3 Kasım 2020’de ABD’de başkanlık seçimleri yapılacak.
Trump, Biden’ın 8 puan gerisinde.
Washington’da Kasım’daki seçimlerde zor durumda olan mevcut başkanlar için geçerli bir “Ekim Sürprizi” hikayesi vardır.
Yani geride olan başkan rakibi geçmek için büyük bir olay yaratır.
ABD’de bu genelde dış politika ile ilgili olur.
Mesela 2000’de son derece şaibeli bir seçim sonucu yüzde 50 ile kazanan yavru Bush, bir sene sonraki 11 Eylül kumpas saldırılarıyla oy oranını yüzde 85’e fırlatmıştı.
Carl Sagan’ın ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştu.(*)
Son dönemde aynı söylenti Trump için geçerliydi.
Herkes Ekim’de bir şeylerin olmasına kesin gözüyle bakıyordu.
Pompeo’nun kuşkulu seyahatleri ve söylemleri de bunu doğruluyordu.
Ortadoğu’da Suriye, Irak ve İran ile Latin Amerika’da Venezuela olağan şüphelilerdi.
ABD’nin Venezuela veya İran’a sürpriz bir saldırı düzenlemesi, Irak’ta büyük bir harekata girişmesi veya Suriye’de devasa bir üs bölgesi kurması haberleri dolaşımda zaten.
Bob Woodward’ın “Öfke” kitabında yazdığı gibi Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ı öldürme girişimi de hep gündemde.
Ha, bir de İsrail’in Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı o meşum anlaşma da kötü çağrışımlara gebe.
Güney Çin denizinde Çin ile bir çatışma olasılığı da her daim yüksek.
Ayrıca Trump’ın NATO’dan ve START nükleer anlaşmasından (2021’de süresi doluyor) çekilmesi de konuşuluyordu.
Eski başdanışmanı John Bolton ve New York Times Muhabiri Michael Schmidt’in kitaplarında Trump’ın NATO’dan çekilme düşüncesi teyit ediliyor.
Herkes böyle bir Ekim sürprizi beklerken, 2 Ekim’de Trump ve eşi Melania’nın covid 19’a yakalandıkları haberi gündeme bomba gibi düştü.
VİRÜS SARIŞIN BOMBADAN
Çift, virüsü Beyaz Saray danışmanı, eski model ve TV sunucusu Hope Hicks’ten kapmıştı.
30 yaşındaki Hicks, 2016’dan beri Trump’ın etrafındaydı.
Hatta, Melania ile aralarının bu sarışın bomba yüzünden bozulduğu da biliniyor.
Hicks, 2018’de kongredeki soruşturmada Trump ile ilgili gizli bilgileri dökülünce, Beyaz Saray’dan uzaklaştırıldı, Fox News’de halkla ilişkiler sorumlusu başkan yardımcısı oldu.
Ama ayrılık uzun sürmedi.
Bu sene Mart ayında yeniden Trump’a başdanışman olarak Beyaz Saray’a döndü.
Annesi Demokrat Partili kongre üyesinin asistanı olan Hicks, 30 yaşında sağlıklı bir virüs taşıyıcısı olarak yaşlı Trump’a sürprizi patlattı.
Trump onun adını da verdi açıklamasında: “Hiç ara vermeden gece gündüz çalışan Hope Hicks’in testi pozitif çıktı. Başleydi ve benim de testlerimiz yapıldı ve biz de karantinaya alındık.”
74 yaşında ve aşırı kilolu olan sarı kafa Trump, hastalığı ayakta da geçiremedi.
Askeri hastaneye kaldırıldı ve doktorları en az iki kere ciddi solunum güçlüğü çektiğini bildirdi.
Seçim uğruna ayaklanıp bir iki laf eden Trump, hastane çevresinde de tur attı makam aracıyla.
Ancak, 77’lik Biden’a ‘yaşlı, moruk, bunak’ filan derken, kendisi hasta ve güçsüz bir lider profili çizerek 3 Kasım’da kaybedeceğinin işaretini de vermiş oldu.
Hele bir de, virüse inanmayan bir tavır içinde, başından beri pandemiyi küçümseyen Trump, demokrat partililere göre “ilahi adalet”in sopasını yemişti.
TRUMP EGEMENLERE SELAM MI ÇAKTI?
Hastanede çekilen son videosunda, “Dersimi aldım. Virüsü okulunda öğrendim. Hem de kitap defterle değil bizzat yaşayarak” diyen Trump, aslında belki de Bill Gates ve neocon müesses nizama da selam çakıyordu.
Öyle ya, bu virüs tam bir kapitalist virüsü idi.
Pandemi sürecinde, dünyada 2 milyar insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, ABD’nin en zengin yüzde birlik kesimi, servetlerine yaklaşık bir trilyon dolar ekledi.
Kinsey araştırma şirketinin raporuna göre, virüs sonucu küresel çapta küçük ve orta ölçekli üreticilerin yüzde 30’luk kesimi ya battı, ya da iflas noktasına geldi.
Üretici kesimler kaybederken, Davos’ta “Great Reset” (sistemi kapatıp yeniden açma) manifestosu okuyan ultrazengin finans kapital kesimi, onların tesislerini ölü fiyatına toplamaya hazırlanıyor.
