Pazar günü Tahran, Kum, İsfahan ve İran’ın birçok kentinde milyonlar; Emini’nin ölümünü bahane eden Batı destekli kışkırtıcı eylemlere karşı meydanlardaydı. Kadınlar omuz omuza, hep bir ağızdan “Amerika’ya ölüm” sloganları attı. Atlantik basını, bu sese yine kulaklarını tıkadı.

GÜRKAN DEMİR / TAHRAN

New York’ta Özgürlük Heykeli’ne veya Paris’te Eyfel Kulesi’ne karşı Starbucks’tan aldığım kahvemi yudumlarken BBC’nin İran haberlerini takip etsem bu ülkede saç teli görünen kadınların kazanlarda diri diri yakıldığına inanabilirdim. Ya da Türkiye’deki İranlı muhaliflerin sosyal medya hesaplarında gezinsem, bu ülkedeki kadınların kafeste tutulduğuna ikna olabilirdim. Ancak İran’da sokağa çıktığımda kendi gördüğüm manzaralar beni bu yalanlara ikna olmamı engelliyor.

23 Eylül’de Aydınlık gazetesinde çıkan yazıda İranlı kadınların hayatın her alanında aktif şekilde yer aldığını anlatmıştık. Pazar günü, Tahran, Kum, İsfahan, Mazandaran ve Kazvin kentleri başta olmak üzere İran’ın birçok yerinde milyonlar son dönemdeki şiddet eylemlerine karşı meydanlardaydı. Saç teli görünen kadın ile tesettürlü kadınlar omuz omuza hep bir ağızdan  “Amerika’ya ölüm” sloganları atarak “Müesses Nizam’a” devlete bağlılığını bildirdi. Miting kadın erkek demeden bağımsızlık saflarının ne kadar sıkı olduğunu ortaya koydu.

ATLANTİK BASINI GERÇEKLERE KARŞI KÖR, SAĞIR, DİLSİZ

22 yaşındaki Mehsa Emini’nin ölümü bahane edilerek başlatılan eylemler başka bir mecraya kaydırıldı. Barışçıl olarak başlayan gösterilerin geldiğimiz nokta itibariyle Mehsa Emini ile bağı kalmadı ve tamamen şiddet eylemlerine dönüştürüldü. Bu eylemleri bir özgürlük arayışı olarak sunan başta BBC olmak üzere Atlantik basını, 23 Eylül Cuma ve 25 Eylül Pazar günü alanlara çıkan milyonları görmezden geldi. Başta İngiltere ve Norveç’te kaçak İranlıların yaptığı İran karşıtı Farsça yayınlar da cabası. Türkiye’deki çoğu yazılı ve görsel basının da onlardan kalır yanı yok. Nerede şiddet eylemlerinin lehine önü arkası kesilip kırpılıp hazır hale getirilen görüntüler var, seçip seçip ekranlara taşıyorlar. Bu basın kuruluşlarına göre, İran’da hükümet düşmek, siyasi yönetim de değişmek üzere… Değişimin sözde eli kulağında. Cuma ve pazar günü meydanlardaki kalabalığa gözünü ve kulağını kapatanlar, oluşturdukları algı üzerinden kendilerini takip edenleri kandırabilir. Biz ise o meydanlarda gördüklerimizle şimdi yeni bir pencere açıyoruz. Hakikat penceresi…

