Toplumdaki fay hatlarını sürekli derinleştiren ve gerginlik üreten merkezler her fırsatta ortaya çıkıyor. Bazen deprem gibi çok önemli bir olay olması gerekmiyor, 7 gün 24 saat yalan üreten merkezler, bu fay hatlarını tetikleyerek bir felaket yaratmak için uğraşıyor.
Kimi zaten var olan, kimi zorla yaratılan bu fay hattının adı bazen “Aleviler”, bazen “İslam”, bazen “Atatürk”, bazen yapay bir “TürkKürt gerilimi” olabiliyor.
Elazığ depreminde tamamen gerçek dışı olduğu halde Malatya’daki Alevi köylerine yardım gitmediği yalanı ortaya atıldı.
Kimileri, “Kürtlere” ayrımcılık yapıldığı yalanını devreye soktu. Sosyal medya bunun için en elverişli alan oldu. Deprem gibi bir felaketin yaşanması gerekmiyor, hep aynı fay hatları üzerinde oyun oynanıyor.
Gerilimi arttırmak için öyle yalanlar ortaya atıldı ki, teröre karşı hayatını kaybeden askerimiz Alevi olduğu için cemevindeki cenazesine devlet erkânının katılmadığı bile söylendi.
Provokatörlerin, Alevilerin evlerinin kapısına işaret koymasını toplumsal çatışmaya çevirmek isteyenler de çıktı.
Terör örgütü ile arasına mesafe koymayanlar, PKK’ya karşı olan herkesi “Kürt düşmanlığı” ile suçladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, provokatörler için her zaman gerilimin yükseltildiği fay hatlarından birisidir. Gerek yaptıklarına, gerek kişiliğine saldırarak çatışma peşinde olanlar hep olmuştur.
Özünde inanç, barış ve ahlak olan İslamiyet, gerek dışarıdan, gerek İslamiyet adına konuştuğunu söyleyenler tarafından çatışma alanı olarak kullanılır.
Yalnız bunlar mı? Deprem sırasında aramakurtarma faaliyetlerinde önemli bir başarı gösteren kurumları hedef aldılar.
Psikolojik savaşın nasıl yürütüldüğünü bilen şer odakları, eleştirinin çok ötesinde doğrudan yalana ve algı operasyonuna başladı.
Amaç belli: Toplumda güven simgesi olan kurumların itibarını zedelemek, güvensizlik ve tedirginlik yaratmak. Yurttaşları yalnızlık içinde tedirginliğe, dolayısıyla çatışmaya itmek isteyenler çıktı.
CAHİT BERKAY’I SİZ YARATMADINIZ, SİZ YOK EDEMEZSİNİZ
BÜLENT Ortaçgil, Ahmet Ümit, Haluk Levent, Derya Köroğlu, Timur Selçuk, Hasan Saltık, İlhan Şeşen, Şükrü Erbaş, Tunç Başaran, Mazhar Alanson ve son olarak da Cahit Berkay...
Bu isimlerin ortak özelliği nedir?
Kimi sinemacı, kimi yazar, kimi besteci, kimi şarkıcı olan bu isimlerin ortak özelliği nedir? Yaptıkları işte başarıları, kendilerini var etmeleri, yaratıcılıkları, kiminin de muhalif tutumları...
Ama bu isimlerin ortak bir yönleri daha var: Verdikleri röportajdan sonra lince uğramış olmaları. Son örneği Cahit Berkay, Sabah gazetesine verdiği söyleşiden sonra sözde muhalif kesim tarafından itibar lincine uğradı. Peki Berkay ne dedi? Okuyalım: “Sevgi üzerine besteler yaptım hep. Sevginin sağı solu olmaz. Müziğimle barışı; insan, ülke, doğa sevgisini anlattım. Özel bir coğrafyada yaşıyoruz. Dışarıdan Türkiye ile uğraşmasalar burası dünyanın en güzel ülkesi olur. Emperyalist güçler yıllardır Türkiye ile uğraştı, uğraşmaya devam ediyor. Bunun farkında olalım. Ortadoğu gibi zorlu topraklar var yanımızda. Savaştan kaçanları ülkemize aldık. Onlar için milyar dolarlar harcadık. Avrupa ‘Size para vereceğiz’ dedi, onu da yapmadı, kapıları kapattı. Türkiye tek başına mücadele ediyor.”
Her yurtseverin edeceği laflar bunlar. Ama Sabah gazetesine röportaj verdi diye linç ediyorlar. Terör örgütlerine yakın bir gazeteye ya da dergiye konuşsa baş tacı edilirdi. Kişilik sahibi insan istediği yere konuşur, istediğini söyler. Kişiliksizlerin bunu anlaması mümkün değil. Kişiliksizlerin bunu anlaması zor, onlara şunu söylemek gerek: Cahit Berkay’ı siz yaratmadınız, o yüzden siz yok edemezsiniz...
VE BİR GÜN BİR SURİYELİ...
VE bir gün bir Suriyeli öyle bir şey yapar ki, onlara düşman olanlar utanır, sahip çıkanlar gururlanır...
Elazığ depremi sırasında Sürsürü Mahallesi’nde yıkılan binaya koşan Suriyeli üniversite öğrencisi Mahmud, elleriyle kazdığı enkazın altından Dürdane Aydın’ı kurtarır ve hayata döndürür. Dürdane Aydın ile Mahmud’un karşılaşmasını görmeyen yoktur. İnsanlığın gurur kaynağı Mahmud’a “kardeşim” deyişini duymayan kalmamıştır. Mahmud, Türkiye’deki milyonlarca Suriyeliden birisi. Yüz binlerce Suriyeli Türkiye’de okuyor, hayatını kazanıyor. Emin olun, onların içinden öyle insanlar çıkacak ki, bir gün onlara karşı olanlar da o Suriyelilerin yaptıkları ve söyledikleriyle gurur duyacaklar. Asıl gururu onlara sahip çıkanlar, ötekileştirmeyenler duyacak.