Dijital ve çipli bir dünyayı tasarlayan bu zengin sınıf, bunca aç ve açıkta, hasta ve susuz popülasyonu ne yapacak işte o merak konusu.
Tam dünya savaşını çağrıştıran bir ortam var.
Tabii insanın genetik yapısıyla oynayacak aşıların, orta ve uzun vadede insan nüfusunu azaltabilecek yan etkilere sahip olması gibi bir korkunç olasılık da ne yazık ki mevcut.
BIDEN KAZANINCA TÜRKİYE’DE NE OLACAK?
Bizim gündeme dönersek.
Biden kazanırsa, AKP’nin işi çok daha zorlaşacak.
Neocon ve hatta Ziocon ekip, Erdoğan ve AKP’yi indirmek için elinden ne gelirse yapacak gibi görünüyor.
3 Kasım 2002, 3 Kasım 2020...
İlginç bir tesadüf.
Zarrap davasından tutun, Suriye, İran, Irak, Doğu Akdeniz ve Kafkaslara kadar bize tam düşman bir cephe kurmak için aporttalar.
Hali hazırda Pompeo gibiler de zaten bunun alt yapısını döşüyor.
Ancak Biden gelirse ekonomik darbeler, iç kargaşalar ve PKKIŞİD coşmaları da beklenebilir.
Biden 2 Haziran’da şunları söylemişti:
“Yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey şu ki, şu an ona [Cumhurbaşkanı Erdoğan] çok farklı bir yaklaşım benimseyerek muhalefet liderliğini desteklediğimizi açıkça ortaya koymak… Onlarla, benim daha evvel yaptığım gibi, daha doğrudan bir etkileşimde bulunursak, Türk liderliğinin hâlâ mevcut olan unsurlarını destekleyebileceğimiz ve onlardan daha fazla yararlanabileceğimiz ve Erdoğan’a kafa tutmak ve onu alt etmek için onları cesaretlendirebileceğimiz görüşündeyim hâlâ. Bir darbeyle değil, bir darbeyle değil; seçim süreciyle.”
Özetle ‘her yol mübah’ diyor yaşlı Biden.
Gerçi ABD’de 3 Kasım gecesi itibarıyla yeni bir iç savaşın çıkması da olasılık dışı değil.
Trump, Biden’ın çoğunluğu mektupla gelecek oylarını saydırmazsa ve Trumpçı yüksek mahkeme de bunu onaylarsa ortalık fena karışacak.
Benim asıl korkum, Biden’ın gelmesinden çok, Türkiye’de Biden’ın desteklediği muhalefetin iktidara gelmesi.
Halkın öfkeli ve çaresiz çoğunluğu artık haklı olarak, “Bunlar gitsin de kim gelirse gelsin” modunda.
18 yıllık bir birikim var tabii.
Ancak hayat bu kadar basit değil.
Biz hala Turgut Özalların, Tansu Çiller’lerin, Kemal Dervişlerin ektiği tohumların (AKP olarak filizlendi, fidana ve ağaca dönüştüler) cezasını çekiyoruz.
Amerika çökerken, Amerikancı bir iktidar olmamalı.
Yani yeniden “Fesli Kadirler ile Ayşe Hür’ler” arasında kalmamalıyız.
Çare mi?
Çare Atatürk ve 6 Ok’tadır.
Trump’ın Ekim sürprizinden, Türkiye’nin Kasım çaresine geldik.
Türkiye, dünya çapında gelmekte olan mükemmel fırtınadan korunabilmek için, cumhuriyetçilik, devletçilik, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, halkçılık umdelerine geri dönmeli.
Bunlar olmazsa üretim de olmaz, demokrasi de olmaz, hukuk da olmaz.
(*) Amerikalı ünlü gök bilimci ve astrobiyolog Carl Sagan, 1995 yılında yazdığı ‘The Demon Haunted World’ (Karanlık bir Dünyada Bilimin Mum Işığı) adlı kitabında şu kehanette bulunmuştu: “Çocuklarımın ya da torunlarımın Amerika’sı için ciddi endişeler taşıyorum. Onların, Birleşik Devletler’in yalnızca bir hizmet ve bilgi ekonomisi haline geldiği; hemen hemen tüm önemli üretim sanayilerinin başka ülkelere kaydığı; halktan kimsenin bilmesine gerek görülmeyen göz kamaştırıcı teknolojik güçlerin çok az kişinin tekelinde olduğu; insanların kendi gündemlerini belirleme ya da otoriteyi bilinçli bir şekilde sorgulama yetilerini yitirdiği, bunun yerine kristallere bakıp burç haritalarına danıştığı; toplumun güç ve yeteneklerini yitirmiş, göze kulağa hoş gelenle gerçek olanı ayırmaktan aciz bir halde, farkına bile varmaksızın batıl inanışlara ve karanlığa gömüldükleri bir dünyada yaşamalarından korkuyorum… Amerika’daki gerileyişin en somut kanıtı, 30 saniyelik (şimdilerde neredeyse 10 saniyelik, halta daha kısa) ses bitleri ile dünyanın en düşük ortak payda programlamasını kullanan, hiç sorgulamaksızın sahte bilim ve batıl inanış satışı ve bir nevi cehalet kutlaması yapan, halkı yönlendirme gücü çok büyük, kokuşmuş medya kurumudur.”