İRAN’IN DEVRİMCİ KADINLARI EN ÖNDE

Diğer kentlerdeki mitingleri İran televizyonlarından, Devrim Meydanı’ndakini ise yerinde takip ettik. Milyonlarca insanın buluştuğu meydana sığmayan kalabalık, sokak aralarına taştı. ABD, İsrail ve İngiltere karşıtı sloganların atıldığı mitingde, fitnecilerin gençler üzerindeki ellerini de çekmesi istendi. Şiddet eylemlerinde yakılan İran milli bayraklarının coşkuyla dalgalandırıldığı mitingde halk, İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in yanı sıra ABD’nin suikastla şehit ettiği Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Kasım Süleymani’nin posterlerini taşıdı. Kuran’ı Kerim’in yakılmasına, camiler ve kamu kurumlarının ateşe verilmesine duyulan büyük öfke haykırıldı. Sohbet ettiğimiz İranlılar, bağımsız bir ülke olmanın ne kadar kıymetli olduğunu ve bunu onların elinden ABD dahil kimsenin almasına izin vermeyeceklerini vurguladı. Ülke için canlarını seve seve feda edeceklerini bildiren İranlılar, Mehsa Emini için de üzüntülerini dile getirdi. Kadınların yoğun katılım gösterdiği mitingde üst düzey devlet yetkilileriyle beraber ordu ve polis mensupları da yer aldı. Halk gördüğü her güvenlik gücünü kucaklayarak bağrına bastı. Sık sık güvenlik güçleri lehine “Teşekkür” sloganları atıldı ve onlara duyulan minnet ifade edildi. Saat 15.00’te başlayan miting, hava karardıktan sonra da devam etti. Saatlerce ayakta bekleyen halk, kararlılığından geri adım atmadı. Bu arada halk sadece miting alanlarına değil, aynı zamanda şiddet eylemlerinde hayatını kaybeden güvenlik güçlerinin cenaze törenlerine de akın etti. O törenlerde de birlik, beraberlik ve kardeşlik sloganları öne çıktı.

Diğer yanda şiddet eylemleri günden güne azalmaya başladı. Eylemler sözde insan hakları ve özgürlük için yapıldı. Nerede görülmüş terörün insanlara özgürlük getirdiği? En büyük insan hakları ihlalcisi varsa o da ABD ve onun desteklediği terör örgütleridir. Eğer ki İran’da son dönemde yaşanan şiddet eylemlerinde Devrim Meydanı’ndaki gibi bir katılım ve irade olsaydı o zaman İran’da sistemin sallantıda olduğundan bahsedebilirdik. Ancak, BBC ve diğerleri yani ABD, İran içinde böyle bir kalabalıktan desteği, kısa, orta ve uzun vadede bulamayacağı için bundan söz etmek mümkün değil. Devleti için meydanlara koşan İranlılar, bu mitinglerle bir kez daha gösterdi ki emperyalizme boyun eğmeme konusunda çok kararlılar.


DMO’DAN TERÖRE SINIR ÖTESİ OPERASYON

Eylemlerin daha ilk gününde terör örgütlerinin rolünü Ulusal Kanal canlı yayınlarında aktardık. Sosyal medyadaki yalan balonlarını patlatıp, teröristlerin kentleri yakma yıkma eylemlerini anlatınca Twitter ile Instagramdan koro halinde bir grup saldırıya geçti. Gelinen noktada olayların Mehsa Emini ile ilgilisi olmadığı gerçeğini ortaya koymamızın birilerinin canını fena halde yaktığını gördük. Zira cumartesi günü Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO), Irak’ın kuzeyinde bulunan PJAK, KOMELE ve İKDP kamplarına yönelik topçu atışlarıyla operasyon düzenlemesi de haklılığımızı ortaya koydu. Bu kez topçu atışlarının yanı sıra insansız hava araçları ve akıllı lazer işaretçi silahların kullanıldığı öğrenildi. Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, yaklaşık 10 gündür devam eden eylemleri örgütlediği ve yönlendirdiği ortaya çıkan bu terör örgütleri, sınır ötesinde İran’a karşı yeni bir saldırı hazırlığı içine girdi. Terör gruplarının ilgili bölgelerden İran sınırları içine silah sevkiyatı yapmaya hazırlandıklarına dair istihbarat gelince DMO, topçu atışlarıyla tespit edilen noktaları bombaladı. Bombalanan noktaların lojistiğin yanı sıra eğitim amaçlı da kullanıldığı öğrenildi.

Aydınlık