Örgütün 'açılım' sürecini fırsat bilerek şehir merkezlerinde hendekler kazdığı, buralara silah yığdığı ortaya çıktı. Güvenlik güçleri terör örgütünü mahallelerden, sokaklardan def etmek, Türkiye'yi bölme girişimlerini durdurmak için kararlı meskun mahal operasyonları düzenledi. Sokağa çıkma yasaklarıyla sivil halkın çatışmalardan alacağı zarar en aza indirilmeye çalışıldı. Bu sırada bir grup akademisyen 'Bu suça ortak olmayacağız' başlığıyla operasyonları hedef aldı.
Bildiride terörle örgütü görmezden gelindi, güvenlik güçleri keyfi olarak buralarda operasyon yapıyor gibi yansıtıldı. Skandal bildiride şöyle ifadeler yer almıştı:
KÜRT HALKINA 'KATLİAM'MIŞ!
“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
“Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.”
Bildiride terör örgütüyle 'müzakere' ve 'hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası oluşturması' talep edildi.
Aydınlık