Davutoğlu, henüz Suriye ile “kardeş” iken sınıra kamplar inşa ettirdi. Ne de olsa hocaydı. Stratejik derinliği vardı. Suriye’de savaşın olacağını tahmin etmişti. Muazzam öngörüsü sayesinde kampları erken dikti. Binlerce masumu savaşın yıkıcı neticelerinden kurtardı. HatayApaydın kampına halkına zulmü reddetmiş, Davutoğlu’nun özgür devrimci subayları yerleştirildi. Buradan halkın direnişini örgütlediler ona öncülük ettiler. Enternasyonalist, Davutoğlu mahalli devrimcilerle, özgürlük aşkıyla yanıp tutuşanlarla yetinmedi, diktatör Kaddafi’yi halleden, Tunus’ta tarih yazanları bu devrimci tecrübeyi Suriye’ye taşısınlar diye çok emek verdi. Mısır’da Firavun deviren, Çin’de tecavüze zulme ve işgale karşı isyan eden, Afganistan’da afyon ekimine, ABD işgaline, karşı savaşan, Avrupa’da ırkçıfaşist politikalara karşı isyan eden, Afrika’da medeniyet kuran Dünyanın dört bir yanından on binlerce devrimci ve özgürlük savaşçısını Suriye’ye devrim yapsınlar diye her türlü kolaylık sağlandı.
Kafirlere ölüm yaşasın cihat sloganı ile devrim, özgürlük, huzur ve cennet vaat edenlerle yetinmedi. Etnik haklar, halkların kardeşliği, kader bağımsız tayin edilmeli sloganın temsilcisi Öcalan’ı ikna etti. Açılım çözülüm devrimi ile özgürlük savaşçıları PKK’yı Suriye’nin Kuzeyine taşınmalarını sağladı. Artık TürkKürtSünni Arap devrimi için askeri hazırlıklar tamamdı. Geriye halkın desteğini kazanmak için sosyal projeler kalmıştı. Hemen devreye sokuldu. Dâhiyane çalışmalarla aleme örnek teşkil eden insan merkezli faaliyetler yürütldü. Esad’ın varil bombaları altında kalanların kurtarılması için gökyüzü İngiltere’den düşen melekler ordusu devreye sokuldu. Suriye’nin kurtarıcı melekleri Beyaz Baretlileri baş tacı etti. İyi bir Atatürkçü olan Bin Davud bu meleklerin eğitimi için özellikle Atatürkçü Nasuh Mahruki’nin başında olduğu AKUT ile anlaştı.
ANGELİNA DAVUTOĞLU’NU ÇOK SEVDİ
Özgürlük savaşçısı, büyük devrimci Angelina Jolie ile birlikte gündüz gece çalıştılar, kampları dolaştılar, insanların rahatı için milyarlarca dolar harcadılar. Suriyelilerin ayağına taş değmesin diye bir baba ve anne sorumluluğuyla davrandılar. Tarihin tanık olduğu en büyük Barış Elçisi melek yüzlü ve melek isimli Angelina, Davutoğlu’nu çok sevdi. Melek yüzlü Hillary Clinton’da Ahmedimizi çok sevdi. Çak kanka bile oldular. Her namuslu yüreği fetheden muhteşem bir sahneydi. Ben en çok Angelinamız ve Ahmedimizin Suriyeli çocuklara gösterdikleri ilgiden müteessir oldum. Kucaklarında yüzlerinde barış ve huzurun tebessümü olan Suriyeli bebekleri taşıdılar. Mütevazı timsali Bin Davud ve Jolie İstemeye istemeye kameralara poz verdiler.
Heykeli dikilecek adam Davutoğlu’na insanlığa yapmış olduğu bu ulvi hizmetlerinden dolayı nasıl olurda Nobel Barış ödülü verilmedi? Şimon Peres, Enver Sedat, İshak Rabin, Bill Clinton, Orhan Pamuk’a Nobel Barış Ödülü verenler elbette ki büyük devrimci, halkların özgürlük mücadelesine Suriye’de muazzam katkılar yapan Ahmed Bin Davud beyefendiye bu ödülü layık görmelidir. Bu ödül özellikle Davutoğlu’nun parti kurma çalışmaları sürerken verilmelidir ki Nobel’in de Ahmedimizin devrimlerine bir nebze katkısı olsun. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu üzerine düşeni yaptı ve Suriye fatihi Abdullah Gül bey ile Davutoğlu’nu övdü.
