Suriye Ordusu'na bağlı Kaplan Kuvvetleri'nde görevli Türkmen bir subay... Yıllardır ülkesini bölmeye çalışanlara karşı ön cephede savaşıyor... Tevfik Kadan

Birçok kez yaralanmış, bir süre de tedavi görmüş: 'Beni yaralayan Türk askeriydi ama yine de onlara silah doğrultmak istemedim. Ne zaman ateş etsem, boş yere ateş ederdim.' diyor.

Suriye'deki savaşta 11 yıl geride kaldı. Artık tüm dünya Suriye Ordusu'nun bu savaştan galip çıktığını görüyor. Bu zaferin en büyük aktörlerinden biri “Kaplan Kuvvetleri” oldu. Suriye Ordusu'na bağlı seçkin bir özel harekat birimi. Gittikleri her cephede oyun değiştirdiler. Halep'in de Humus'un da Palmira'nın da yolunu onlar açtılar. Kaç kişilerdir bilinmez, ama sahada oldukça etkili bir oyuncular...
Kaplan Kuvvetleri 2013 yılında ünlü Suriyeli General Süheyl Hasan tarafından kuruldu. Canopus Star Operasyonu ile Shaer Petrol Sahası Savaşı'nı o yönetti. İkisini de kazandı, ardından Genelkurmay Başkanlığına yükseldi. Hala iki görevi de birlikte yürütüyor. Robert Fisk ondan “hayatımda gördüğüm en ürkütücü kişi” diye bahsediyor. İşte Hasan'ın emrinde çalışan bir Türkmen subay ile Suriye'deki son gelişmeleri konuştuk. Savaşı, PKK/PYD'ye bakışını, çözüm önerilerini ve yeni hazırlıklarını sorduk. Önemli mesajları var...

Kaplan Kuvvetleri’nin lideri Suriyeli General Süheyl Hasan (ortada)

'BOŞLUĞA ATEŞ ETTİM’

Türkmen olduğunu öğrenince biraz şaşırıyorum. Suriye'deki çeşitli Türkmen grupların muhalif olduğunu hatırlatıyorum. “Genelleme yapmak doğru olmaz.” diyor. Pek çok Türkmenin Suriye Ordusu içinde görev yaptığını, ülkesinin bağımsızlığı için şehit olduğunu söylüyor. “Ben de bir Türkmen subay olarak savaşta pek çok kez yaralandım. Beni yaralayan da Türk askeriydi ama yine de onlara hiç silah doğrultmak istemedim. Ne zaman ateş etsem, boş yere ateş ederdim.” diye ekliyor.
Türkiye'ye bakışını sorduğumda ise “Adana Mutabakatı'na geri dönseler her şey farklı olurdu. Ama dönmemekte maalesef ısrar ediyorlar. Teröristlerin amacı sadece Suriye'yi bölmek değil; Suriye üzerinden Türkiye'yi de bölmek.” değerlendirmesini yapıyor. Türkiye'nin muhaliflere desteğini ve PKK/PYD ile mücadelesini sorduğumda ise net konuşuyor: “Terör akrep gibidir, cebine koyarsan ilk fırsatta seni ısırır. Bir akrebi öldürdüğünü söylüyorsun ama diğer akrebi besliyorsun, sen söyle bana, buradan nasıl bir başarı çıkar?”

FIRAT'IN DOĞUSUNDA DİRENİŞ

Konuyu hemen Fırat'ın doğusuna getirmek istiyorum. PKK/PYD'ye nasıl baktıklarını, herhangi bir hazırlık içinde olup olmadıklarını merak ediyorum. “Haberlerde hiç duymuyor musunuz? PYD/PKK'lı teröristler her gün kimliği belirsiz kişilerce öldürülüyor.” diyerek gülüyor.
Suriye ve Rusya'nın birlikte Fırat'ın doğusunu PKK/PYD ile ABD güçlerinden temizlemek için yoğun bir hazırlık içinde olduğunu söylüyor:
“Suriye ve Rus ordusu, Kamışlı Havaalanı'na büyük bir askeri takviye yapıyor. Hava Kuvvetleri savaş uçaklarını Kamışlı'ya konuşlandırdı. Ayrıca bölgede büyük bir halk direnişi başlattık. Amerika ve PYD'ye karşı sürekli operasyonlar yapılıyor. Şunu lütfen unutmayın; YPG, Suriye'nin doğusunda işgal ettiği bölgeyi kendisi kontrol etmiyor. YPG'nin öyle bir gücü yok. Amerika olmasa bir günde dağılırlar. Şu anda bizim birinci önceliğimiz Suriye'nin doğusuna geçmek. Ama bizi engelleyen tek şey İdlib.”
İdlib sorunun nasıl çözüleceğini sorduğumda ise şu yanıtı veriyor: “Artık ülkede uzlaşma süreci başladı. İdlib'dekiler de teslim olmaya razı olabilir ama belli bir zamana kadar teslim olmayanlar, ne yazık ki ölecek.”

Bana gösterdiği bu fotoğraftaki 14 yıldıza dikkat çekiyor: “14 yıldız, Suriye illerini temsil etmektedir. Çünkü Suriye'nin 14. eyaleti var. Yani bu düşmana bir mesaj; 'Tüm topraklarımızı geri alacağız!' mesajı.”

'İNANIN KAZANAN BİZİZ'

Biraz da günlük yaşamı, ülke ekonomisini soruyorum. “Zorluklarımız var ama üstesinden geleceğimizi biliyoruz.” diyor. Büyük bir ambargoya maruz kaldıklarını, petrollerinin Amerikalılar tarafından çalındığını hatırlatıyor. “Mesudiye Devletleri de Suriye halkını cezalandırıyor fakat kesinlikle başarısız olacaklar. İnanın kazanan biziz.” ifadelerini kullanıyor.
Sohbetin sonunda ise hiç sormamama rağmen bir ek daha yapma gereği duyuyor: “Lütfen şunu da unutmayın. Biz İran milisleri veya ordusu değiliz.”

Aydınlık