CAN ÇAKIR

ABD’nin NATO’yu ABD çıkarları için kullanmasına Avrupa ülkelerinden tepkiler büyüyor. NATO’nun Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da kullanılmasına itiraz eden, NATO’nun faaliyetlerinin sınırlarıyla yetinmesini savunan ülkeler itirazlarını giderek daha fazla dile getirmeye başladılar. ABD politikalarına en yakın duran Fransa Cumhurbaşkanı Macron daha önce “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması ile NATO konusundaki düşüncelerini dile getirmişti. Afganistan’da yaşanan yenilgi ve ABD’nin kaçışı sonrasında tartışmalar daha da büyüdü. NATO içinde birlik önemli ölçüde dağılırken, NATO ülkeleri medyasında, “Biden ‘ABD geri döndü’ demişti ABD evine döndü” esprileri yapılmaya başladı.

Eski NATO Genel Sekreteri Robertson, Trump ve Biden’ın, NATO’nun birlikte hareket etme prensibini boşa çıkarmakla suçladı. İngiltere’den yapılan açıklamalarda Afganistan’da olup bitenin NATO’yu küçük düşürdüğü ve birliğe zarar verdiği belirtildi. Eylül ayında Almanya Şansölyesi olması beklenen Laschet de “NATO’nun kuruluşundan beri karşılaştığı en büyük yenilgi” sözleriyle ABD’ye tepkisini gösterdi.

‘ABD KARAR ALIYOR, BİZ UYGULUYORUZ’

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Afganistan'da yaşananlar sonrasında Alman ordusunun yurt dışı görevlerinin anlamı olup olmadığının masaya yatırılması gerektiğini söyledi. NATO müttefiklerinin, İttifak'ın kendi temel görevi dışındaki misyonları yürütmeye uygun olup olmadığını tartışması gerektiğini belirten Maas, "Barışı sağlamak, insan haklarına riayet edilmesini sağlamak bizim görevimiz mi? Kendi devlet yönetim biçimimizi ihraç etmek görevlerimiz arasında mı? Bu, Afganistan'da her halükârda başarısızlığa uğramıştır." değerlendirmesinde bulundu.

NATO'nun Avrupa kanadının güçlendirilmesi ve Washington'a bağımlılığının azaltılması gerektiğine vurgu yapan Almanya Dışişleri Bakanı Maas, "Gerçekte pek çok konuda kararı Amerikalılar alıyor ve biz ABD olmadan zorlu uluslararası misyonlar gerçekleştirebilecek durumda olmadığımız için onları izliyoruz. ABD karar alıyor, biz uyguluyoruz. Avrupa'nın Washington'a bağımlılığı azaltılmalı. Askerlerimizi herhangi bir yere göndermeden önce daha fazla siyasi tartışma yürütmeliyiz. Aksi takdirde, Başkan kim olursa olsun sadece Washington'ın kararlarını uygulamamız tehlikesi doğuyor" dedi.

İSTİHBARAT PAYLAŞIMI ETKİSİZ KALDI

Bugünlerde istihbarat birimlerine yönelik gelen eleştiriler Maas’ın ifadelerine örnek niteliğinde. Bir taraftan ülkenin dış istihbarat teşkilatı olan Federal Haber Alma Servisi (BND) ile Alman hükümeti arasındaki iletişimin eksik kalması, diğer taraftan BND’nin CIA ile iletişimde olması NATO güçlerinin müdahale gücüne daha da büyük gölge düşürmüş durumda. Maas’ın yaptığı açıklamalar, Taliban’ın Kabil’e girmesine daha iki gün kala statükonun devam ettiğine işaret ediyor. Ancak gelişmelerin beklenmedik yönde ilerlemesi, hükümetin eleştirilerini BND’ye çevirdi.

Raporlar ise BND’nin daha ocak ayında Taliban’ın güçlendiğini öngördüğünü, buna rağmen son gelişmeleri tahlil edemediğini ifade ediyor. BND Başkanı Bruno Kahl ise Alman Parlamentosu karşısında kurumunu, BND’nin başta CIA olmak üzere diğer istihbarat kuruluşlarıyla da iletişimde olduğu, geçen hafta yapılan görüşmede de kendileriyle paylaşılan yeni bilgilerin olmadığı sözleriyle savundu. Buna tahliyelerin yaşandığı sırada Şansölye Angela Merkel’in yaptığı “Amerika’nın desteğiyle başardık” açıklaması da eklenebilir.

2. FAY HATTI: MÜLTECİ KRİZİ

NATO içindeki çatlağı bugünlerde derinleştiren bir diğer olgu da mülteci krizi. Kabil havalimanındaki görüntüler, Avrupa ülkelerinin aklına 2015 yılındaki düzensiz göç görüntülerini hatırlatıyor. Altı yıl önce yaşanan düzensiz göç konusunu hafta içinde Almanya ve Avusturya İçişleri Bakanları Nehammer ile Seehofer gündeme getirdi. Bu durum ise Avrupa ülkelerinin Taliban’a karşı yaklaşımını da sorgulatıyor. Avrupa’nın diğer siyasetçileri de bunun önlenmesi için Taliban yönetimi ile iletişimin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Almanya’nın başbakan adayları da benzeri yorumlar paylaşmakta. Hıristiyan Demokrat Birliği Partisi Genel Başkanı Armin Laschet’in “İyi bir dış siyaset sanatının içeriği, toplumumuzun haklı olarak reddettiği hedeflere ve insan imajına sahip olan devletlerle sonuçlara varmak.” ifadesi, Almanya’nın yeni dönemde Afganistan’ın yeni yönetimiyle temas halinde olacağına işaret niteliğinde. Dışişleri Bakanı Maas da önceki gün tahliyeleri kolaylaştırmak üzere Alman hükümetinin Afganistan Eski Özel Temsilcisi’ni Doha’da Taliban temsilcileriyle görüşmek üzere görevlendirmişti.

AVRUPA, ABD’DEN BAĞIMSIZ STRATEJİLERİ TARTIŞIYOR

Gelişmeler, Avrupa’ya ABD’den bağımsız adımlar atma ihtiyacını yeniden hatırlatmış olsa da ABD’li isimler, Avrupa’yı kaybetmekten çekiniyor. Amerikan İlerleme Merkezi (Center for American Progress) uzmanlarından Max Bergmann, Brüksel’e yakın yayın organı Politico’ya yazdığı bir analizde Avrupa Birliği’nin kendi stratejisini geliştirebileceğini ancak savunma gücünün de yetmesi gerektiğini ifade ediyor. Avrupa’nın hava ve deniz gücü açısından yeterli olmadığını belirten Bergmann, 75 yıldır süren ABD’ye bağımlılığın bu durum karşısında daha da süreceğini, ancak kendi gücünü yaratmaya odaklanması halinde daha da bağımsızlaşabileceğini belirtiyor.

Avrupa ise ABD’nin karşısında yeni stratejilere odaklanmış durumda. Kıtanın birçok önde gelen düşünürü, Avrupa’nın Taliban’la görüşmesinin yanı sıra Afganistan’da yeni bir savaştan da kaçınılması gerektiği çizgisini savunuyor. Münih Güvenlik Konferansı Başkanı Wolfgang Ischinger, Almanya Eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Avusturyalı Siyaset Bilimci Prof. Dr. Gerhard Mangott gibi isimler, Avrupa’nın bu doğrultuda hem göç akımını engellemek üzere, hem de Afganistan’ı güçlendirmek için Taliban’ın yanı sıra Rusya, İran ve Çin ile de masaya oturulması gerektiğini savunuyor.

Aydınlık