Fox TV’de yayınlanan Çalar Saat programına katılan Kılıçdaroğlu:
Reklamdan sonra devam ediyor
“Devlete hizmet edene saygı duyarım. Abdullah Gül tarafsızlığını olabildiğince koruyan bir cumhurbaşkanıydı. Kendisine saygı duyarım. Arada bir giderdik görüşürdük, Abdullah Bey davet ederdi, giderdik. Düşüncelerimi aktarırdım. Sayın Davutoğlu ile defalarca görüştüm. Onun daveti üzerine de benim talebim üzerine de görüştüm. Türkiye’nin sorunlarını görüştük. Dış politikada iktidar, muhalefet olmaz. Dış politika ile ilgili bütün gelişmeler muhalefet liderlerine bildirilir. Şimdi yapılmıyor. Abdullah Gül de Davutoğlu da bunu yapıyordu. Ben onlara saygı göstermez miyim, saygı duyarım” demişti.
KILIÇDAROĞLU’NA ARZ ETMİŞLER
Demek ki Gül ve Davutoğlu koltuklarında görevlerini icra ederken özellikle dış politika ile ilgili tüm gelişmeleri Kılıçdaroğlu ile paylaşmışlar. Kılıçdaroğlu’na arz etmişlerdir: “Efendim, bugün Suriye’de şu mücahit devrimci örgüte bu kadar yardım sağladık. Uygur zulmünden kaçıp gelen soydaşlarımızı Kudüs yerine Şam’a yönelttik. Çin öfkeden geberdi. Biz asil Türk soyundan olduğumuz için gardaşlarımız Türkmenleri unutmadık silahlandırdık. Örgütlerini ecdadımız Osmanlı’nın sultanlarıyla isimlendirdik. Emperyalist Rusya’nın uçağını düşürdük. Moskova’yı çıldırttık. TürkKürtSünni Arap coğrafyasına Osmanlıyı yeniden inşa ediyoruz. Faşist ırkçı Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırıyoruz. Ermenistan ile kucaklaşıyoruz. Öcalan ile de anlaştık artık TürkKürt Federasyonu kapıda. ABD, AB bizden hamd ve şükür memnun.”
Kılıçdaroğlu bu sözleri dinlemiştir; Aferin çocuklar devletine hizmet edene saygı duyarım. Siz benimle dış politikadaki tüm gelişmelerden haberdar ediyorsunuz. Ben sizesaygı göstermez miyim, saygı duymaz mıyım?
KILIÇDAROĞLU’NA SAYGILARIMIZI SUNMAYALIM MI?
Bu büyük devrimci nutuk ile Libya, Irak, Yemen ve özellikle Suriye’ye ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve Suudi, Che Guevera Cumhuriyeti ile birlikte devrim ve özgürlük getiren melekler Gül ve Davutoğlu’nun devrimlerine katkı yaptığı için, saygı duyduğu için tarih sevgili Kılıçdaroğlu’nu minnetle anacaktır. Acaba şimdi görüştüklerinde ne konuşuyor olabilirler? Bir tahminde bulunayım, Erdoğan S400 aşığı hatta bu da yetmez ‘S500 de isteruz’ demektedir. Ya S400 füzesi ya Erdoğan füzesi başımıza düşecek ya S400 füzesinden ya da Erdoğan füzesinden kurtulmalıyız konusu istişare ediliyor olabilir mi? İmamoğlu İstanbul’u alamazsa Kılıçdaroğlu İnce gibi onu da rafa kaldırır yoluna saygıyla devam eder. Devlete hizmette kusur etmeyen, dış politikalarda muhalefeti bilgilendiren ve devrimleriyle bölgemize cennet mekan inşa eden Gül ve Davutoğlu ve onlara saygı duyan Kılıçdaroğlu’na saygılarımızı sunalım mı?