tatbikat ilan etmesi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamaları Yunanistan'da tansiyonu yükseltti.
Doğu Akdeniz'deki sıcak gelişmeleri ve Ege'de yükselen tansiyonu değerlendiren uzmanlar, Fransa'nın desteği ile Akdeniz'e inen Yunanistan'a Türkiye'nin izin vermeyeceğini, Atina'nın uluslararası hukuk çerçevesinde Batı'dan beklediği desteği almayacağını ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz ve Ege'de telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayabileceğini kaydetti.
NATO KİMİ DESTEKLEYECEK
Bozok Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Türkiye’nin Mavi Vatan doktriniyle Doğu Akdeniz’deki adımlarının ve özellikle Libya hamlesinin ardından 2003 yılından bu yana Yunanistan'ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile planladığı projeksiyonun ciddi biçimde sekteye uğradığını söyledi. Zorlu, Yunanistan'ın bölgesel barış ve istikrar için gerekli olan “kazankazan” stratejisi yerine sıfırtoplamlı oyunu tercih etmesinin iki ülke arasındaki gerilimi bu noktaya taşıdığını belirtti. Prof. Dr. Zorlu, Fransa, Mısır ve tali olarak kimi Körfez ülkelerinin gerginliği Yunanistan lehine inşa etme gayretlerinin uluslararası sistem açısından ciddi bir sorun taşıdığını vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu: “Nihai olarak Yunanistan'ın uluslararası hukuka aykırı tutumu hem Yunanistan’ın hem de AB’nin çıkarlarına aykırıdır. 'NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti' diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, adeta iki NATO ülkesini çatışma noktasına getirmekte. Macron'un çatışma riskini görmediğini kimse iddia edemez. NATO üyesi iki ülke karşı karşıya geldiğinde kim kimi hangi gerekçeyle destekleyecek? Bu durum can çekişen NATO için yeni bir meşruiyet sorunu demek. Bu sorunun sıcak bir çatışmaya evrileceğini sanmıyorum ama böyle bir olasılıkta NATO Yunanistan'a yardım ederse bu ciddi ölçüde sarsılması anlamına gelir. Pandemiyle uğraşan dünya yeni bir kaosa sürüklenir. Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında sıcak bir çatışma ihtimaliyle ortaya çıkacak kaosa gerek AB gerekse NATO’daki genel eğilim izin vermeyecektir. Çünkü böyle bir riskin ortaya çıkması tüm küresel dengeleri sarsacaktır.”
'ARKASINDA DURMAYACAKLAR'
Yunanistan’ın kışkırtıcı tutumunu gözden geçirmesinin iki komşu ülkenin çıkarlarının ötesinde bir önem sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Zorlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yunanistan'ın birtakım ülkeleri yanına alarak kurduğu salt Türkiye karşıtı ittifaktan bir an önce vazgeçmesi ve Türkiye paradigmasını değiştirmesi lazım. Bu hem iki ülkenin hem de bölgenin istikrarı ve barışı için son derece önemlidir. Farklı saiklerle Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı cesaretlendiren ülkeler, iki ülke çatışma senaryosu ile yüzleştiğinde güçlü ihtimal ki Yunanistan’ın arkasında durmayacaklardır. Bu durumda adeta tüm yumurtaları aynı sepete koyan Yunanistan, telafisi mümkün olmayan zararlara uğrayacaktır. Dolayısıyla Yunanistan’ın bu kışkırtıcı tutumunu gözden geçirmesi iki komşu ülkenin çıkarlarının da ötesinde bir önem taşımaktadır.”